20 Yıl Sonra

Geçen yüzyılın üç on yılına, 60’lar, 70’ler ve 80’ler, damgasını vurmuş bir kurumdu ve apar topar yıkıldı. 1961 ağustosundan 1989 kasımına kadar elbette sosyalist bir işlevi vardı. Biraz da o işlevin sonucu olarak, 9 Kasım 1989 gecesi delinmesinin hemen ardından sosyalizm Avrupa haritasından silindi.

Meksika sınırındaki, İsrail’deki duvarların yanında pek de önemli olmayan Berlin Duvarı’ndan söz ediyoruz. 20 yıl önceki bir tarihin bugüne bıraktığı izlerden...

Solla ilgili bütün kuruluş ve yıkılış öykülerinde olduğu gibi, Berlin Duvarı’nın öyküsünde de kendisini solcu sananların ve sayanların, yani hainlerin ağırlıklı bir rolü var. Gorbaçov, böyle bir tipolojidir. Sermayenin, solun içinden çıkardığı arsız bir tür Kenan Evren de diyebiliriz. Hizmeti gerçekten büyük oldu. Ama açıklayıcı değildir. Peki...

Peki de, biz, hainlerle hiçbir yıkılışı açıklayamayacağımızı zaten biliyorduk. Friedrich Engels de buna dikkat çekmişti. İnsanlığın büyük şansı bu bilge düşünür, dahi dostu Karl Marx’ın ardından unutulmaz bir enerjiyle onun kitaplarını yayımlar ve açıklayıcı önsözler kaleme alırken, 1885 yılında (“Karl Marx vor den Kölner Geschwornen”), uyarıyordu: “Tarihsel olaylardan şikayetçi olunmaz, tam tersine, bu olayların nedenlerini ve böylelikle de bunların daha hâlâ tümüyle ortadan kalkmamış sonuçlarını anlamak için çaba sarf edilir.”

Sanki bir asır önceden, 1989’daki büyük yıkılışı anlatıyordu.

Berlin Duvarı’nın simgelediği bir yıkılışı...

Aslında bu da, nasıl ve nereden baktığınıza bağlı işlerdendi. Sosyalizmin yıkılmasından söz ediyoruz. Bir dünya büyük bir gürültüyle yıkılırken, yıkanlar olsun, üzerine yıkılanlar olsun, bir türlü bu çöküşe inanamamıştı.

Reel sosyalizm belki de öyle büyük acıların üzerine ve öyle sağlam kurulmuştu ki, sola küfretmeyi (“eleştiri”) solculuk sanan şımarık besleme sürü (anarkolar, troçlar, maocu düdükler vs) bile, bu kazanımları halkların bir çocuk hezeyanıyla böyle sokaklara fırlatıp atabileceğini inanmıyordu. Sermaye, halkların böyle bir densizlik yapamayacak kadar solculaştığını düşünüyordu ve tüm varyasyonlarıyla eski sol, bu duyguyu onunla paylaşıyordu.

Halkların sosyalizmi kapının önüne koyabileceğine inanan yoktu. Bu nedenle olmalı, her türlü bayağılık, her türlü cehalet, her türlü baştansavmacılık solun içine ve tepesine yerleşebiliyordu. İnsanlığın yıkım tarihi için bir simge isim ve nitelik olarak Gorbaçov, herhalde budur.

Ama biz Berlin Duvarı’nın sosyalizm için neden koruyucu bir işlev geliştiremediği sorusunu sormakta haklıyız. Tarihsel sürece, olaylara yakından baktığımızda, sadece 70’lerde değil, kimilerine göre yıkılırken bile dünyanın en güçlü 10 ekonomisinden biri sayılan bir ülkenin, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin ortadan kalkmasını anlamlandırabiliyoruz. Daha doğrusu, reel sosyalizmin Avrupa’dan silinmesine yanıt ararken, en doğru belirlemeleri Küba’da bulabiliyoruz. Öyle ya, Avrupa’da yıkıldıysa, Küba’da niye yıkılmadı? Küba’da yıkılmadıysa, bu, sosyalizmin Avrupa kıtasında da korunabileceğini gösteren bir kanıt değil midir?

Eski sol, üzerinde gerçekten çok durmamız, çok saldırmamız, çok çözümlememiz ve çok araştırmamız gereken bir yıkıcı mikroptur. Eski solla çatışmasa ve onu göğüslemeseydi, onun üzerinde entelektüel bir hegemonya kurmayı başaramasaydı Lenin Okulu, 1917 Ekim Devrimi olmazdı. Dünyanın ilk işçi devletinin kuruluşu, o dönemin eski soluna karşı kazanılmış bir zaferdir.

Sosyalizmi yeniden nasıl kurabileceğimiz falan bir yana, o var zaten de, ama biz reel sosyalizmi dünya haritasından silen yıkılışı bile bugün açıklamaya çalıştıkça, eski sol ile cepheleşmeyi irdelemek zorunda kalıyoruz.

Emperyalizm döneminde her devrim, geçmişte olduğu gibi bundan böyle de, eski solla hesaplaşmak ve onu etkisizleştirmekten, daha doğrusu, onun üzerinde entelektüel şiddet temelli bir hegemonya kurabilmekten geçiyor. Berlin Duvarı’nı pek sevmeyen solculara hatırlatırız: Bu duvar, bir entelektüel şiddet unsuruydu ve 20 yıl önce bugünlerde yıkılan sosyalizm, dünyanın devrimcilerini böyle bir saptamayla yüz yüze bırakmış sayılabilir.

Eski sol, insanlığın üzerine yıkılan bir duvardır. Sermayenin de sol içindeki en büyük şansı... Berlin Duvarı’nın kuruluşu ve yıkılışındaki en önemli bir etken...

Sosyalizmsiz 20 yıl, bunları unutturmadı.