Son Ergenekon dalgasıyla birlikte, daha önce operasyonun "temiz eller" amaçlı değil, bir ABD-AKP yapımı olduğunu düşünmeye devam edenler şöyle bir dalgalandı.
Zaten Ergenekon dalgalarında sörf yapmaya meraklı AKP demokrasicileri ise bayram ettiler.
Sağlığın piyasaya, insanın cinayete teslim edildiği, sözün bittiği yerde...
Şeşen ailesinin derin acısını ve öfkesini paylaşarak...
Geçtiğimiz Cumartesinin, 29 Kasım 2008'in işçi sınıfı hareketi tarihinde önemli bir yere sahip olacağını söyleyebiliriz. Önemin içine hangi anlamı yükleyeceğimiz ise belli değildir.
Belli değildir, çünkü bu önümüzdeki dönemin konusudur.
Baykal açılımları sürüyor. Zihni Sinir adlı karikatür bandı hayatta mı?
Sosyal-demokrasinin tanımlayıcı özelliklerinin ne olduğu hakkında çok şey söylenebilir. Türkiye sosyal-demokrasisinin başat karakteri bellidir: Anti-komünizm.
1960'lardaki son doğumundan bu yana böyle. Zaten öncesinde bir sosyal-demokrasiden söz etmek kolay değil...
Bunların hepsi muhalefet başlığının altında yan yana getirilebilir mi?
AKP'yi IMF ile imza masasına oturmayı geciktirdiği için eleştirmek / AKP'yi IMF'ye boyun eğdiği için eleştirmek.
AKP'yi krizi iyi yönetemediği için eleştirmek / AKP'yi emekçileri yok saydığı için eleştirmek.
2008'de dikkat çekici iki AKP karşıtı, büyük kitle eylemi oldu. İlki 2 Mart Kadıköy, TKP-Yurtsever Cephe eylemidir. İkincisi 9 Kasım Ankara, Alevi mitingi.
Bunlara bir üçüncünün eklenme olasılığı var. KESK ve DİSK'in ortak eyleminin üçüncü büyük çıkış olarak gerçekleşmesi halinde bir dalgadan söz etmek de mümkün hale gelecektir.
2007 Temmuz seçimleri öncesinde de doğuda silahlı çatışmalar yükselişteydi. O dönem kandan sebeplenen parti MHP'ydi. Şimdi kan AKP'yi suluyor. Bu bir nöbet değişimidir ve Bahçeli'nin AKP ile DTP'yi bir ikili ortaklık olarak tanıtıp aradan sıyrılma çabası, bana kalırsa beyhudedir.
Her kriz sermayenin yeniden organize yapılanmasını kapsar. Sermaye sınıfının bileşiminde kaymalar olur. Büyük tasfiyeler, yer değiştirmeler, yıkımlar, tekelleşmenin sürmesi, sıçraması...
Sanırım birden fazla sol.org.tr yazarı yolsuzluğun ülkemizde hükümet olmayı engellemeyeceği konusunda yazdı.
Türkiye'de, genel gidişatı kontrol altında tutan, sürecin aklını temsil eden ve direksiyona belirleyici ölçüde sözü geçen bir merkezin kalmadığının altını zaten çiziyoruz. Kuşkusuz ortada bir dümen var ve gücü yeten, eli değen bu dümeni sağa sola çekiştiriyor. Ancak memleketin gidişi, sert ve bilinmeyen sularda sürüklenen hantal bir tekneninkine benziyor.
Konu dışı bir notla başlıyorum. Bir keresinde daha kısa süre öncesine kadar Cumhuriyet'te yazan bir gazeteci hakkında, tam da eski çalışma arkadaşları yaka paça toplanırken, kalkıp "Ergenekon'un sonuna kadar gitmesi"nden dem vurmanın etik olmadığını söylemiştim.
Türkiye'de olup bitenlerin üstüne bindirilen beklentilerin, solda giderek daha büyük bir sıklıkla hayal dünyalarına su akıttığını görmek üzücü oluyor.
Sol siyaset, hele komünizm iyimserdir. Üç neden sayılabilir.
Birincisi, biz tarihin bir yönü olduğunu bilir ve bunu çok önemseriz. Yarınlar bizimdir sözü afaki değil, bilimsel temellidir.
Geçen hafta yeni genelkurmay başkanı memlekette sahne alırken, uzmanlar denen meslek grubuna da gün doğdu. Başbuğ dönemi ne ifade ediyordu? Yeni komutan irtica konusunda nasıl bir tutum izleyecekti? "Adam, basbayağı şahindi, canım..." İlkelerin altını çizmesi de pek önemliydi...
Kemal Okuyan 8 Ağustos'ta boru hattı yangınının ve yangını PKK'nin sahiplenmesinin medya tarafından duymazdan gelindiğini yazdı. Şimdi durum değişti ve 5 Ağustos'u 6'sına bağlayan gece gerçekleşen sabotajın üstüne bir Amerikan cephesi dikmek için Türk medyası harekete geçti.
... demenin hayli itici olduğunun farkındayım. Bereket bunu sık yapanlardan değiliz. Ancak bizi, bazı şeyleri daha önceden söylediğimizi hatırlatmak zorunda bırakanların bu kadar bol olduğu bir memlekette, asıl, iticilik riskini bir kenara bırakmaktan başka yol var mı?
Kafkaslar'da yaşananlarla söz konusu toprakların on yıllarca sosyalizme ev sahipliği yapması nasıl bağdaştırılabilirmiş? Bu düşmanlık ortamı sosyalizmin izini bile bırakmamışmış. 2008'de eski Sovyet halkları birbirine ölüm yağdırıyorsa, bu o sosyalizmin sorgulanmasını gerektirirmiş. Zaten halklar arasındaki sorunların kaynağı da bu sosyalizm pratiği değil miymiş!