"Papazı Dövdürtmeyecektik"

Bugünlerde Başbakan "ya sev ya terk et" kampanyası yürütüyor. Savunma Bakanı, "Şimdi 'nation building', yani ulus oluşturma sürecinde en önemli adım mübadele olmuştur. Bugün eğer Ege'de Rumlar devam etseydi ve Türkiye'nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba aynı milli devlet olabilir miydi?" diyor övünerek ve Ermeni kıyımı ve Rum mübadelesinin hangi amaçlarla yapıldığını itiraf ediyor.

Bakan Gönül ayrıca, "Bugün dahi Güneydoğu'da verilen mücadelede bu nation building'de kendilerini mağdur sayanların katkısını, özellikle tehcir sebebiyle mağdur sayanların katkısını reddedemeyiz" diyerek, "ezeli ve ebedi düşman" Ermenilerin bu savaşta Kürtleri desteklediklerini ima ediyor.

Bu sözlerle ilgili yorum yapmak soL okurları için gereksiz.

İzninizle bunun yerine, o korkunç kıyım sırasında Arap çöllerinde doğan ve hayatı boyunca komünist olmanın gururunu taşıyan Anadolu bilgesi sevgili Sarkis amcanın* anlattığı bir hikâyeyi aktarmak istiyorum:

Bir Türk, bir Kürt, bir de Ermeni papaz sıcak bir yaz günü birlikte sohbet ederek yürüyorlarmış. Çok susamışlar. Bir bağın yanından geçerken dayanamayıp üzüm salkımlarına uzanıp almış ve yemeye başlamışlar. Ama bu arada bağın içindeki bağcıyı görmemişler.

Az sonra bağcı dikilmiş önlerine. Hepsini tepeden tırnağa süzmüş önce. Sonra
papazın karşısına geçerek başlamış bağırmaya:

"Bu Türk, benim milletimden, benim kanımdan, benim dinimden, alır da yer de, helâl olsun.
Bu da Kürt, hiç olmazsa benim dinimden, din kardeşim.
Ya sana ne oluyor gâvur oğlu? Neyine güvenip de sahibi olan bağın üzümünü alıp yiyorsun" diyerek saldırmış papazın üzerine ve başlamış dövmeye.

Türk ile Kürt, kendilerine bulaşmadığı için hallerinden memnun bir şekilde seyretmişler bağcının papazı dövmesini.

Bağcı papazı iyice tartaklayıp yere serdikten sonra Kürt'e dönmüş ve Türk'ü işaret ederek,

"Bu Türk, benim kanımdan, benim milletimden. Ya sen dağın Kürdü, ne zaman adam oldun da sahipsiz zannederek benim bağımın üzümünü izin almadan koparıp yiyorsun?"

Türk bağcı tarafından kayırıldığını düşünmeye devam ederek sessizce izlemiş Kürt'ün dayak yemesini.

Bağcı Kürt'ü de evire çevire dövüp yere yatırmış. Ardından ellerini açarak Türk'e dönmüş:

"Tamam, bizim milletimiz bir, dinimiz bir, vatanımız bir, bayrağımız bir, ama sen hangi hakla sana ait olmayan bir bağın üzümünü alıp da yersin? Üstelik bu dinsizle, bu dağlıyla beraber?" diyerek başlamış Türk'ü dövmeye. Onu da iyice pataklayarak yatırmış yere.

Ancak bağcıdan dayağı yedikten sonra Kürt'ün yanına serilince anlamış Türk olanları ve Kürt'e seslenmiş:

"Papazı dövdürtmeyecektik!"

* Sarkis amca, yani Sarkis Çerkezyan (Çerkesoğlu), 1896 Tokat katliamından sağ kurtularak İstanbul'a gelen, Taşnak Gençlik Kulübü üyesi öğretmen bir anne ile 1909 Adana katliamında ağabeyini yitirmiş, Karamanlı banker ve tüccar bir babanın çocuğu. Doğum yeri, tehcir sırasında bulundukları Halep'in Cabul köyündeki bir deve ahırı yıl, 1916. Sarkis amca şimdi 93 yaşında bir komünist.