Tuhaf yaratık

Cakarta’dan Tokyo’ya havalanan uçakta, Japon genlerinin kısa, tıknaz vücut yapısını miras almış, düşünceli, hatta düşünceli biraz hafif kalır, ne yapacağını bilemez halde bir adam oturuyordu. “Sürekli terliyordum”, sonradan böyle anlattı o uçuşu.

Tomoyuki Tanaka. Japon yönetmen. Endonezya ortak yapımı bir savaş filmi çekmek üzere Cakarta’ya gitmiş, çeşitli nedenlerle eline yüzüne bulaştırmıştı. Koparmayı başardığı bütçeyi kaybetmemek için hemen yeni bir film fikri bulması gerekiyordu.

İşte yerden binlerce feet yüksekte, ter içindeyken buldu ilham Tanaka’yı. Bir daikaiju filmi çekmeye karar vermişti. Daikaiju, Japonca’da tuhaf yaratık demek. Devasa bir “tuhaf yaratık”, veya Türkçeleştirirsek canavar Tokyo’ya saldıracak, kenti yerle bir edecekti. İsmini de koydu: Godzilla.

* * *

Dünya sinema tarihine geçecek olan filmin çıkış tarihi, ilk gösterildiği gün olan 3 Kasım 1954 olarak yazılır. Halbuki çıkış tarihi, kuşkusuz 6 Ağustos 1945’tir. ABD’nin Hiroşima’ya ilk atom bombasını attığı gün.

Büyük Savaş bittiğinde, Japonya her bakımdan yıkılmış haldeydi. Sonradan 11 filmde Godzilla rolünü oynayan Haruo Nakajima da savaş sırasında İmparatorluk Ordusu’nda asker olup, savaş bitince işsiz kalmış olanlardan biriydi. “Her yanımızda, büyük çaresizlik hissi vardı” diye anlattı o günleri.

Godzilla, o büyük çaresizliğin beyaz perdeye yansımasıydı. Tamamen ideolojik bir arka planı vardı. Birdenbire ortaya çıkan devasa güç, Japon kentlerini yerle bir ediyordu. Hiroşima da sürüyordu: Film gösterime girmeden 7 ay önce Pentagon Pasifik’te bir nükleer deneme yapmış, okyanusun ortasındaki bir balıkçı teknesinde 23 Japon balıkçı ölmüş, Nâzım bile o çaresizlik halini dizelerinde yakalamıştı: “Bu gemi bir kara tabut / Bu deniz bir ölü deniz / İnsanlar ey, nerdesiniz?”

* * *

Şimdiye dek onlarca Godzilla filmi çekildi. Amerikalılar, yeni bir Godzilla filmi daha çekmiş. Bu hafta gösterime girmiş.

Filmin gösterime girmesiyle birlikte, ilginç bir istatistik de ortaya çıktı. 1954’te ilk Godzilla filmi çekildiğinde, canavar 50 metre boyundaymış. 80’li yıllarla birlikte boyu giderek büyüyen canavar, bu hafta çekilen filmle birlikte neredeyse 150 metre yüksekliğe ulaşmış durumda. Godzilla, üç katına çıkmış.

Niye?

İlk akla gelen yanıt, o yıllardan bu yana binaların da yükselmiş olması. 1954’ten 1972’ye kadar dünyanın en yüksek binası, Empire State, 381 metreydi. Bugün ABD’nin en yüksek binası 541 metre. Dünyanın en yüksek binası, 828 metre. Godzilla’nın büyüme hızının yanına yaklaşamıyor binaların yükselişi...

ABD’li sosyolog Lisa Wade, alternatif bir yanıt üretti: Medya, “şok değeri”ni artırmak için her şeyi daha aşırı hale getiriyor. Hedef, izleyicinin koltuğa yapışmasını, gözlerinin yuvalarından dışarı fırlamasını sağlamak.

Hedef, gösteri. Show.

* * *

Evet, 1954’te çekildiğinde de Godzilla kocaman bir canavardı. Fakat o dönem Godzilla filminin izleyicilerden büyük ilgi görmesinin nedeni, ideolojik içeriğiydi. Bu ideolojik içerik boşaldıkça, film Hollywood’laştıkça, içerikten ziyade gösteri öne çıkmaya başladı.

Bu bir pazarlama, bir reklam stratejisi. Akıldan ziyade duygulara hitap ederek, izleyicilerin teveccühünü kazanmaya dayanıyor. Sürekli sağa sola vuran tuhaf yaratık giderek büyüyor, daha yıkıcı, daha gürültülü, daha aşırı hale geliyor.

Tutar mı?

Film çok izlenecek muhtemelen... Ama aradan yıllar geçtikten sonra insanlar, 2014 yapımı Hollywood versiyonunun üstün görsel efektlerini değil, geleneksel Godzilla serisinin ideolojik gücünü konuşmayı sürdürecek.