Teodorakis'ten Fransız sağına tokat

16 Haziran tarihli yazımızda Fransa’da seçimlerin son turu vesilesiyle iktidardaki UMP partisi ve geleneksel sağ kanadın oy koparabilmek amacıyla sola attığı hayasızca çamurlardan bir tanesinin de Yahudi düşmanlığı olduğunu kısaca yazmıştık. Efendim, Cumhurbaşkanı François Hollande ve Sosyalist Partisi Solun soluyla nasıl işbirliği yaparmış? Jean-Luc Mélenchon gibi önde gelen bazı Komünist ya da Sol Cephe üyesi kişilikler antisemit, Yahudi karşıtıymışlar. Bu suçlamanın tek dayanağı da ünlü Yunanlı direnişçi, ilerici ve de özellikle besteci müzisyen Mikis Teodorakis ile olan dostluklarıymış. Bu suçlamalar ağız dalaşına giren taban militanları veya UMP fanatiklerinden gelse gülüp geçilir. Ancak sağın en saygıdeğer olması gereken kişiliklerinden UMP Genel Sekreteri Jean-François Copé, son dönemde iki kez bakanlık yapmış olan Nathalie Kosciusko-Morizet ve hatta bir dönemin başbakanlarından, son Dışişleri Bakanı Alain Juppé’nin ağzından çıkınca iş başka bir boyut kazanıyordu. Çünkü daha sonra UMP şürekâsı koro halinde her yerde, her vesileyle destursuz bir biçimde veryansın etmeğe başlamıştı. Gerçi bazı Sosyalist liderler Nazi ve işgalci işbirlikçileri Petainist’lerin bugünkü torunlarına, Komünistlerin Fransa için yaptıklarını, ülkenin ilk ve en yürekli direnişçileri olduklarını hatırlatmaktan çekinmediler, fakat açıkçası birinci dereceden ilgili kişiden tepki gelmemesine biraz biraz şaşırmağa başlamıştık ki, beklenen cevap bir tokat şiddetiyle L’Humanité gazetesinin 27 Haziran tarihli baskısında yayınlandı. Seçim ateşinin düşmesini mi bekledi, yoksa yapılan utanmazlığın düşüklüğüne mi düşmek istemişti, bilemeyiz. Her durumda küstahlara haddini bildirme zamanı çoktan gelip geçiyordu.

Mikis Teodorakis

Teodorakis: “İftira ve aşağılık ahlâksızlık”
87 yaşındaki kişilik, Fransız Komünist Partisi’nin yarı resmi yayın organı, gündelik L’Humanité gazetesine yolladığı “Bir iftira ve en aşağılık ahlâksızlık ifadesi” başlıklı açık mektupta sağcıların atıfta bulunduğu olay konuşmayı önü-arkasıyla aktarıyor ve Fransız sağına tarihsel bir ders veriyordu.

Mikis Teodorakis mektubuna, “Ben Yunanlıyım, böyle olmaktan da gurur duyuyorum. Zira biz Avrupa’da Alman işgali (1941-1944) sırasında Yahudilere karşı toplama yürütmeyen tek halk olduğumuz gibi, elimizdeki bütün olanaklarla onları yaşatmaya, kurtarmaya uğraştık” sözleriyle başlıyor. “Kendim bilfiil Halk Kurtuluş Ordusu’nun partizanı olarak çok sayıda Yahudi Yunanlı aileyi korumamız altına aldığımızı hatırlıyorum. SS’lerle çatışmış, bir kısmımız bu tavrımızı canımızla ödemiştik.“ Daha sonraları İsrail’de neredeyse Ulusal marş haline gelen “Mauthausen”i bestelediğini, hatta bu bestesini 1980’de Mauthausen Toplama kampında yorumladığını hatırlatıyor. 1972’de Avrupa’nın İsrail’e uyguladığı boykotu kırarak onlarca defa bu ülkede konser verdiğini belirtiyor. Aynı yıl Başbakan Yigal Allon’un kendisine emanet ettiği barış mesajını bizzat Yaser Arafat’a götürdüğünü, hatta Beyrut’ta bir basın konferansı düzenlediğini, bu sırada fanatik Filistinlilerin kendisini yok etmek istediklerinin altını çiziyor.

Bu iki kurban halka da doğal bir aşk besliyorum... Her ikisine de devamlı şu mesajı vermeğe çalışıyorum, çatışmanız silahlarla değil, ancak karşılıklı anlayışla çözülebilir... Rabin ve Arafat’a Oslo’da Nobel Barış Ödülü verilirken İsrail’e armağan Mauthausen Triology’si çalındı... Barış, dostluk, birarada yaşama ve işbirliği için çok sık İsrail, Filistin ve Lübnan’a gittim. Yunanlı olarak kendimi daima bu iki halka yakın hissettim. Her seferinde iki tarafın fanatiklerinin önünde boğaya sallanan kırmızı mendil gibiydim.

Diyasporanın zehiri
Siyasi mücadeleyi hayatının daimi bir parçası görmüş, barış sevdalısı sanatçı her iki ülkeye gittiğinde eleştirisini sakınmadığını, ancak bütün dünyada yaygın Yahudi diyasporasının kinini öldürücü bir zehire ve canavarca yalana dönüştürme olanağına sahip olduğunu vurguluyor.

Dionysos Metamorfozları” adlı operasında SS’lerin ölüm kamplarına götürdüğü Yahudilere ilişkin kilit bir sahne varmış. Teodorakis metnini de kendisinin yazdığı bu eserin özellikle bu sahnesinde Nazizmi nasıl mahkum ettiğini ve bugün Yahudilerin çektiği derin acılar hakkındaki duygularını sergiliyormuş. “Irkçılığı mahkum etmek ve kurbanlarını savunmak hayatımın tüm önemli eylem ve kararlarına yön vermiştir. Dolayısıyla beni ırkçı ve Yahudi karşıtı olarak nitelemek basit bir iftira değildir, aşağılık bir ahlâksızlığın ifadesidir. Bu tarz suçlamalar daha ziyade Neonazi çevrelere yakın kişi ve örgütlerden kaynaklanıyor. Kriz ortamından istifade yalan ve düzmece araçlarla onların bizi Yahudi düşmanlığıyla suçlamaları çok acıdır.

Geçtiğimiz Mart ayında, genel seçimlerden bir ay kadar önce Fransız aşırı milliyetçi ve sağcı Milli Cephe partisinin lideri Marine Le Pen TF1 kanalının davetlisi olarak katıldığı bir programda Fransız aşırı solunun (Sol Cephe ve Cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Mélenchon’u kastederek) antisemit, Yahudi düşmanı Teodorakis’e internet sitelerinde yer verdikleri, onu saygıyla andıklarını söyler. Bu sav kısa bir süre sonra koro halinde yazımızın başında sözünü ettiğimiz geleneksel sağ parti UMP baronları tarafından alınıp abartılarak kullanılacaktır. Mélenchon’un Teodorakis’in “yakın arkadaşı” olduğunu, sıkça görüştüklerini söyleyecek kadar ileri gidecektirler.

Hikâyeyi özetlemek gerekirse, Teodorakis 2003 yılında bir demecin içersinde şu sözleri kullanır: “Yahudilerde bir fanatizm ve kendine aşırı bir güven oluştu. Kendilerini kabul ettirdiler... Bugün diyebiliriz ki bu küçücük halk kötülüğün köklerine sahip...” Kişilik 8 yıl sonra bir Yunan televizyonunda 3 saat süren bir söyleşi programına katılır. Burada laf arasında “Evet, antisemit ve antisiyonistim... Amerikalı Yahudiler her şeyin arkasına saklanıyorlar. Irak’taki suikastler Avrupa, Amerika, Asya’daki ekonomik saldırılar...” şeklinde konuşur. Artık Teodorakis’in Yahudi düşmanlığı tescillenmiştir. Dolayısıyla onun yakın arkadaşları Fransız solcuları da bir çırpıda Yahudi karşıtı oluvermişlerdir.

Gerçeğin öteki yüzü
87 yaşındaki Teodorakis L’Humanité gazetesine yolladığı açık mektupta, televizyondaki söyleşide "Irkçılık karşıtı" diyeceğine yanlışlıkla antisemit, Yahudi karşıtı sözcüğünü kullandığını belirtir. Ama 3 saatlik bir sohbetin, konuşmanın tümü sözkonusu cümlenin önünü arkasını gözönüne almadan, içinden bir cümle, hatta tek bir sözcük seçilerek, gerisinden soyutlanarak inanılmaz bir ikiyüzlülükle kendisine saldırdıklarını yazar.

Sol Cephe daha doğrusu Mélenchon’un blogunda yer alan iki Teodorakis yazısıysa her yerde bulunan yazılardır. Zira ilki sanatçının bir yıl önce antisemit suçlamasına verdiği cevap, ikincisiyse AB’nin Yunanistan’a zorunlu kıldığı kemer sıkma politikasına karşı bir direnme çağrısıdır. Yoksa Teodorakis ile örneğin Mélenchon arasında hiç bir özel görüşme, ya da dostluk yoktur.
Yahudi diyasporası böylelikle bir taşla bir kaç kuş vurmak arzusundadır. Hem Filistin halkının çıkarını savunan Teodorakis küçük düşürülecek, Yahudi düşmanlığıyla suçlanacak, hem yine Filistin yanlısı diye bilinen Fransız Solunun Solu, dolayısıyla onunla işbirliğine hazırlanan, sürekli güçbirliği içinde olan Sosyalist sol kirletilmiş, yıpratılmış olacaktır.

Teodorakis’in antisemitliğine gelince: Costa Gavras’ın ünlü filmi “Z”in veya Fransız Sosyalist Partisi’nin “Hayatı Değiştirelim” marşı gibi yüzlerce angaje bestenin de yaratıcısı II. Dünya Savaşı Yunanistan direnişçisi, 1967 Albaylar Cuntası’nın en mücadeleci karşıtı Teodorakis dilinin sürçtüğü, ya da yanlışlık olduğunu teslim ettiği cümlenin hemen ardından aynen şunları da demiş: “Yunanistan’da savaş sırasında yıllarca birlikte yaşadığım ve acı çektiğim Yahudi halkını severim. Yahudi karşıtlığından nefret ederim...” Siyasi ve kültürel savaşı asla elden bırakmamış ünlü sanatçı mektubunu şöyle bitirmiş: “Düşmanlarımın taktikleri çok basit. Bana Yahudi düşmanı etiketini yapıştırmayı başardıkları takdirde, nereye gidersem gideyim, nerede konuşursam konuşayım hiç bir Yahudi benim fikirlerimi, hatta adımı bile duymak istemiyecektir. Fransa’da birdenbire 11,5 yıl önceki bir söyleşimden kesintiler, kırıntılar bulup çıkartıyorlarsa esas amaçları iki kurban halkın dramına, Yahudilerle Filistinliler arasında kalıcı barışa engel olmaktır. Bu fikir birden çok çevreyi rahatsız etmektedir.