Sokak İdeolojileri

Doğu'yu bir an için bir yana bırakalım. Hani şu iliklerine kadar sömürülen ve emperyalizmin uşağı bir islamın da egemen din ve siyaset olduğu Şark'ı. Oradan, daha doğrusu "buradan", bir şey çıkmayacağına inananlar zaten ezici çoğunluğu oluşturuyor.

Biz, "demokrasinin beşiği" falan da denilen Batı'ya bakalım.

İnsan malzemesini karşılaştıralım.

İki sıradan insan tipi arasında hiçbir fark görebiliyor muyuz? Doğu'dan aldığı kanla semiren Batı metropollerinde, halkın önüne kültür endüstrisi veya medya başta olmak üzere, metrodan sağlıktaki bazı olanaklara kadar geniş bir alanda maddi bir şeyler "atıldığı" ve susturulduğu ortada. Ama her şey görelidir ve baktığın yerle bağlantılıdır tabii: Yoksulluk, Batı'nın içinde de yoksulluktur. Üstelik hızla yayılan bir acımasızlıktır.

Yani Doğu insanı gıkını bile çıkarmıyor egemen sınıfların gaddarlığı karşısında.

Peki, Batı insanı çıkarıyor mu?

Demokrasinin "gelişkin" insanı, hangi -bırakalım gizlisini- açık adaletsizliğe direniyor acaba? Bile bile yanlış kullanarak soralım: "Sivil toplumun" insan malzemesi çok mu farklı?

Kan içen İsrail'i milyonlarca insan Avrupa metropollerinde sokağa çıkarak protesto etti, hükümetleri bu İsrailli kan emicilere karşı acil ve etkin önlemler almaya mecbur bıraktı da, biz mi görmedik? Gözümüzden kaçan şeyler mi oldu?

Siz Avrupa ve onun motoru Almanya'daki yaygın medyada İsrail'e herhangi benzer bir sıfat ("katil" veya "kan içici") yakıştırın da, başınıza gelecekleri görelim. Antisemitizm, bugünkü haliyle, bir silah olarak, nazi propaganda mekanizmalarından başarıyla kopyalanmış bir kapitalist şiddettir dökülen Arap yoksullarının kanı hiç önemli değildir. Şeriattan bir farkı yok yani: Demokrasi, kendisinden başka hiçbir şey düşünmeyen bir insan malzemesi yaratmayı başardı. Demek ki, faşizan şeriatın uyuşturduğu beyinlerle demokrasinin uyuşturduğu beyinler arasında büyük mesafeler bulunmuyor. En azından sokağa yansıyacak kadar etkili herhangi bir fark henüz saptanabilmiş değildir.

Neden?

Sosyalizme çekilememiş ve kapitalizmin oyuncağı olmuş bir aydınlanma düşüncesi, sonunda ya davulcuya ("ılımlı islam") ya da zurnacıya ("Batı demokrasisi"), belki ikisine birden varır da ondan.

Sosyalizmin tehdit olarak siyaset sahnesini belirlememesi halinde, "saf kapitalist" demokrasilerde ve islamcı düzenlerde, insan tipleri birbirini andırır. Hatta kadın tipleri bile. Belki türban ve çarşafları farklıdır, ama son tahlilde, benzer darlıklarda "idame-i hayat eyler" bu insancıklar.

Daha önemlisi ise şudur: Kapitalizm, yaşadıkça sosyalizmi uzaklaştırır ve piyasa mekanizmaları, şu veya bu ölçüde birbirine akraba insanları sokağa salar. Suskun, kabullenmeye ve her türlü uyuşturucu bayağılığa teşne insanlar... Sınıf bilinci falan hak getire...

Dolayısıyla Obama'nın gelişi veya Bush'un gidişi, bu insan tipi için büyük önem taşıyamaz. Bu, belki ideoloji maddi bir aygıt olduğu için böyledir. Çoktandır altyapının bir parçasına dönüşmüş bu tuhaf kurmaca "aygıt", egemen sınıflara senaryolarını istedikleri gibi sahneleme şansı veriyor. Zor kullanarak değil, rıza üreterek yapıyorlar yapacaklarını. Maddi pratikler bunlar...

Doğu'da din üzerinden her haksızlık halka kabul ettirilebiliyor.

Batı'da da.

Bırakın İsrail'in Gazze katliamını: Dünya sistemi resmen çöküyor, finans kurumları art arda batıyor, kara deliklerin haddi hesabı kalmamış ve bankalar devlet eliyle, kamu kaynakları peşkeş çekilerek ayakta tutuluyorlar, ama gelişmiş hiçbir demokraside insanlar sokakta veya sandıkta bir tepki vermiyor. "Siz kimin parasını kime veriyorsunuz yav!" diyen yok. Tersine, "Onlara daha çok para verin, sistem çökmesin" diyorlar. 5 milyar avro verenin satın alabileceği Commerzbank'a örneğin 18 milyar verilip sözde işlerlik kazandırılıyor, kimse de gıkını çıkarmıyor. Türkiye'deki AkP-AsP büyük koalisyonuna verilen açık çek gibi. "Aman bir huzursuzluk çıkmasın, beterin beteri var" diyenler Batı'da ve Doğu'da egemen durumda. İktidar ve sokak birbirine benziyor.

Arap dünyasında insanlar dinle uyuşturuluyor diyelim, peki ya Batı dünyasında bu kadar açık soygunların, haksızlıkların sineye çekilmesini hangi uyuşturucuyla sağlıyorlar?

Faşizan şeriatmış... Demokrasiymiş...

Yoksullar, zengin mutfağında, yoksulluklarını göstere göstere üreten zenginlere karşı da sesini çıkarmıyor.

Barbarlığın eşiğindeyiz işte... Maymunlar cehennemi ya da...

Obama herhalde böyle bir güvenle göreve gelmiştir.

Berlin ve Paris, gerçi Obama vesilesiyle ABD'ye açıkça "artık eşitler arasında birincisin" demeye başladı, ama...