Trump tarihe her şeyden önce en hızlı kadro harcayan başkan olarak geçecek sanırım.
Tillerson’u Afrika gezisi sırasında, adam daha ne olduğunu anlayamadan bir tweetle harcadı. Emperyalizm böyle bir sistem. Kriz dünya sisteminin başına klasik diplomasi kurallarından hiç anlamayanların geçmesine vesile oluyor. Ama zaten dünyayı yönetmek için artık diplomasiye gerek bulunmuyor.
AKP başkanlığı kapmak, MHP ise barajı aşmak için ittifaka girdiler. Oysa birbirleri hakkında daha düne kadar neler demiyorlardı?
Garip mi? Değil. Düzen siyaseti diye boşuna demiyoruz. İlke aranmayacak. Herkes kendi derdinde.
Ama yine de bu ikisi açısından bir ilke var: “Türkiye’yi terörden temizlemek” dedikleri şey.
Bildiklerimiz, tahmin ettiklerimiz, bir de (en azından şimdilik) hiç bilmediklerimiz var. Emperyalist güçler hakimse, bütün bunlar olağan.
YPG ve birkaç hafta önce destekçi olarak gelen Suriye ordusuna bağlı milis güçleri Afrin’i çatışmadan terk ettiler. Burası kesin. Nedeni konusunda farklı yorumlar yapılacaktır.
'Alternatif tıp' dedikleri siyasi bir müdahale
Her siyasi iktidar toplumsal yaşama kendi rengini vermeye çalışır. İktidar ne kadar gericileşirse bilimin en temel doğruları bile sorgulanır hale gelir. Örneğin aşı karşıtlığı buradan çıkar. Sonuç aşıyla önlenebilir hastalıklarda bile salgınların patlaması olur.
Toplumda, yılların AKP karşıtları da dahil, Afrin operasyonu için büyük destek var.
Gerekçeler şöyle sıralanıyor: “Gidişat kötü, yılanın başını baştan ezmek gerekir, ABD’nin niyeti sınırlarımızda boylu boyunca bir Kürt devleti kurmak, bugün planlanan 30 bin kişilik YPG ordusu çok geçmez 100 bine çıkarılır, hedef Türkiye’yi bölmek.”
Şimdilerde, Afrin operasyonu vesilesiyle Kürt “özgürlük” politikası yeniden gündemde. Rojava’nın nasıl “özgürleştirildiği”ni hatırlıyoruz.
2011’de ABD Suriye’de Esad karşıtı bir “muhalefet” oluşturdu. Aynı anda IŞİD’i de ortalığa saldı. “Muhalefet” ile IŞİD’in nerede ayrıştıkları hiç belli değildi. söz konusu olan emperyalist bir tezgahtı.
Ortadoğu emperyalizmin hedef tahtasında. Tarihsel olarak hep böyle. Son aşamayı “Arap Baharı” ile tarihlendirebiliriz. Eski devletler parçalanacak, sınırlar yeniden çizilecek, emperyalistler yeni işbirlikçiler yaratacaklar. Irak ve Suriye’de Kürt bölgelerinin işlevi budur.
Dertleri başkanlığı kapmak. Bahçeli ile ittifakı sağlamlaştırmak. Akşener’e kaçan MHP seçmeninin hiç olmazsa yüzde bir kaçını geri getirmek. Olur mu? Olur.
Her Kürt “çözüm” süreci AKP’ye oy kaybettirdi ve savaşı tırmandırdığı her dönemde AKP oyunu yükseltti. Şimdi bu hesap üzerinden ilerliyorlar.
OHAL’in yeniden uzatılması (hiç sonlandırılmayacak ki) ve son olarak Anayasa Mahkemesi’nin Alpay ve Altan hakkında verdiği kararın alt mahkemelerce reddedilmesi, demokrasi talebi çevresinde bir hareketlenmeye neden oldu yeniden. En geniş cephenin kurulması önerisiyle birlikte tabii ki.
Şimdiye kadar hiç bu kadar açık söylememişlerdi.
En başından beri yanlış politikadalar. Özal’ın Irak savaşında bir koyup üç almak niyetinden de kötü. O haddini biliyordu, hizmeti karşılığında ABD’nin üç vereceğini umuyordu. Bunlar emperyalistleşme niyetine soyundular.
1 Ocak 1959, Küba devrimi.
CHP yolsuzluklar üzerinden bastırıyor. Genel başkan yardımcısı Aykut Erdoğdu son olarak şöyle dedi: “Açlıkla boğuşan %10’un vergi yükü %21, en zenginler %20 ödüyor. Bu düzen çürümüştür. Asgari ücretli %18 KDV ödüyor. Asgari ücretli vergi öderken yönetenlerin vergi cennetlerine gitmesinin hesabını sormayacak mıyız?”
Doğru problem düzende, düzen de çürüdü ama, düzen acaba hangi düzen?
AKP’yi ABD atadı.
Erdoğan hiçbir resmi sıfatı olmadığı halde Beyaz Saray’da kabul edilme şerefine erişmişti. Daha belediye başkanlığı döneminde Türkiye’den ABD’ye istihbarat geçiliyordu. Geleceğinin parlak, taban desteğinin büyük olduğu vurgulanıyordu. Erbakan fazla “antibatıcı”ydı ve piyasayla uyum gösterecek bir İslamcı partiye acilen ihtiyaç vardı.
27 Kasım tarihli yazımda “AKP Soçi’de Esad’la el sıkıştı” demiştim.
Putin topu sürekli rakip takımın ceza sahası içinde tutuyor, altı pası ablukaya almış durumda. ABD’nin bölgedeki diplomatik hareket alanını sıfırladı. Trump’ın Kudüs saldırısı biraz da bununla alakalı.