Neden CHP’ye oy vermeyeceğim

Üsküdar Sultantepe’de oturuyorum. Bizim orada CHP’nin adayı, eski Üsküdar müftüsü İhsan Özkes.

İskele’nin önünde çalışma yapan CHP’lilerle konuşuyorum. “İmamı devirip müftüyü getirmek içinize siniyor mu” diyorum, “Müftü olabilir ama iyi bir cumhuriyetçidir” diyorlar. “İyi de arkanızdaki pankartta ‘Yoksulun sorununu çözerse müftü çözer’ yazıyor, yoksulun sorunuyla müftülüğün ne alakası var, ayrıca başkası çözemez mi, ne biçim laf bu, yıllardır sokakta mücadele ettiğimiz zihniyet bu değil mi?” diye soruyorum. Biri kulağıma eğiliyor, “Aslında benim de içime sinmiyor, ama Üsküdar’da halk böyle” diyor. “Takiye mi yapmalı yani” deyince, o sözcüğü içine sindiremiyor. Bakışlarında umut değil, çaresizlik var.

Bu seçimlere özgü değil bu. CHP, yıllardır seçmeninin ezici çoğunluğunun seçim günü sandık başına gidip “Lanet olsun” diye oy verdiği, adayları için “el mahkum” çalışma yaptığı bir parti. Üzücü bir çıldırma hali.

* * *

Şu takiye meselesinden başlayalım. CHP, CHP’lilerin o sözcüğü söylemeye utanmalarına rağmen yaptıklarını düşündüğü manada, takiye falan yapmıyor. Aslında sol bir program uygulamak isteyip, sağcıların oyunu koparabilmek için sağcı gibi görünmeye çalışmıyor CHP. Kimseyi kandırmıyor, sonuna kadar samimi.

“Yeni Türkiye”, Erdoğan’ın deliliğinden ibaret değildi. Büyük bir projeydi bu. Uluslararası ayağı olan Yeni Osmanlıcılık tamamen çöktü, evet. Ama projenin yerel ayağı, Erdoğan kişiliğinin ötesinde boyutlara sahipti. CHP’nin samimi mesajı şu: Biz “Yeni Türkiye” projesini Erdoğan’sız ve Erdoğan’ın deliliklerinden arındırılmış olarak sürdürmeye adayız. Bunda samimiler.

* * *

Peki CHP, kendi geleneksel solcu tabanına mı takiye yapıyor? Yani, CHP’liler, partilerinin siyasi yönelimi konusunda yanlış fikre mi sahip? Parti yönetimi, içeriye başka, dışarıya başka mı konuşuyor?

Hayır.

Yıllardır sosyalistler, CHP’nin düzen partisi olduğunu anlatırken, birçok CHP’linin nazarında, Fransız mizah yazarı Alphonse Allais’nin ünlü şakasındakine benzer bir etki uyandırıyordu: “Şu kadına bakın, ne utanmazlık, kıyafetlerinin altında tamamen çıplak!”

Bugün CHP soyunmuş durumda. Fatih’te başparmak, Ankara’da bozkurt işareti yapan eller, bunun kanıtı. Kral çıplak!

Ama “Kral çıplak” demek, CHP seçmenini, sosyalist adaylara güç vermeye ikna edemez. Zira, ortada bir yanılsama yok. CHP’liler “biliyor, yine de yapıyor.”

* * *

Öyleyse, Haziran’dan bu yana sokaklarda omuz omuza direndiğimiz CHP’li dostlarımızla bizi ayıran ne?

Bence, şu... Gazetemiz sayfalarında sıkça tekrarlanan benzetmeyi hatırlayalım: AKP Haziran’da zaten öldü. Ortada bir ceset var, fakat kimse cenazeyi kaldırmıyor. Hepimiz, haklı olarak, bu cesetten kurtulmak istiyoruz.

Meclis’teki muhalefet, bu cesedin ömrünü uzattı. Meclis’e gitmeyi sürdürdüler, meşruiyeti tamamen bitmiş olan Meclis’e soluk borusu oldular, “sokağa çıkmayın, sandığı bekleyin” dediler... Çünkü CHP, projeyi bitirmek değil, yumuşak geçişle sürdürmek niyetinde.

Peki, Haziran’a gelene kadar AKP’yi ne hırpaladı? Meclis muhalefeti mi?

Telefon kayıtlarında görüyoruz, Gezi eylemleri başladığı anda, diktatörün büyük korkusu ortaya çıkmış: Tekel işçilerinin direnişini unutamamıştı. AKP’nin büyük korkusu, buydu. Hala öyle.

CHP’li dostlarla bizi ayıran bam teli, burası. Halkın kurtuluşuna giden yol, halkın mücadelesinden geçecek demiyorum yalnızca, halkın mücadelesinden geçti diyorum. Bundan sonra da böyle olacak.

* * *

Tüm bu söylenenlere rağmen, “Evet, kral çıplak, ama hele şu seçimleri kazanalım, biz CHP’ye en güzel işçi tulumunu giydiririz” diyen var mıdır? Eminim ki vardır. Ne demeli?

Dileyen, “Maalesef o boyutta işçi tulumu mevcut değil” diyerek ironi yapabilir.