Uzun yıllardır feminist hareket tarafından sahiplenilen bir slogan. Kimileri için ufuk açıcı bir politik buluş; kimileri içinse bir çeşit “truizm”, yani malumun ilamı… 25 Kasım’ı geride bırakırken “kişisel olan politiktir” argümanı üzerine biraz fikir yürütmek istiyorum ben de.
Kurulu düzen, bir süredir tüm boyutlarıyla içinde debelendiği krizi artık adeta bağırıyor. Geçenlerde İstanbul'da yaşanan sarsıntı karşısında devletin yaşadığı dağınıklık ve hazırlıksızlık, bunun sadece bir örneği; siyaset ve ekonomi cephesinden daha pek çok kriz işareti bulabiliriz. Son zamanlarda gündemin sabitlerinden oluveren kadın sorunu da, krizin derinleştiğinin göstergelerinden biri.
“Dövüşmek lazım olduğu zaman sadece dövüşülür” diyor Tanpınar Sahnenin Dışındakiler’de.
Her kavganın bir zemini vardır. Çünkü her kavganın tarafları vardır. Yenilecek ve yenecek tarafları. Kavganın öznesi ol(a)mamışların ise o kavgadan galip çıkma şansı yoktur.
1692 yılında ABD’nin bugün Massachusetts eyaletinin sınırları içinde kalan Salem Köyü’nde bir grup genç kadın, şeytan tarafından ele geçirildikleri ve cadı oldukları suçlamasıyla mahkemeye çıkarılmış, suçlarını itiraf etmeye zorlandıkları gibi, köyde ve civarda başka cadılar var ise, onların da adlarını vermeye mecbur bırakılmışlardı.
"Devrimci, dağlar kadar büyük kayalar üzerindeki kılcal damarlar kadar ince yarıklarda bir narin dağ çiçeğinin, yaşam ile ölüm arasında mikroskobik titreyişlerinden büyük mesajlar alabilendir. Devimci politikacı,bu mesajları güce yüklenmede ve güç biriktirmede kullanabilendir. Devrimci politikacı, kendisiyle karşı merkezler arasında eylemli-bilgi oyunları kuran ve oynayandır.
Sıcak siyasetin güncelliği içerisinde hemen her gün, her saat cazibesiyle birlikte bizleri kendi içine dâhil ederek yapılan yerel seçimlerin birinci ve ikinci aşaması nihayet tamamlandı.
“Kapitalizmin sahte cenneti dökülüyor: Norveç eşitsizlikte ABD ile yarışıyor” dememiz büyük şaşkınlık yaratmış. Yurttaşlarımızın Norveç hakkında “bildiklerine” pek uymamış bu cümle. Ya da gerçekten Norveç hakkında ne kadar bilgi versek az.
Gençliğin, sınıfsal ve toplumsal mücadelelerden bağımsız hareketlilik oluşturacak bir katman olmadığı, ancak dinamizminin, heyecanının, bilgi açlığının ve kadro kaynağı olarak öncü parti için önem arz ettiği sosyalist devrimci hat tarafından defalarca yazıldı. Kriz dönemleri dışında Amerika'nın yeniden keşfi gerekmiyor. Sadece, başlangıç için kerteriz noktası anlamına geliyor.
Marksizm ile feminizm arasındaki sonu gelmez polemiklerin en büyük sorunu bunların akademik bir savaş alanında kurgulanmış olmasıdır. Burada “akademik” deyimi, fiziken akademiye tekabül etmek üzere “teorik tartışmayı bırakalım ve pratiğe yönelelim” yavanlığı için kullanılan bir sözcük değil, bir hayatı kavrayış biçimi olarak, isterseniz bir ideoloji olarak akademizmdir.
Marksizm ile feminizm arasındaki sonu gelmez polemiklerin en büyük sorunu bunların akademik bir savaş alanında kurgulanmış olmasıdır. Burada “akademik” deyimi, fiziken akademiye tekabül etmek üzere “teorik tartışmayı bırakalım ve pratiğe yönelelim” yavanlığı için kullanılan bir sözcük değil, bir hayatı kavrayış biçimi olarak, isterseniz bir ideoloji olarak akademizmdir.
Türkiye literatüründe marksizm ve hukuk temasında bir canlanma söz konusu. Bu konuda dünya çapında bilinirlik sahibi az sayıdaki eserlerin çevirileri ve yerel akademisyenlere ait bazı makale derlemeleri kitap raflarında yavaş yavaş yerini alıyor. [1]
Türkiye burjuvazisi kendi kurduğu Cumhuriyet'i tasfiye etti. Yerine koyduğu siyasal iktidar ise yeni bir rejimi, zamanında "2. Cumhuriyet" adı verilen mefhumu kurup kalıcılaştırmaya çalışıyor. Tabii ki, Türkiye gibi oldukça önemli aydınlanmacı ve laik birikimin olduğu bir ülkede bunu yapmak çok zor.
“Ne olacak bu memleketin hali” tarzı yakınmalarımız klasikleşmiştir. 31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken kafa karışıklığımız artıyor. Bir yandan da küresel boyuttaki sorunlar kapımıza dayandıkça “Ne olacak bu dünyanın hali” diye telaşlanmaktan kendimizi alamıyoruz. "Serbest piyasanın alternatifi yoktur" formülünün iflas etme olasılığı, sermaye odaklarını bile telaşlandırıyor.
Günümüzdeki toplumsal, siyasal, ideolojik değişimler çocuk edebiyatımızda da yeni tartışmaları gündeme getiriyor. Ancak bu tartışmaların artık bilineni yinelemenin ötesine geçmesi gerekiyor.