Para, Tanrı olursa… YASEMİN GEDİK

Tarih AKP iktidarını, her şey bir yana büyük bir açgözlülükle yapılan yolsuzlukları, vurgunları, talanları, yağmaları ile kaydedecek. Anlamadıkları için insanlık tarihi ve kültürü açısından taşıdığı önemi kavrayamayacakları tüm birikimi yok ederek veya paraya tahvil ederek tarihi kendilerinden başlatmaya ve zenginliklerini arttırmaya çalışıyorlar.

Türkiye tarihinin en cahil, en açgözlü hükümeti, AKP iktidarı, Haydarpaşa Garı'nı yıkmak için harekete geçmiş bulunuyor. Son yıllarda konuyu sürekli gündemde tutarak halkı buna alıştırmaya çalışıyorlardı. İstanbul'un simgelerinden tarihî Haydarpaşa Garı ve Limanı yıkılıp yerine, sanki İstanbul'un her yeri alışveriş merkezi yapılmamış gibi, "Dünya Ticaret Merkezi ve Kruvaziyer Liman" yapmayı planlıyorlarmış.

Anadolu Yakası'nda, E-5'in etrafındaki boş alanlarda kocaman binalar yükseliyor birkaç ay içinde. Yoğun araç trafiğinin olduğu, dolayısıyla egzoz dumanının yol açtığı zehirli havayla kirlenen bu yol üzerine, üstelik bir petrol istasyonunun yanıbaşına bir özel hastane yapılmasına bile izin verdiler Başbakanın yakınları olan sahipleri nedeniyle gündeme gelen Medicalpark'tan söz ediyoruz. Şimdi sıra diğerlerinde. Biri Haydarpaşa Hastanesi yakınlarında, diğeri Yeni Sahra'da yükseliyor hızla.

İstanbul'un özgün yerlerinden Sulukule ise çoktan yıkılmaya başlandı bile.

Marmaris'in toplam yüzölçümünün yüzde 84'ünü kapsayacak bir alanda 17 firmaya 42 ayrı maden arama ruhsatı verilmiş halde. Ruhsatları alan firmalar, çevredeki ormanları keserek yol açmaya girişmiş bile.

Maden mühendisleri Bolu'da doğalgaz boru hatlarının döşenmesi sırasında uygun malzeme kullanılmadığını, yapılanın Bolu'ya dinamit döşemekle aynı anlama geldiğini söylüyorlar.

Almanya'daki Deniz Feneri Derneği yolsuzluğu ve ilgililerin yüzsüzlüğü malum. Alman mahkemesi kararını dün açıkladı ve 3 sanığı da mahkûm etti. Ama önce savcı, sonra da hâkim, "asıl yetkililerin Türkiye'de olduğunu" söyledi. Bunlardan biri, bu yüzkızartıcı iddialara rağmen hâlen RTÜK Başkanlığı koltuğunda oturmaya devam ediyor. Bir diğeri, dinci hareketin gelişmesiyle birlikte 1990'lı yılların ikinci yarısında yayına başlayan bir özel televizyon kanalının sahibi...Bu büyük yolsuzlukla, hırsızlıkla ilişkisi ima edilen Başbakan ise, "en iyi savunma saldırıdır" düsturundan hareket ederek, şantajlarla haberlerin önünü kesmeye çalışmakla meşgul.

AKP'nin izlediği iç ve dış politikaya, ekonomi, eğitim ve sağlık gibi temel politikalardan söz bile etmiyoruz. Her gün bunlarla ilgili gerekli yorumlar yapılıyor zaten.

Genel olarak son derece ürkütücü, insanın kanını donduran bir tablo karşısındayız. Türkiye acınacak hâlde, para dışında hiçbir değer tanımayan bir açgözlüler sürüsünün elinde paralanıyor. Para dışında hiçbir tanrıya, dine inanmıyorlar. Paraya çevrilebileceğini düşündükleri her şeyi satmak, çalmak, yağmalamak dışında hiçbir şey bilmiyorlar. İnsana, topluma, doğaya, tarihe, kültüre karşı en küçük bir saygı ve doğal olarak sorumluluk duygusu taşımıyorlar.

Bu topraklarda yol açtıkları tahribatı, hiçbir doğal afet, salgın hastalık veya savaşın başarması mümkün değil.

Paris'e gidince hayran olan bu zevat, orada 1789 Devrimi öncesinde Robespierre, Danton ve Marat'ların devrim hazırlıklarını tartıştıkları küçücük kahvenin, aradan geçen 219 yılda yaşanan devrimler, savaşlar ve işgallere rağmen ayakta kalmış olması karşısında, "Allah allah, şehrin göbeğinde çok para edecek bir yerdeki bu kahveyi, bu sokağı niye yıkıp yerine alışveriş merkezi yapmadılar acaba?" diye hayret ediyordur mutlaka.

Doğanın, tarihî ve mimarî dokunun büyük bir kültürel zenginlik olduğunu, bunların insan hayatında vazgeçilmez bir yeri olduğunu, kültürel zenginliğin değerinin parayla ölçülemeyeceğini, buna rağmen bunların da para kazandırabileceğini anlayabilecek kültür ve zekâdan yoksun olan bu şahıslar için kısa vadeli maddî çıkarlar, toplumun ve ülkenin çıkarlarından ve geleceğinden daha önemli. Bu yüzden onlara göre, 100 yılda yetişen bir orman maden aramak, villa veya otel yapmak için yok edilebilir, başka kapitalist ülkelerin gözbebeği gibi koruduğu eski limanlar ve liman bölgeleri, merkezî tren garları, İstanbul'un simgesi hâline gelmiş olsa bile, hiç düşünmeden hemen ve rahatlıkla yıkılabilir yeter ki, para etsin!..

Bu iktidar ülkemizi çöl hâline getirip, halkımızı tarihsiz ve geleceksiz bırakmaya çalışıyor.

Her şey bir yana, bunlar bile, bir devrim gerekçesidir.