İkinci kültür

Dün, “Kadife Devrim”in 25’inci yıldönümüydü. Çekoslovakya’da sosyalizm çözüldü, ardından ülke Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye bölündü.

***

Şimdi bir ülkenin serüvenini anlamak için, bir sanatçının serüvenine bakalım.

***

Milan Kohout, 1955’te Çekoslovakya’da doğdu. Elektrik mühendisliği bölümünde okuduğu sırada dahi, kendini ifade edebilmek için en uygun yol olarak sanatı seçmişti. “İkinci Kültür” isimli akıma dahil oldu. Ülkede “yeraltında” yayılacak, “sıradışı” sayılacak yeni bir kültürün parçası olmak istiyorlardı. Seçtiği sanat dalı da bu yaklaşımın yansımasıydı: Performans sanatçısı oldu.

Bu sırada gündemde, Charta 77 vardı. 1977 yılında “ikinci kültür”ün parçası, saykedelik rock icra eden ve sosyalizm karşıtı bir çizgi izleyen bir müzik grubunun üyeleri tutuklanınca, bir grup entelektüel bir manifesto yayımlamış, metin derhal Times, New York Times, Le Monde gibi gazetelerde manşet olmuş, Amerika’nın Sesi ve Özgür Avrupa radyolarında sürekli konuşulmaya başlamıştı.

Milan da grubun parçasıydı. Sosyalist iktidar, metnin “sosyalizm karşıtı, demagojilerle dolu bir metin” olduğunu savunuyordu. Charta 77 grubu, 1980’lerde mücadelelerini giderek daha fazla artırdı. 1985’te Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Milan Kohout defalarca tutuklandıktan sonra 1986’da sınırdışı edildi.

Tabii ki ABD’ye yerleşti.

***

25 yıl önce bu günlerde eylemler hükümetin devrilmesiyle sonuçlandığında, Charta 77 hareketinin üyesi olan entelektüeller kendilerini devletin en üst pozisyonlarında buldular. İlk imzacılardan Václav Havel, devlet başkanı oldu. Ülke birkaç yıl içinde kapitalizme ve piyasa ekonomisine hızlı bir geçiş yaptı, ikiye bölündü.

Milan Kohout, bu süreçte ABD’de yaşamayı sürdürdü. Üniversitede ders veriyordu, bir yandan da sanat yapmayı sürdürüyordu.

Savunucusu olduğu “ikinci kültür”ü ABD’de de bulamadı. Giderek daha muhalif bir pozisyona sürüklendi. Sanatının politik dozu sürekli arttı, her işinde daha radikal şeyler söylemeye başladı.

Liberaller çok sever, “İşte kapitalizmle komünizmin farkı bu” demeyi, “Kapitalizmde muhalif sanat yapmakta da özgürdür insanlar, komünizmde olsaydı, ohoo...”

Milan için kazın ayağı pek öyle olmadı.

2008’de ABD’de mortgage krizi patlak verip milyonlarca insan yoksulluğa sürüklendiğinde, birçoğu çözümü intihar etmekte bulduğunda, Milan Kohout Boston’daki Bank of America binasının önünde bir performans sergilemeye karar verdi.

İnsanların intihar etmekte kullandığı sicimleri topladı, bankanın önünde satışa çıkardı. Banka yetkilileri polis çağırdı, polis Kohout’u gözaltına aldı, savcılık tutuklanmasını istedi, hakim davayı kabul etti. Kohout uzun süre sonunda beraat etmeyi başardı.

***

“Kadife Devrim”in 25’inci yıldönümü vesilesiyle bir başka eski Sovyet entelektüeli, André Vltchek, Milan Kohout’la buluşup tarihi bir söyleşi yaptı. [İngilizce söyleşinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz]

Kohout, bu uzun söyleşide, sosyalizm döneminde şimdikine göre hem sanatsal olarak hem hayatın diğer boyutlarında çok daha özgür olduklarını dile getiriyor. “İnsanlar, sosyalizm döneminde sahip oldukları değerlerin ve avantajlarını farkında değildi. Değerini bilemediler bunların, tümünü ‘doğal birer hak’ gibi gördüler. Birdenbire bunları kaybetmeye başladıklarında, birşeylerin çok ters gittiğini anladılar.”

Kohout, Charta 77 imzacılarının büyük kısmının o dönemde gerçekten solcu, hatta marksist olduğunu vurguluyor. “Mülkiyetin, üretim araçlarının ortaklaşa sahipliğine inanıyorduk. Ama hiçbir zaman bunları teorik bir açıdan düşünmüyorduk – değerlerimizin felsefi olarak solcu olduğunun farkında değildik.”

Peki bugün?

Kohout devam ediyor: “Hem yetişkinlerin hem gençlerin beynini yıkıyorlar. Sürekli komünizm zamanına dair kuyruklu yalanlar icat ediyorlar. Genç beyinler, kendilerine söylenenlere inanıyor. Çocukların beyinlerinin nasıl yıkandığını görmek inanılmaz. Propaganda, bir sürü Orwell’ci dogma yaratmış durumda, mesela ‘komünizm günlerinde herkes gri elbiseler giyer, sokaklarda zombiler gibi dolaşırdı’... Tam bir saçmalık! Hiç de öyle değildi! Komünizm zamanında yaşamın birçok alanı bugünküne göre daha özgürdü! Ve daha eğlenceli! Hayat kalitesi çok daha yüksekti, hele bu kölelik sistemine kıyasla.”

Kohout'un "ikinci kültür" serüveni, aslında iki kültürün olduğunun, iki sınıfın mücadelesinin kanıtı gibi: Sosyalizm döneminde "ikinci kültür", Kohout ve arkadaşlarını emperyalizmin "kullanışlı aptallar"ı olmaya sürükledi. Kapitalizmdeyse "ikinci kültür" için komünizmden başka çıkış yolu görünmüyor.

"Amerikalılar, lütfen beni özgürleştirmeyin!"

"Vatandaşlığa kabul edilmiş"