Hollande’ın 100 Günü ve “Vaatölçerler” -1-

Fransa’da geçtiğimiz 6 Mayıs’ta Sosyalist Partisi (SP) adayı François Hollande’ın cumhurbaşkanı seçilmesi ve 17 Haziran genel seçimlerinin de iradesiyle ülkede yeni bir “sol iktidar” deneyimi başladı. Fakat Batı dünyasının önde gelen üyeleri içerisinde sosyal bilinci, kazanımları ve ilerici-demokrat siyasi hareketleri en güçlü gelenek ve yapıya sahip Fransa, daha da özel olarak Fransız Solu’na bakarken unutulmaması gereken iki çerçeve boyutu sürekli hatırlatmakta yarar görüyoruz.

Öncelikle Fransız halkının, emekçi kitlelerin ezici çoğunluğu 1936 (Halk Cephesi), 1945 (Nazizmden Kurtuluş ve Direniş Programı), 1981 (Sol Birlik ve Ortak Program) dönemleri dahil hiçbir zaman köklü bir toplumsal değişim ve siyasal devrim istemedi. Toplumun en mücadeleci ve dinamik kesimlerinin, ilerici demokratik güçlerin büyük çoğunluğu, dönemin ideolojik favori kalıpları, Proleterya Diktatörlüğü veya İşçi Sınıfı Partisi öncülüğünde devrimci bir altüstlüğü asla aramadı. Tours (Kuruluş) Kongresi (1920) ve Halk Cephesi iktidarı (1936) gibi an ve dönemler dahil Fransız Komünist Partisi (FKP) bile ideolojik açıdan en ortodoks olduğu zamanlarda dahi halkın iradesine saygı gösterdi. 1945 ve 1968’de iki tarihi fırsat yakalanmış olsa da hegemonyacı, darbeci bir tavra girmekten imtina etti. Yansıtmağa çalıştığımız gerçek başta FKP olmak üzere Komünist, Troçkist, Anarşist hatta Sosyalist bazı sol örgütlerin asla radikal ve köktenci bir siyasal devrim programına sahip olmadıkları anlamına gelmez. (Bu bakışa, ilke ve stratejiye sol ve sağ açılardan eleştiriler getirmek, katılmamak son derece doğal. Geriye dönüşlü veya ileriye bakışlı varsayımları, tartışmaları vakti bol meraklı arkadaşlara bırakıyoruz. UH).

Diğer çerçeve boyutu özetlemek, üzerinde anlaşmak daha da kolay. Fransa dünya kapitalizminin kurucularından, bir dönemin ilk üç emperyalist uluslararası gücünden biridir. Sömürgeleri büyük oranda yitirilmiş, pençeleri törpülenmiş, süngüsü epeyce düşmüş olsa da, dünya ekonomisinin (ölçüt ve yerine göre) 5. ya da 6. gücü olmakla övünen ülkenin başında sol söylemle konuşan bir yönetim bulunsa da Fransa’nın tümüyle “sistem dışı”na çıktığını düşünmek safdillik olur. Aynı şekilde, Avrupa Birliği’nin (AB) göreli bir ekonomik-mali, idari-hukuki bütünleşme sergilemesi nedeniyle ayrı kutup ve homojen emperyalist bir blok olarak algılanması, yorumlanması da (karşıt uçta gibi gözükse de) kanımızca benzeri bir safdillik, renk körlüğünden öteye geçemez.

100 Günün Estetik Müdahaleleri
François Hollande ve başbakanı Jean-Marc Ayrault’nun (Fotoğrafta soldan birinci) kişiliklerinde simgeleşen Sol iktidarın ilk 100 gününde atılan adımlara dikkatlice bakmak iki açıdan önemli: İlki ve de şimdilik esas olanı seçim programındaki vaatlerin ne denli tutulduğunu anlayabilmek ikincisi de bu sözlerin yakın takibinin basın-yayında nasıl ve hangi yöntemlerle gerçekleştiğini görebilmektir.

Hollande Fransa’da “Değişim”i gerçekleştirmek amacıyla seçim programında 60 temel vaatte bulunmuştu. 5 yıllık iktidarın eylem takvimine yayılması öngörülen bu vaatlerin önemli bir kısmının kalıcı ve yapısallıktan uzak, makyaj ya da -hadi biraz daha insaflı davranalım- “estetik ameliyat” niteliğinde olduğunu görebilmek için eleştirel olmaya dahi gerek yok. Zira öncelikle Fransız sağının “kedinin ulaşamadığı ciğere murdar” deyişi misali aklı sıra dalga geçtiği ancak kendisinin birçoğunu sınıfsal içgüdüsü nedeniyle gerçekleştiremeyeceği tutulan ilk popüler sözler şöyle:

1)Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar kurulu üyelerinin maaşları Hollande’ın seçilir seçilmez yayınladığı bir kararnameyle yüzde 30 oranında düşürüldü. Yargıtay’ın 9 Ağustos’ta mevcut yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle karşı kararına rağmen uygulama sürüyor. İktidar bu “estetik müdahaleyi” önümüzdeki haftalarda meclis yoluyla yasallaştıracak.

2)Nicolas Sarkozy Fransa’sı NATO ile yaptığı sözleşmeye göre Afganistan’daki askeri güçlerini 2013 sonunda çekecekti. Hollande başkan seçildiği takdirde savunma ve güvenlikle görevli Fransız askerlerinin ülkeyi 2012 sonundan önce terk edeceğini kaydetmişti. Fransa şimdiden çok sınırlı sayıda askeri eğitim ve danışma görevlileri dışındaki askeri gücünü çoğunu şimdiden Afganistan’dan çekmiş durumda.

3)Temmuz sonunda yayınlanan başka bir kararnameyle kamu veya kamunun çoğunlukta olduğu tüm işletmelerdeki üstyönetici maaş ve gelirlerine tavan ücretler kondu. Yönetim Kurulu Başkanı ya da Genel Müdür gibi yöneticilerin yıllık geliri, işyerindeki en düşük ücret ortalamasının 20 mislinden fazla olamayacağı gibi, hiçbir koşulda brüt 450 bin avronun üstüne çıkamayacak. Bu önlemden ciddi zarar görecek (!) 20 civarında üstdüzey devlet/kamu şirketi yöneticisi söz konusuymuş.

4)Sosyal KDV’ye son. Sarkozy iktidarı patronların sosyal ödenti paylarının azaltılmasından doğacak 13,2 milyar avroluk bir bütçe açığını kapatmak amacıyla KDV’lerde 1,6 puanlık bir artış öngörmüştü. Adını da utanmadan “Sosyal KDV “ koymuştu. Sözümona yatırımı teşvik etmek için amacıyla alınan bu önlem sermaye çevreleri ve işverenleri kayırmaktan öteye gitmiyordu. Hollande’ın vaadi yeni Meclis’in Temmuz ayındaki ilk celselerinde yasallaştı. Yeni yasa 1 Ekim’de yürürlüğe girecek.

5)Yine 2007’de Sarkozy iktidarının başlattığı dengeli bütçe ve tasarruf gerekçeli Genel Kamu Siyaseti Revizyonu uygulamasına son verildi. Bu politika çerçevesinde örneğin her emekliye ayrılan iki memura karşılık bir memurun işe alınması ve her yıl kamu hizmetlerinden 10-15 bin arası kadronun kaldırılması öngörülüyordu. Yeni hükümet ise Milli Eğitim, Sağlık ve İçişleri Bakanlığı hariç bütün bakanlıkların bütçelerinde yılda ortalama yüzde 2,5’lik bir kesintiye gitme kararı aldı.

6)Hollande’ın seçim sözlerinden biri de 4 Eylül’de başlayan 2012-2013 Öğretim yılında ilkokul öğrencilerinden liselilere dağıtılan eğitim yardımlarının çocuk başına ortalama 75 avro yükseltilmesiydi. Bu vaat de yerine getirildi. Ayrıca Hollande önümüzdeki 5 yılda Milli Eğitime her yıl 12 bin olmak üzere 50 bin yeni kadro ekleme sözü vermişti. 2012-2013 yılının başında acilen 1.000’i ilkokul öğretmeni 2.500 yeni kadro Milli Eğitim bünyesinde devreye sokuldu.

100 Günün Göreli Köklü Önlemleri
1)Sarkozy iktidarı asgari emeklilik yaşını 62’ye yükseltilmiş, bu sınırı önümüzdeki yıllarda tedrici olarak 65’e çıkarttmayı öngörmüştü. Hollande’ın en popüler ve milyonlarca ücretli ve emekçi tarafından merakla beklenen vaatlerinden biri de bu yasanın değişmesiydi. Sol iktidar 3 Temmuz’da yayınlanan ve 1 Kasım’da yürürlüğe girecek bir kararnameyle asgari emeklilik yaşını kısmen de olsa yeniden 60’a çekti. Önümüzdeki aylarda Meclis’te ayrıntıları belirlenerek yasallaşması beklenen tasarı ücretlilerin tam emeklilikten 60 yaşından itibaren yararlanabilmeleri için en azından eksiksiz 40 yıl sosyal ödentili çalışmış olmalarını zorunlu kılıyor. Ağır ve yıpratıcı işler, çocuk sahibi olmak gibi bazı özel etkenler, tek tek incelenmek kaydıyla istisnai uygulamalara olanak tanıyor.

2)Hollande, Angela Merkel Almanya’sının başını çektiği Sarkozy’nin de desteklediği AB Avro Bölgesi üye ülkelerin bağımsızlığını tehdit eden Avrupa İstikrar Mekanizması Paktı, farklı deyişiyle “Altın Kural” ilkesinin tek boyutlu uygulamasına karşı çıkıyordu. Özünde AB’nin bugünkü işlev ve işleyişini değiştirmese de, diğer Avro Bölgesi ülke liderlerinin desteğini sağlayan Hollande Altın Kural’a 120 milyar avroluk bir Kalkınma Fonu ve Ekonomik Büyüme Paktı koşulunun eklenmesini sağlamıştı. Son olarak da Almanya, Merkel ve Alman Merkez Bankası’na rağmen Avrupa Merkez Bankası (AMB) tarihinde neredeyse ilk kez bağımsız davrandı. Hollande destekli, AMB Başkanı Mario Draghi'nin duyurduğu yeni uygulama ve plana göre AMB ağır borç yükü altındaki Avro Bölgesi ülkelerinin borçlarına arka çıkacağı gibi, düşük faizli borç ödeme ve sınırsız tahvil alınmasını öngörüyor.

Tutulamayan ve Aksayan Vaatler
Teorik olarak 5 yıl sürmesi gereken bir iktidar hakkında 3 ay gibi kısa bir sürede tutulamayan sözlerden konuşmak kuşkusuz biraz erken, hatta haksızlık gözükebilir. Ancak derhal somutlanacağına dair verilmiş bazı sözler, ya da bazı konulardaki tereddütler sosyalist iktidarın yakın geleceği ve yarını üzerine sağlam ipuçları verebilir. Fransız sol kamuoyunun en geniş kesiminin, belki de bir ümitlenme, bekleme sürecine girmiş sendika, sol hareketler ve düşünce çevrelerinin, Sivil Toplum Örgütleri’nin daha eleştirel, daha atak, daha talepkâr olmasını sağlayabilir.

1)Hükümet iktidara gelir gelmez akaryakıt fiyatlarını 3 ay süreyle dondurma sözü vermişti. 2 aya yakın süren bir tereddüt sürecinden sonra hükümet bu hafta dondurmak yerine şimdilik akaryakıt fiyatlarını litre başına 6 santim düşürmeye karar verdi. Bu fedakârlığın (!) 3 santimini petrol ve dağıtım şirketleri üstlenirken 3 santimini de hükümet yüklenecek.

2)Kiraları donduracağını duyuran sol iktidar 1 Ağustos’tan itibaren şimdilik kaydıyla 38 büyük ilde kira artışlarını sınırlama, enflasyonla belirleme ilkesini uyguladı. Önümüzdeki sonbaharda konu daha geniş ele alınacak, yetkin ve etkin bir yasal çerçeve çizilecekmiş.

3)Yıllık geliri 1 milyon avronun üstünde olan vergi mükelleflerinden yüzde 75 oranında (yurttaşlık dayanışma) vergi alınacağı vaadi emekçi kitlelerde sevinç yaratmıştı. Bu hafta başında başbakanlık ve bazı sosyalist liderlerden gelen farklı sesler bu konuda bir tereddüt yaşandığını ortaya koyuyor. Ancak dün bir yanda Maliye Bakanı Pierre Moscovici ve Başbakan Jean-marc Ayrault öte yandan bizzat Cumhurbaşkanı François Hollande bütün söylentileri yalanlayarak vaadi tutulacağını belirttiler. Ancak zamanlama da belli bir kaydırma olasıllığı güçlendi.

4)İktidarın ilk aylardan tezi yok üstüne gideceğini vurguladığı hayati bir husus işsizlik, özel olarak da genç işsizliğiydi. Geçtiğimiz haftalarda Bakanlar Kurulunda ele alınan bu polemikli ve acil konu genç işsizlere yönelik önlemlerin başına “Gelecek İstihdamları” planını oturttu. Hükümet 2013 sonundan önce 100 bin, 2014’te de 50 bin genç işsize iş sahası açmayı taahhüt ediyor. İşverenleri teşvik primleriyle cesaretlendirmeyi amaçlayan yasa bu ay Millet Meclisi’nde görüşülüp karara bağlanacakmış.

Acil Cevap Bekleyen Vaatler
Acil cevap bekleyen diğer konular ise Fransa’ya has bir “zaaf”ın, seçilmişlerin milletvekilliği artı belediye başkanlığı gibi bir kaç siyasi sorumluluk ve görevi tek kişide toplama alışkanlığının önünün alınması bankalar reformu, eşcinsel evliliği, gençlere kefillik, gözle görülür (Afrikalılar, Araplar, vs...) azınlıklara çektirilen sıradan baskılar, elektrik-su-havagazı fiyatlarında gelir baremi uygulaması, orta hallilerin favori tasarruf mevzuat hesaplarına getirilecek avantajlar, kâr durumu iyi olan işletmelerin işçi çıkarmasının önünün alınması gibi yakıcı ve güncel konuların önümüzdeki haftalar ve aylarda Meclis gündemine getirilmesi bekleniyor. Fakat en başta da belirttiğimiz gibi bu önlemler toplumun köklü değişimini amaçlayan devrimci eylem ya da reformlar olmaktan çok uzaktır. Bu aşamada olsa olsa, “Toplumsal-plastik cerrahilerin kitlesel ve yapısal değişimlere nasıl katkısı olur?” sorusunun cevabı araştırılabilir.

Haftaya sol iktidarın verdiği sözleri günbegün gözleyen, gelişmeleri yansıtan, yurttaşlara ve meraklılara interaktif katılım olanakları sağlayan “vaatölçerler”i tanıtmağa, çalışmalarından örnekler vermeğe çalışacağız.

Paris - 8 Eylül 2012 / [email protected]