Katliamcılar ‘yetmez ama evet’çiler sayesinde dışarıda

18 Nisan 2007 günü, İncil basımı yapan Zirve Yayınevi binasına girip üç kişinin kafalarını kesen Salih Gürler, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeker ile Cuma Özdemir suçüstü yakalandı. Elleri kanlı, kurbanlar önlerinde. Suçüstü. Emre Günaydın 3’üncü kat camından atlayıp kaçmaya çalıştı, düşünce yaralandı, o da yakalandı.

7 yıldır tutuklulardı. Davaları bir türlü bitmek bilmedi. Geçen hafta, tutukluluk süresini 5 yılla sınırlandıran yasa yürürlüğe girince tahliye edildiler.

Bir katliamda suçüstü yakalanan bu kişiler, nasıl oldu da 7 yılda mahkum edilemediler?

Nasıl oldu da bugün, şu an aramızda dolaşıyor bu caniler?

* * *

19 Ocak 2010 tarihli, “Zirve davası Ergenekon’la birleştirilsin başvurusu” başlıklı habere dönmemiz gerek, nasılını anlamak için.

Haberden aktarıyorum:

“Zirve Yayınevi cinayeti davasının, Ergenekon soruşturması kapsamında soruşturulması istendi. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz’le yaklaşık 2 saat görüşen müdahil avukatlar, daha sonra adliye önünde basın açıklaması yaptı. Avukatlardan Orhan Kemal Cengiz, “Şu ana kadar somut bağlantılar kurulamamış olsa da, Zekeriya Bey de olaya bizim gibi bakıyor. Malatya cinayetinin ‘Kafes’ kod adlı eylem planlarıyla ilintili olduğunu düşünüyoruz” dedi. Cengiz, savcı Öz’ün iş yükü baskısı altında olduğunu belirterek, Malatya’daki cinayet ve Ergenekon davalarının her biri için ayrı bir savcı görevlendirilip, bu dosyaların eşleştiği noktaların tespit edilmesi gerektiğini söyledi.”

Şimdi...

Bu aşamada, sanıklar hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyordu. Mahkum edilecekler, on yıllarca hapisten çıkamayacaklardı.

Ama sonradan Radikal’de köşe yazmaya başlayan, yetmez ama evetçi avukat Orhan Kemal Cengiz, Savcı Zekeriya Öz’le bir odaya kapanıyor.

Cengiz diyor ki, “Şu ana kadar somut bağlantı kurulamamış olsa da, Zekeriya Bey de olaya bizim gibi bakıyor”. Yani, elde kanıt yok, ama biz bu davayı Ergenekon’a bağlamak istiyoruz, Savcı Öz de bunu istiyor.

Savcıyla 2 saat özel görüşme yapan avukat, o dönem büyük siyasi davaların başındaki Cemaatçi savcı Öz’le o kadar yakın hissediyor ki kendini, üzerine vazifeymiş gibi, gazetecilere Öz’ün “yoğun iş yükü baskısı altında” olduğunu vurgulamak ihtiyacı hissediyor.

Niye?

Çünkü “darbecilere karşı savaş” yürütülüyordu, “vesayetle mücadele”de “kahraman savcı Zekeriya Öz”e (Abdülkadir Selvi - 5 Nisan 2011, Rasim Ozan Kütahyalı - 6 Nisan 2011, Yıldıray Oğur - 31 Mart 2011), dolayısıyla AKP hükümeti ve Gülen Cemaati’ne destek verilmesi gerekiyordu. Uyduruk Ergenekon örgütünün de şeması çizilmişti ama silahlı eylem eksiği vardı.

Zirve Katliamı davası, Ergenekon’a bağlandı.

* * *

Aradan yıllar geçti, AKP döneminde Türkiye’de rejimin dönüştürülmesinde merkezi yer tutan Ergenekon torbası patladı. Hiçbir şey kanıtlanamadı. 5 yıl kararı çıktı, katliamcılar serbest kaldı.

Yukarıda Zekeriya Öz’e “kahraman savcı” dediklerini hatırlattığım 3 isim de şu sıralar yatıp kalkıp Cemaat komplosundan bahsetmekte, uyduruk davaların suçunu “kahraman”ın sırtına yüklemekte.

Orhan Kemal Cengiz’i okumam. Berkin’in cenazesinin akşamında, eylem sonrası Cihangir’de bir arkadaşın evine girince, televizyonda gördüm. AKP’yi eleştiriyordu...

* * *

Zirve Katliamı, sağ ideolojinin on yıllardır yaydığı düşmanlığın ürünüydü. Hesaplaşılması gereken, bu sağ ideolojiydi. Ve bu ideoloji, iktidardaydı. Bir yanda misyonerlere karşı “vatan-millet” kışkırtması yapan ulusalcılar varsa, diğer yanda da bunlara plaket veren, dönemin Harekat Başkanı Tümgeneral’i, şimdinin AKP Milletvekili Şirin Ünal vardı. (Pek öne çıkmayan bir tip, Gezi eylemlerinde “Düzene itaat gerekir. Gaza ihtiyaç duyanlar var demek ki” demişti, belki oradan hatırlarsınız.)

* * *

Sonuç: AKP hukuku, tamamen çökmüş durumda.

Her nevi yetmez ama evetçi de bu göçüğün altında kaldı.

“Hatırlayan çıkmaz” sanıyorlar.

Yanılıyorlar.