1. Kongre – Öncü Partinin Yaratılması

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

2010 yılında Küba Komünist Partisi’nin altıncı kongresi yapılacak. Geçen haftaki yazımda, bu kongre yaklaşırken önemsediğim bazı noktalara değinmiş, Küba Komünist Partisi’nin her bir kongresinde partinin ve ülkenin yönünün tayin edilmesinde hep önemli kararlar alındığını, bu defa da böyle olacağını belirtmiştim.

Önümüzdeki birkaç yazıda, KKP’nin geçmiş kongrelerine değinmeyi planlıyorum. Böylece köşede ilk defa güncel meselelerden değil, tarihsel meselelerden bahsetmiş olacağım, fakat aslında bu dizinin, Küba’nın bugününde en önemli başlıklardan olan önümüzdeki KKP kongresini daha iyi anlamaya dönük bir girişim olarak tasarlandığını belirtmeliyim.

Küba Komünist Partisi, devrim öncesinde, yirmili yıllarda kurulmuş bir parti. Sierra Maestra sürecinde Fidel ve arkadaşlarının 26 Temmuz hareketinin bir kent ayağı da olsa da, dağdakiler kent ayağıyla gerilimli ilişkilere sahipler. Öyle ki, bazı örneklerde gerillalar Komünist Parti’yle, kendi örgütlerinden daha samimi ilişki içerisine giriyorlar.

Devrimden sonra eski KP’yi de içine alan ortak bir sosyalist parti, Birleşik Sosyalist Devrim Partisi (PURS) kuruluyor, bu parti 1965’te Küba Komünist Partisi adını alıyor.

Ancak bu yeni partinin ilk kongresinin yapılması için on yıllık bir zaman geçmesi gerekiyor. 1975’teki ilk kongre, genç devrimci Küba’nın ilk yıllarındaki en temel sorusuna yanıt arayan bir kongre oluyor: Devrim yapıldı, ülke nasıl yönetilecek?

Bu soruya aranan yanıt incelenir ve başta Bolşevik Devrimi, diğer devrim örnekleriyle karşılaştırılıken, bir gerçeği unutmamak gerek. Küba’da iktidara gelen 26 Temmuz hareketi, özünde bir gerilla hareketiydi. Evet, 26 Temmuz kentlerde de örgütlüydü, ayrıca KKP gibi kentlerde örgütlü olan Küba solunun diğer kesimleri de devrimden yana tavır aldılar ve işbirliği içerisinde oldular, fakat 1 Ocak 1959’da Batista uçağına atlayıp ülkeyi terk ettiği sırada bakınca, ülkede devrimci bir dönüşüm sürecini yönetecek bir örgütün varlığından söz etmek pek mümkün değil.

Bu durum, bir süre daha böyle devam ediyor. 65’ten sonra da KKP’nin temel sıkıntılarından birisi, devlet aygıtında yer alan bürokratları yönetmekteki yetersizliği. 1970 yılında parti liderliği, bu duruma müdahale etme kararı alıyor.

Müdahale edilmesi gereken ilk nokta, partinin üye sayısıydı. Gerilla hareketinden gelen devrimciler, halkın büyük kesimlerinin desteğini almıştı, fakat Bolşevikler’in devrime aylar kala yaşadığı muazzam örgütlenme atağından mahrum kalmışlardı. Örgütlenme konusundaki sıkıntı, parti aygıtının kendi iç sıkıntılarından dolayı yetmişli yıllara kadar sürdü.

Bu nedenle parti liderliği, örgütlenme hedefiyle, partinin örgütsel yapısını ve iç yaşantısını değiştirme sürecini bir bütün olarak gördü ve el ele gidecek bir dönüşüm süreci tasarladı. 70’li yıllar, gerçekten de KKP açısından büyüme yılları olarak kayda geçti. 1969’da 55 bin olan üye sayısı, 75’teki kongrenin arifesinde 202 bin 807 olarak açıklandı. Parti, 70’teki atılımın ardından dört kat büyümüştü.

Üye sayısındaki büyümenin, ülkeyi yönetme kapasitesiyle doğrudan ilgili olduğuna dair parti merkez komitesinin tezi, sayısal verilerle de açıkça destekleniyor. Altmışlı yılların ortalarında KKP, ülkedeki işyerlerinin yüzde 16’sında örgütlü. Gerçi bunlar, ülkenin büyük ölçekli işyerleri. 1966’da yayımlanan Endüstriyel Verimlilik Planı’na göre, ülkedeki işçilerin yarısının iş yerinde bir parti birimi var. Yine de, bu rakamın iktidardaki bir komünist parti için ne kadar düşük olduğu aşikâr.

Parti, bir yandan üretimdeki kilit sektörlerde parti örgütünün güçlendirilmesini, diğer yandan da henüz parti birimi olmayan işyerlerinde mutlak biçimde örgütlenilmesini hedef olarak önüne koyuyor. Bu süreçte birimlerin güçlendirilmesi hedefine de ulaşıldığını görüyoruz. Altmışlı yılların ortalarında birimler, ortalama 7.4 kişiden oluşurken, bu rakam, birim sayısının da büyük bir hızla arttığı bir dönemden sonra 10.6’ya yükseliyor.

Partinin karşı karşıya olduğu bir başka sorun, kadro yetersizliği. İktidardaki KKP, ülkeye öncülük edecek kadroları bulup çıkarmanın basıncını üzerinde hissederken, partinin hacmi bunun rahat bir süreç sonunda yapılmasına izin vermiyor. Sıkıntının bir kaynağı eğitim seviyesinin düşüklüğü iken, bir diğeri ise partinin, devlet aygıtının giderek artan kadro ihtiyacına karşılık verecek insan kaynağına sahip olmaması.

1. Kongre’de ele alınan başlıklardan birisi, bu sorunla bağlantılı olarak kadro politikasıdır. 75’e gelene kadarki süreçte yetenekli işçilerin hızla yöneticilik görevlerine atanması, partinin işyerlerindeki ayağında aksama sebep oluyordu. Öyle ki, Fidel daha 63 yılında devletin, partinin o zamanki adıyla PURS’tan kadro çalma “korsanlığından” yakınıyordu.

Kongre, partinin kurumsallaşmasının yanı sıra, devlet aygıtındaki kurumsallaşmayı da ele aldı. Aslında bu mesele, Che tarafından da dile getirilmişti. Che, iktidarın ilk yılında, halkın devlet yönetimine katılımında kurumsallaşmasının gerekliliğine dikkat çekmişti.

Partinin işçi sınıfı içerisindeki örgütlülüğünde tespit edilen bir başka sıkıntı, kadın işçilerin örgütlenmesiydi. Partili kadın işçilerin oranının çok düşük olmasında, eğitimsiz Küba toplumunda kadınların işçi sınıfı içerisindeki paylarının düşüklüğünün elbette büyük rolü vardı. Fakat parti, kongrede partili kadınların, en az işçi sınıfı içerisindeki oranları kadar partide de var olmalarını bir hedef olarak önüne koydu. Maço kültürün yaygın olduğu Küba toplumunda, bugüne bakıldığında Kübalı komünistlerin toplumsal cinsiyet sorununda verdikleri mücadelenin karşılığını aldıkları görülüyor.

Peki 75’teki kongre öncesinde bunca örgütlenme telaşının sebebi neydi? Sebep şuydu: 75’teki ilk kongrede, Küba Komünist Partisi’nin, hem toplumun hem de devletin öncü gücü olduğu fikri ilk kez kabul edilecekti. Partinin, bu iddianın hakkını vermesi, devrimin geleceği açısından yaşamsaldı. İşçi sınıfının örgütlenmesi, bu sorumluluğu üstlenmeye hazırlanan partinin birinci göreviydi.

Birinci Kongre, işte bu dönüşümü tartıştı. Ülkenin ekonomik ve toplumsal politikaları, ideolojik meseleler, devlet mekanizmasının nasıl işlemesi gerektiği… Genç bir devrimci hükümetin tartışması gereken hemen her şey vardır Birinci Kongre’de. Ama en önemsenmesi gereken, tüm bunlara öncülük edecek partinin yaratılmasıdır. Büyüyen partinin iç yaşantısının düzenlenmesi, Birinci Kongre kararlarında en fazla yer kaplayan konulardan birisidir. 75 öncesi MK dahi düzenli toplanmıyordu. Partinin bir tüzüğü, doğru düzgün bir programı yoktu. Kongreyle birlikte bunlar düzenlendi.

Yıllar sonra, KKP’nin ilk kongresi için “Sovyet modeli kopyacılığı” eleştirisi yapıldı. Bu eleştiriye burada girmemiz mümkün değil. Ancak Birinci Kongre’nin, büyük bir devrimci atılıma sahne olduğu gerçeği yadsınamaz. Daha sonra Kübalılar’ın bir “geleneği” haline gelecek biçimde, sadece partililer değil tüm halkın tartıştığı kongre kararları, ülkede bir öncü partinin kurulması iradesini yansıtıyordu.

[email protected]