Küba televizyonunda çizgifilmler

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Neymiş, Küba’da ilk defa Walt Disney’in ilk uzun metraj çizgifilmi, 1937 yapımlı Pamuk Prenses, Küba’da ilk defa gösterilmiş.

Yalan.

Uluslararası ajanslarda geçti bu haber geçtiğimiz hafta. Kübalı çocuklar Mickey Mouse’u, Donald Duck’ı, Varyemez’i, Goofy’yi yeni tanıyacaklarmış.

Küba cahili, uydurukçu batılı haber ajanslarının haberleriyle ibaret kalsaydı konu, belki hiç yazma gereği duymazdım. Ama sosyalizme karşı mücadeleyi daha akıllıca yapanlar da var, İspanya’nın sağcı gazetesi El Mundo gibi. El Mundo, bu konuyu Küba’da yaşayan, Kübalı bir “bağımsız gazeteci” Iván García’ya haberleştirdi. García’nın haberindeki çarpıtmalar, bizim açımızdan daha önemli.*

García, belli ki çizgifilmlere pek düşkün biri değilmiş. Yoksa, 1937 yapımı Pamuk Prenses’in hem sinemalarda, hem de televizyonda on yıllardır defalarca gösterildiğini bilirdi. Ama en azından Kübalılar’ın Disney çizgi karakterlerini tanıdıklarını iyi biliyor. Biliyor da, sebebini “Kübalılar’ın bin bir zorluğa göğüs gererek, hapse düşme tehlikesini göze alarak evlerine bağlattıkları kaçak uydu antenler sayesinde seyrettikleri özgür dünyanın kanalları” olduğunu iddia ediyor.

Baştan başlayayım, yavaş yavaş anlatayım.

---

Küba’ya ilk gittiğimizde, iki Türk daha tek kelime İspanyolca konuşmazken arada televizyona baktıkça en fazla şaşırdığımız şeylerden birisi, televizyondaki Hollywood filmleri ve kuzey Amerikan televizyon programlarının ağırlığı olmuştu. Öyle ya, savunuyoruz sosyalizmi filan ama, pek bilgimiz yok nedir, nasıldır oralarda günlük hayat. Zaten saçmasapan bir dolu anti-Sovyetik hikayeyle büyümüşüz, onlar da insanın beklentisini etkiliyor ister istemez. Şaşkınlığımız oldukça büyüktü. İyilerinin dışında oldukça kötü Hollywood filmleri, O.C. adlı zengin züppe gençleri anlatanına varıncaya kadar Amerikan dizileri…

Biz uzun süre “Niye televizyon kanallarında bunları gösteriyorlar, onca güzel Avrupa, Uzakdoğu filmleri var, Latin filmleri var, onları gösterseler, belgeseller, konserler vs” diye Kübalı yoldaşlarımızı eleştirdik, “İdeolojik mücadeleyi boşlamamak gerek” falan diyoruz.

Çok sonraları bir gece Havana merkezden yurdumuzun olduğu, kentin doğusuna döneceğim. Kaldırıma oturmuşum otobüs bekliyorum. Otobüsün de gelmeyeceği tuttu, üç saate yakın bekledik. Haliyle yanımda oturan adamla sohbete başladık. Otobüs şoförüne sövüp saymakla başlayan muhabbette, adamın yıllardır televizyonlarda yöneticilik yaptığını öğrendim. Tabii fırsat bu fırsat, hemen getirdim eleştirimi "Niye bunları gösteriyorsunuz?" diye.

Meğer, sebep basitmiş. Avrupa yapımı filmlerin, programların yayın hakkı çok masraflı olmasına rağmen, ABD Kübalılar’ın gösterdiği kendi yapımı programlardan tek kuruş talep etmiyormuş. Malum, abluka var, hem de memnunlar Kübalılar’ın “American lifestyle” görmesinden, ses etmiyorlarmış.

“Kübalılar biliyor mudur bu çizgifilmleri” demeyin, Aslan Kral, Pocahontas gibi birçok film, dünyanın birçok ülkesinde daha ilk gösterimi yapılmamışken Küba televizyonlarında yayınlanmış.

Bu kadar da değil. Amerikan yapımları, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’yla televizyonculuk ve sinema alanında en fazla değiş-tokuşun yapıldığı yetmişli yıllarda dahi Küba’da gösterilmeyi sürdürmüş. Küba’daki sinemalarda hemen her türlü filmi izleyebilirsiniz. Bu konuda –en azından çok sayıda sinemanın olduğu Havana’da- şöyle bir yol izliyor Küba: Belli sinemalar, ağırlıklı olarak gişe filmlerini veriyor. Belli sinemalar ise daha sanatsal yapımlara ağırlık veriyor. “Pamuk Prenses”in de gösterildiği Cine Chaplin ise, Havanalı sinemaseverlerin mabedi. ICAIC dahil çok sayıda sinema kurumunun bulunduğu 23’üncü ve 12’nci caddelerin kesişimindeki Cine Chaplin, her hafta seçtiği bir başlıkta filmler gösterir, Bertolucci haftası, Frankofon Afrika Sineması haftası gibi.

Dönelim El Mundo’ya yazan bağımsız gazetecimizin haberine… Haberde iddia edildiği gibi Küba’da bilgi anlamında dışarıdan yalıtılmışlık falan yok. Zaten her sene bunca turistin girip çıktığı, emperyalizmin akıl almaz kaynaklarla her alanda darbe vurmak için çabaladığı bir ülkeyi, hele ki internetin, iletişimin bu kadar ilerlediği zamanlarda dışarıya kapatmak imkansız. Kübalılar da bunu çok iyi biliyorlar. Doğru olanın, insanlara dışarıyı her yönüyle, olabilecek en yoğun şekilde anlatmak olduğunu biliyorlar.

Küba televizyonlarında dünyanın her yerinde olan bitene dair haberler görebilirsiniz. Dış haberler servisi, genel olarak Küba gazeteciliğinde en gelişmiş olan servistir. Gazetelerin dışında çok sayıda haftalık ve aylık dergi de bulabilirsiniz dünya gündemini ele alan.

Ha, ama El Mundo yazarı, “bağımsız gazeteci” Iván García gibi adada “az çok bilgi sahibi olmanın tek yolunun Londra’dan BBC’yi, İspanya’dan Radio Exterior’u ya da ABD’den Amerika’nın Sesi radyosunu dinlemek” olduğunu düşünüyorsanız, “bilgi” tanımınızda bir sıkıntı var demektir…

[email protected]

Not: Geçen hafta hem Celia Sánchez’in, hem de Julio Antonio Mella’nın ölüm yıldönümleri vardı. Celia’yı soL’da haberleştirdik, Mella’yı da köşede ele alacaktım, ancak El Mundo’daki haber araya girdi. Yine araya giren olmazsa, haftaya Küba’nın bu etkileyici komünist önderinden bahsedeceğim.

* Küba'da "bağımsız gazeteci" kimdir derseniz, buyrun:
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/bir-karsidevrimci-cetenin-cokertilisi-h...
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/yigit-gunay/kuba-dan-bir-karsidevrimci-...