Microsoft'un 7 günahı : Eğitim

Bilgisayar eğitimi, Microsoft eğitimi ve bağımlılığı demek oluyor. Eğitim süreçleri Microsoft'un kontrolünde, bu şekilde "doğal" olarak işliyor. Ülkemizdeki ve ABD'deki örnekler bunu gösteriyor.

Bilgisayar kullanıcılarının yazılımları kullanma, kopyalama, özelleştirme, dağıtma ve yazılımların üzerlerinde çalışma hakkını savunma amaçlı kurulan Özgür Yazılım Vakfı (FSF), başlattığı Windows'un 7 Günahı kampanyasıyla Microsoft ve telif haklı yazılım hakkında duyarlılığı arttırmayı hedefliyor.

http://windows7sins.org adresinde başlatılan kampanya, Microsoft'un eğitimden standart belirlemeye, tekel oluşturmadan güvenliğe yedi başlıkta işlediği suçları, yürüttüğü lobi faaliyetlerini aydınlatıyor.
Bugün Eğitim ile başlattığımız yedi günlük bir yazı dizisiyle Microsoft'un bu başlıklarda neler yaptığını Türkiye ve dünya özelinde sizlerle paylaşıyor olacağız.

Microsoft Türkiye'de
Ülkemizde bilgisayar okuryazarlığı ile kişisel bilgisayarlarda çalışabilecek işletim sistemlerinden sadece bir tanesi olan Windows'u ve onun üzerinde çalışan programları, özellike Word, Excel, vb'yi kullanabilme becerisi anlaşılıyor. Böyle olunca da çocuklar, öğrenciler, gençler gibi bilgisayarı “öğrenecek” ve bir ömür bilgisayardan “anlayacak” adayların önüne Windows yüklü kişisel bilgisayalar konuluyor ve insanların bilgisayar dünyalarının bundan ibaret olması isteniyor. İstiyorlar ki, bir süre sonra Windows'larını hızlandırmak için para verip bir üst sürümü satın alsınlar, virüs bulaşmasın diye antivirüs programı satın alsınlar, lisans parası ödesinler, bir üst sürüm çalışmayınca, yeni bir bilgisayar satın almak zorunda kalsınlar pasif kalsınlar, merak etmesinler bilgisayarın içinde ne oluyor, programlar nasıl çalışıyor diye, seyretsinler hatta seyredilsinler, izlensinler ve rapor edilsinler, en azından rapor edilebilme kuşkusu içinde olsunlar, ya da bu güvenlik sorunlarını anlayamayacak durumda kalsınlar.

İlköğretim okulları ve liseler, belediye, bilişim gençlik evleri bilgisayar okuryazarlığı adı altında bazen para da alarak Windows alışkanlığı edindiriyor. Bunların hepsi Microsoft'un gönüllü alt şubeleri gibi, bir nevi Microsoft'lu Yaşamı Destekleme Derneği gibi çalışmaktalar. Aşağıdaki duyuru, Sarıyer Belediye'sinin Bilgisayar İşletmenliği kurs duyurusu ve görüldüğü gibi Milli Eğitim Bakanlığı da işin içinde:

“Bilgisayar İşletmenliği kurslarımız haftada 2 gün toplam 160 saat eğitim 6 ayda veriliyor. 6 aylık eğitimin sonucunda yapılan sınavla milli eğitim bakanlığı onaylı bilgisayar işletmenliği sertifikası veriliyor. Kursumuzda Donanım, Windows Xp, Word, Excel, Access, Powerpoint, İnternet programları anlatılıyor. Her sınıfta 19 öğrenci bulunuyor”

Bir belediyede bile örneği görülebilecek bu uygulama aslında sadece Milli Eğitim Bakanlığı'nın değil, hükümetin ve devletin tüm birimlerinin, üniversitelerin, askerlerin, ar-ge birimlerinin, Microsoft'un destekçisi, bağımlısı ve savunucusu durumunda olduğunu gösteriyor.

Örneğin büyük bir çalışmayla ortaya çıkartılan Ulusal Yazılım Projesi Pardus, TÜBİTAK tarafından belli aralıklarla yeni özellikler kazandırılmasına rağmen, devletin ne okullarda ne de kamuda bu yazılımı özendirecek en ufak bir adım atmamasında lobi faaliyetlerinin etkili olduğu biliniyor.

Microsoft ABD'de
Dünyada ve ABD'de Microsoft'un eğitim konusunda verdiği zararları anlamak için, bir süre yerli medyamızda da büyük bir yer kaplayan, "Her Çocuğa Bir Dizüstü Projesi"ne (One Laptop Per Child) yakından bakmak yeterli.

Bu projenin amacı çok ucuza bilgisayar imal ederek (yazılımı ve donanımı ile) dünyadaki en fakir çocuklara bile bir dizüstü bilgisayar alabilmesininin koşullarını yaratarak, onların sosyal, kültürel, bilimsel, teknik gelişmelerini sağlamak. ABD'nin şöhretli ve teknik üniversitesi olan MIT'den profesör Nicholas Negroponte tarafından 2003'de başlatılan ve son derece idealist olan bu projede yine son derece idealist donanım ve yazılım geliştiricileri, özellikle de özgür yazılım geliştiricileri önemli bir rol üstlendiler. Zira özgür yazılım, projedeki yazılım maliyetini sıfırlamanın tek yoluydu. Bu şekilde geliştirile XO adlı bilgisayarda da, işletim sisteminden de daha temel olan ve şimdiye kadar üreticilerin kaynak kodunu vermedikleri BIOS denilen bir yazılım parçası dışında, işler bu şekilde tamamen özgür yazılım temelli yürüdü. BIOS'unda özgür yazılım olması dünyadaki ilk 100% özgür yazılımlı bilgisayar olması demekti. Bu kullanıcının makine üzerinde sınırsız özgürlüğü ve hakimiyeti demekti.

Ancak bu noktada, Prof. Negroponte Microsoft'tan gelen baskılara dayanamayarak, projeyi GNU/Linux işletim sisteminden Windows'a kaydırdı. Birçok gönüllü projeyi terketti veya yönünü değiştirmek için çabaladı. Proje “öğrenme, paylaşım ve yardımlaşma” eksenindeki kendi misyonuna (http://laptop.org/en/vision/index.shtml) ters düşecek ve dünyadaki fakir çocukları da Microsoft'un kapsama alanına sokmak ve Windows bağımlısı yapmak gibi bir sonucu doğuracak.

Eğitim konusunda dünyadaki yüzmilyonlarca çocuğun kaderini etkileyecek, onları bilişim cahili haline getirecek bu uygulama akıllara Bill Gates'in meşhur “Microsoft'a karşı olmak kapitalizme karşı olmaktır” sözünü getiriyor.

Yarın: Microsoft'un 7 Günahı - Standartlar