Fazıl Say'ın seçtiği yol

Ne fazla abartmak, ne de önemsizleştirmek gerekiyor. Memleketin halinin bir görünümü işte. Fazıl Say’ın Erdoğan’a zeytin dalı uzatmasından, Erdoğan’ın da “başkan baba” edasıyla bu daveti kabul etmesinden söz ediyoruz. 

Fazıl Say diğer bir çok örnektekiler gibi değil. Ne maddi bir çıkar hesabı, ne de sanatını ispat etmeye ihtiyacı var. Bir yaranma isteği ya da korkusu olduğunu da sanmıyorum. Zaten bu yüzden verdiği zarar büyük. Saray soytarılarını kim ne yapsın, ama Nâzım Oratoryosu’nun yaratıcısının boyun eğişi farklı... 

Say bir süre önce özellikle yurtdışındaki konserlerine büyük ilgi gösterildiğini, Türkiye adına bundan gurur duyduğunu ancak kendi ülkesinin devlet görevlilerinin bu konserlere gelmediğini, çünkü iktidar tarafından ambargolu olduğunu üzülerek anlatıyordu. Bu açıklamalardan sonra, yani bir süre önce bu ambargo kalktı. Say artık elçilik görevlilerinin de konserlerine geldiğini söyleyip bundan duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Yani Erdoğan değilse de Erdoğan iktidarının temsilcileri, Türkiye’nin diplomatları onu dinlemeye gidiyordu. Bu açıklamalar o kadar tartışılmamıştı ama aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

Lafı dolandırmanın alemi yok, Say attığı bu adımla Erdoğan’a büyük bir destek sundu. Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’i adliye koridorlarına yollayan, Deniz Çakır’ı kamuoyu önünde linç ettiren Erdoğan sopasını göstermişti. Şimdi sanat kalitesi tartışılmaz, üstelik AKP dönemiyle barışık sayılmayacak Say üzerinden gerektiğinde elini uzatabilen başkan baba rolünü oynamayı başardı, karşı cephede bir delik açtı. Onun bu adımı Erdoğan’ı normalleştiremez belki ama karşıtlarının bir kısmının gardını düşüreceği açık.

Ancak Say’ın teslim oluşu ya da vazgeçmesi sadece bir sonuç. Sonuçları tartışalım, ama nedenlerini atlamadan. 

Onu asıl teslim alan ya da durduğu yeri değiştirten Türkiye’de onun da umudunu bağladığı muhalefetin çok daha önce Erdoğan’ı ve temsil ettiği düzeni normalleştirmesiydi. “Adam kazandı”dan tutun, Saray ziyaretlerine kadar gidin; AKP eskilerinin muhalefet partilerinden aday gösterilmesinden tutun, bu partiyle dincilik yarışına kadar gidin; her seçimde yapılan yolsuzluklara rağmen bir şey olmamış gibi yapılmasından tutun, anayasa ihlallerine bile ses çıkarılmamasına kadar gidin. Tüm bunlara bir dönemin mağdurlarının Erdoğan’la kurduğu siyasi ittifakı da eklemeyi unutmayın ama... Eninde sonunda yolların Erdoğan’a çıktığı bir siyaset sahnesi kurulmuş, düzenin tüm unsurları da bunu bir şekilde kabul etmiş. Bunların ucunun Say’a dokunmamasını düşünemiyoruz. 

Say bir süredir güçlü bir şekilde dile getirdiğimiz düzen partilerinin birbirlerine benzemesi durumundan, artık kendisinin de kabul göreceği bir ülke çıkarma yanlışına düştü. Oysa seçeneksiz değildi. Kimse değil. O yüzden de bu tercihin bir vebali olacak. Bugün ya da yarın. Tarih önündeyse kesin olarak...

Fazıl Say yanlış olanı seçti ve kötüye boyun eğdi, uzlaştı. Diğer seçenek teslim olmamak, ülkeyi teslim etmemek ve yeniden kurmaktı. Teslim olmayanların sayısı devasa, yeniden kurmak için uğraşanlar onlar kadar değil henüz ama her gün çoğalıyorlar. 

Ne diyelim, şimdilik bahar mezarına gömsünler seni Fazıl Say. Baktığın yer başka olsaydı uçurumda açan çiçeği de görebilirdin...