Takip edilmesi gereken bir “casusluk” davası

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Hafta başında ABD’de 10 kişi, “Rus casusluğu” iddiasıyla tutuklandı. On birinci şüpheli ise yakalanamadı. Haber, haliyle, dünya basınında manşete oturdu. Henüz birkaç gün önce Barack Obama ile Dmitriy Medvedev, Beyaz Saray yakınındaki bir restoranda hamburger yiyip poz veriyorlar, görüşmelerinin ardından “İlişkilerin hiç olmadığı kadar iyi” olduğunu söylüyorlardı.

FBI gözetiminde yapılan operasyonda tutuklananlardan birisi, New York’tan İspanyolca yayın yapan El Diario/La Prensa gazetesinde çalışan Perulu gazeteci Vicky Peláez idi. Peláez ve Uruguay asıllı kocası Juan Lázaro, Pazar gecesi arabalarıyla bir partiden, genel olarak hispaniklerin yaşadığı Yonkers’teki evlerine dönerken FBI’ya ait iki araç çiftin aracını durdurarak çifti gözaltına aldı. Ev derhal FBI ajanlarınca basılarak didik didik arandı.

Peru’da haber sunuculuğu yaptığı 80’li yıllardan bu yana tanınan bir gazeteci olan Vicky Peláez, solcu duruşuyla biliniyordu. Gazetedeki meslektaşlarının ve bazı komşularının “radikal solcu” olarak tanımladığı Peláez’in, BBC’nin görüş aldığı ancak ismini açıklamayan bir iş arkadaşı, “Kara para aklamakla suçlandığını öğrendiğimizde Aydınlık Yol’la alakalı bir şey olduğunu düşündük, ama bunu değil” diyordu.

Tutuklanan 10 kişi, aslında casuslukla değil, “resmi beyanda bulunmaksızın yabancı bir devlet adına çalışmakla”, bir başka deyişle “Foreign Agent Registration Act” yasasını ihlal etmekle suçlanıyor. Eğer bildirimde bulunsalardı, yaptıkları lobicilik faaliyeti –ve ABD yasalarına göre yasal– olacaktı. Yani medyanın olayı verme biçimine rağmen, ortada tam olarak bir “casus yakalama” durumu yok. (Bu hatayı soL’da haberi ilk verirken biz de yaptık: ABD 10 “Rus casusu”nu tutukladı)

Peláez ve kocasına dönük suçlama, Rusya istihbaratından para alarak, ABD “yüksek politika çevreleri”nden bilgi toplamak. Buna kanıt olarak gösterilenler şunlar: 2003’ten itibaren sürekli ortam dinlemesine tabi tutulan evlerinde radyo mesajıne benzer elektronik sesler duyulması ve çiftin yaptıkları konuşmalarda kullandıkları “Oradan radyo aldım”, “Oraya gittiğinde görünmez yazacağım, sen de bunları bir kitaba geçireceksin” ifadeleri Lázaro’nun karısına 17 Nisan 2002’de çocukluğundan bahsederken “Savaş başlayınca Sibirya’ya taşındık” demesi 10 Eylül’de caddede yürürlerken birisinin “Verdiğim bilginin kaynağını göstermediğim için gereksiz olduğunu düşünüyorlar” demesi 20 Ocak 2000’de Peláez’in bir Latin ülkesinde “bir parkta Rus hükümetinin bir temsilcisiyle buluşarak bundan para aldığı” iddiası yine Lázaro’nun 2007’de bir Latin ülkesinde “bir Rus görevliden” para aldığı iddiası -ki bu iddia, Peláez’in döner dönmez 8 bin dolarlık vergi borcunu ödemesiyle “destekleniyor”. Vicky Peláez’in Ruslar’dan 2000’de 10 bin, 2003’te 80 bin dolar aldığı öne sürülüyor.

Peláez’i tanıyan birçok aydın ve gazeteci ise, derhal Perulu gazetecinin siyasi bir komploya kurban gittiğini düşündüklerini açıkladılar. Luis Solari Tudela, “Casusluk olması için istihbarat sağlayan kişinin bir şekilde devlet mekanizmasının içinde yer alması gerekir, halbuki Vicky Peláez’in böyle bir konumu yoktu” diyor.

Meksikalı tanınmış gazeteci Judith Torrea, İspanyol El País’e yazdığı yazıda Peláez’in tutuklandığını ilk öğrendiğinde “Vicky, Rus ajanı? Olamaz! İngilizce’yi bile ancak biraz konuşabiliyor ki o!” olduğunu yazdı. Torrea, 55 yaşındaki Vicky’nin yoksul bir ailenin çocuğu olduğunu belirtirken, Perulu gazetecinin 38 yaşındaki mimar oğlu Waldo Mariscal’in “Önümüzü göremiyorum, iyi bir avukatımız yok, çünkü ödeyecek paramız yok” dediğini aktardı.

Tahmin edilebileceği gibi, başka ülkelerde benzer durumlarda büyük yaygara koparan bazı malum insan hakları ve gazetecilik örgütleri, Peláez’in tutuklanması konusunda hiç seslerini çıkarmadılar. ABD’nin, Peláez, Lázaro ve diğer 9 kişiyi suçladığı işi, kendisinin kamuya ilan ederek dünyanın birçok ülkesinde “muhaliflere” milyonlarca dolar vererek yaptığından da medyada bahsedilmedi.

Dava bugün başlıyor. Sonuçta ciddi iddialar var. Belli ki bu davayı yakından izlemek gerekecek.

---

Küba’dan havadisler

Küba’dan da üç haber vereyim.

- ABD Temsilciler Meclisi’nin ilgili komisyonu, ABD vatandaşlarının Küba’ya seyahat etmelerini yasaklayan yasanın kaldırılmasına dönük taslağı onayladı. Bu adım, Küba açısından iyi oldu. Başka birçok etkisinin yanında, milyonlarca ABD’li turistin önümüzdeki birkaç yılda Küba’yı ziyaret edeceği tahmin ediliyor.

- Küba’da Komünist Gençlik Birliği (UJC), Hrıstiyan Öğrenci Hareketi (MEC) temsilcileriyle bir toplantı yaparak, gençliğin devrim sürecine katkısını nasıl artırabileceklerini tartıştılar. Evet, Hristiyan Öğrenci Hareketi, Küba’daki gençlik oluşumlarından birisi. Hatta birçok farklı grubu bünyesinde barındıran bir hareket. On yıllarca süren Soğuk Savaş’ın yarattığı “baskı rejimi” izlenimlerine kapılmamakta fayda var Küba’da gündelik yaşam pek bilinmeyen birçok yön barındırıyor.

- İspanya’da Bask ülkesindeki Berango’da oturan Kübalı bir göçmen, polis tarafından sınırdışı edilmek üzere evi sarılınca önce intihar etmeye kalktı, sonra da “Küba’ya dönersem çok fazla şey bildiğim için beni kurşuna dizerler” dedi. “Bildiği” şey, 1980 yılında Küba Mariel limanını ülkeden çıkıp ABD’ye gitmek isteyenlere açtığında yurtdışına çıkmak isteyen genç askerlerin kurşuna dizildikleri imiş. Oysa Mariel limanını Küba hükümeti kendisi isteyerek açmış, gitmek isteyenlerin gitmesini teşvik etmişti. Kimse de kurşuna dizilmedi. Kübalı, sadece İspanya’da kalmasına izin vermelerini sağlamaya çalışıyordu, ve uydurdu. Peki ben niye anlatıyorum? Başta İspanya basını, uluslararası basın bu “habere” de atladı da, ondan. Sağda solda denk gelirseniz, gülün geçin.

[email protected]