O hareket yandaşlık gösterisi değildi

Bir gazeteci arkadaşınız, haber yapmak için izlediği Başbakan’dan “bayram harçlığı” istese, “Çıldırdın mı sen kuzum” dersiniz, değil mi?
Bu haftaki çıldırma noktamız, TGRT muhabiri Sultan Akten’in Erdoğan’dan 200 lira bayram harçlığı alması.
Gelin biraz kurcalayalım.
* * *
İlk tepkiler, bunun bir “yandaş gazetecilik” ürünü olduğu yönündeydi. Harçlık istemek, bir dalkavukluk belirtisi olarak algılandı. Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti adına Ahmet Abakay hocamız bu yönde açıklama yaptı. Bizzat yandaş medya da konuyu burasından tuttu. Star gazetesi, “Gezizekalılar bayram ruhunu da anlamadı” dedi örneğin. Başka AKP’li yetkililer de hemen vazife edinip gazetecilere “harçlık” dağıtmaya başladı. Hoşlarına gitmişti belli ki.

Oysa bize AKP’nin toplumda yarattığı karşıtlığın çok ötesinde bir çürümeye dair gözlem fırsatı sunuyor, bu harçlık meselesi.
Bir defa, eğer amaç “yandaşlık gösterisi” olsaydı, Sultan Akten çok yanlış bir yöntem izlemiş demeliydik. Medyada AKP’ye yakınlaşmanın yolu bellidir ve bu değildir. Köşeniz varsa, bunu başarmak ve “yükselmek” zaten çok kolay. Ama muhabirseniz, bakmanız gereken örnek Suat Kılıç’tır. Biraz akıllı her gazeteci, AKP’ye yamanarak yükselmenin yolunu bilir.

Karşı karşıya olduğumuz, daha farklı bir durum.
Sultan Akten, olay Twitter’da büyük tepki toplayınca, “Başbakan’dan harçlık aldığım için yandaş diyenler olmuş. Kendime bile muhalifim ben arkadaşlar. Habere magazin de dahildir ben işimi yaptım” mesajı geçti. Buradaki “magazin” kelimesi, vakayı çözmek yolundaki en büyük ipucumuz.
Eskiden muhabirken parayı bulup internet medyası patronu olan Hadi Özışık’ın konuyla ilgili yazısı da meseleyi kalbinden yakalıyor. “Sultan’ın yaptığı spontane gelişen bir şey değildi. Planlanmış, Başbakan’dan bayram harçlığı alarak herkesin konuştuğu bir haberin altına imza atacaktı” diyor Özışık, “Sultan’ın yaptığı şık hareketten dolayı utanan arkadaşlarına buradan sesleniyorum, kıskançlık yapmayın, ‘utandım’ numaraları yapmak yerine meslektaşınızı alkışlayın!”

Başbakan’dan harçlık istemeyi “magazin”, bunun eleştirilmesini “kıskançlık” olarak algılayan bir “gazeteciler” topluluğu...
Karşı karşıya olduğumuz, bizzat kendisini haberin öznesi haline getirip, olayı haber yapmak yerine kendisini haber yaptırmak, bu yoldan üne kavuşmak denemesi.

Biraz açalım.
Gazetecinin “haberin öznesi” olması, yanlış bir şey değildir. (Hatta, felsefi olarak aksi mümkün değildir. Bizzat gazetecinin olay yerindeki varlığının da bir “eyleyiciliği” vardır: Herkes, ortamda bir gazetecinin olduğunun bilincinde olarak hareket eder.) Ayrıca olayı “kağıda döken” kişi olarak zaten yazacağı, vurgulayacağı yerleri seçecek, habere kendinden çok şey katacaktır.

Ayrım, gazetecinin haberin öznesi haline nasıl geldiğindedir.
Sultan Akten, mesleğini ve kendini küçültücü, aşağılayıcı bir hareketle yaptı bunu. “Çıldırdın mı kuzum” tepkisini haklı çıkaran, tam da budur.
Kökeni, gerçek toplumsal çürümedir: Haber olmak, üne kavuşmak için en rezilce şeyler yapılabilir çünkü şu anki toplumsal sistemde “yükselmek” için gündeme gelmek ve orada kalmak yetmektedir, kimse nasıl gündeme gelindiğiyle ilgilenmemektedir.

Geçen haftaki örneğimizi düşünün. Miley Cyrus denilen şarkıcı, MTV gecesinde herkesin saçmasapan bulduğu ama -tam da bu yüzden- “sansasyonel” bir şovla gündeme gelmesinden bu yana sürekli iş yapıyor, gündemde kalıyor ve öncesiyle kıyaslanmayacak oranda para kazanıyor.
Samimi bir arkadaşı Cyrus’a “niye bu kepazeliği yaptın” dese, muhtemelen yanıtı “because it works” olurdu: Çünkü işe yarıyor! Kapitalizmin bize verdiği mesaj budur.

Değerlerin yok olduğu noktada, akıl da yoktur. Bir çıldırma durumu vardır.

Bu insanlık dışı durumdan nasıl bir “değerler sistemiyle” çıkılacağı ise biliyoruz, mücadelenin konusudur.