Bu Ne Yüzsüzlük!

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Kabul, insan Küba üzerine, Küba ve ABD ilişkileri üzerine bilgi sahibiyse, sayısız adaletsizliğe, yüzsüzlüğe, pişkinliğe, rezilliğe aşinadır. Teröre karşı savaş başlatanlar on yıllardır devlet parasıyla terörü destekliyorlardır, dünyanın her tarafında gizli işkence hücreleri kuranlar bir başka ülkedeki hapishanelerin “insanlık dışı durumunu” eleştiriyorlardır, büyük kısmını birçok medya tekeline teslim ettikleri medyada her türlü yalan ve iftira kampanyasını yürütenler “basın özgürlüğünü” inanması zor durumlara uyarlıyorlardır vs...

Ama “eh, böyle bu işler” demeyin. Her zaman “Ama bu kadar da olmaz canım!” deme ihtimaliniz vardır.

Percy Francisco Alvarado Godoy’un “Kolay para ve Küba’yı yüzsüzce soyma sanatı” adlı makalesini okuyunca, bu durumlardan birini yaşadım.

Söz konusu olan, Küba’da karşıdevrimci faaliyetler yürütüp, ABD’nin tüm dünyanın gözleri önünde “Bu para da Küba’daki rejim karşıtlarına verilecek” diyerek bütçesinden ayırdığı milyon dolarlardan nemalanmak değil onu biliyoruz zaten.

Efendim, 8 Haziran 1963’te ABD Küba Varlıkları Denetim Düzenlemeleri (Cuban Assets Control Regulations-CACR) adında birtakım kurallar getirdi ve ABD’de Küba hükümetiyle ilişkili malvarlıklarına el koydu. Bunlar arasında Küba Merkez Bankası ve Küba Telekomünikasyon Şirketi’ne ait 268,3 milyon dolar da vardı. Bunu ben de biliyordum.

Bilmediğim, şimdilerde bu paradan yaklaşık 6 milyon dolar kalmış olduğu gerçeği imiş.

1996’dan beridir birtakım fırsatçılar, ABD’de Küba aleyhine tazminat davaları açıyor, ABD mahkemeleri de kazandıkları miktarları bu “fondan” ödüyormuş.

Domuzlar Körfezi istilası sırasında bir B-52 uçururken uçak vurulunca ölen Willard Ray’ın ailesi örneğin, milyonlarca dolar tazminat kazanmış. Bir ülkeye saldırması için binlerce paralı asker topla, bunları eğit, kendi gemilerine bindir, o ülkeye çıkarma yap, kendi uçaklarını o ülkenin uçağıymış gibi boyayıp, başına kendi ordunun mensubu pilotlar verip her tarafı bombala, sonra bu uçak vurulup pilot öldü diye bir de o ülkenin hukuksuzca el koyduğun “özel mülkiyetinden” pilotun ailesine tazminat öde.

Bu ne yüzsüzlüktür!

Makalede bu gibi “kolay para kazanma” örneklerinden bolca veriliyor. Aralarında Küba’ya karşı terörist faaliyetlerde bulunurken “psikolojisinin bozulduğunu” söyleyip tazminat alanlardan, CIA ajanı babasının harcadığı yılların telafi edilmesini isteyenlere kadar sayısız fırsatçı paragöz bulmak mümkün.

Üstelik sadece el koyulan bu Küba paralarıyla da ödenmiyor tazminatlar: Küba’dan kaçırılan uçaklar veriliyor gerekirse tazminat olarak, daha da gerekirse, Havana Club romları, Cohiba puroları açık artırmaya çıkarılıyor, elde edilen para dağıtılıyor.

Ancak en acı örnek, geçtiğimiz aylarda Venezuela’da görev yaparken ABD’ye kaçan yedi doktor ve bir hemşireninki. Bu sekiz kişi, sadece Küba’dan da değil, Venezuela hükümetinden ve Venezuela petrol şirketi PDVSA’dan toplam 450 milyon dolar tazminat istiyor. Gerekçe inanılacak cinsten değil: köle olarak çalıştırılmak!

Yok, kölelik kalkalı yüz yıllar geçtiği için falan değil buna inanmanın zorluğu, aksine, raporlar dünya tarihinde köle sayısının en fazla olduğu yılların, içinden geçmekte olduğumuz yıllar olduğunu söylüyor. Kölelik, bildiğiniz kölelik, bugünün dünyasında kol geziyor.

İnanmanın zorluğu, insana, hele ki insan hayatlarını kurtarmaya adanmış bir meslek olarak doktorlara atfettiğimiz ahlaktan geliyor. Bu sekiz kişi, Küba halkının emekleriyle devrimin yarattığı okullarda ücretsiz olarak mesleklerini kazandıktan sonra, bunun karşılığı olarak, bizdeki “Doğu hizmeti” benzeri bir uygulamayla Venezuela’nın yoksul mahallelerinde sağlık hizmeti vermelerini “kölelik” olarak tanımlıyor ve kendilerini yetiştiren halktan yüzlerce milyon dolar talep ediyor. Bu ne yüzsüzlük, bu ne ahlaksızlıktır!

Bir daha not etmek lazım: Ne zaman ki Küba’dan kaçan insanlar hikayeleri duyarsanız, bir yargıya varmadan önce kırk defa düşünün.

---

Bir başka yüzsüzlük örneği olarak, bir Alman diplomatın, Volker Pellet’in özgeçmişini de anlatmak istiyordum, ancak sığdıramadım. Bu beyefendinin hikayesi, niye Avrupa Parlamentosu Küba’ya “insan hakları” dersi vermeye kalktığında “Hadi oradan” dememiz gerektiğini ortaya koyuyor. Haftaya, umarım...

[email protected]