François Hollande’dan “60 Öneri” ve Sol Esintiler

Fransa’da şu anda yaşadığımız havalar biraz 1980-81 yıllarını, özellikle de 1981 baharını hatırlatıyor. 1968 döneminin kısa süren başkaldırısı isyancı ruhların içinde kalmıştı. Emekçi kitleler, işçi sınıfı, aydınlar, gençlik, sol hareketler birtakım yeni olgular ve değişik bazı toplumsal projelere teğet geçtiklerinin farkındaydılar. Ama tarih asla aynen tekrarlamadığı gibi, tarihi önceden planlıyarak yazmak da pek olası değildi. Hiç bir şey düşünüldüğü, hele hele dilendiği biçimde gitmiyordu. Uzun helezonik turlar, düşkıran girişimler, yıpratıcı yenilgiler nesiller eskitiyordu. Ancak sınıflar çelişkisi, emek-sermaye çatışması azalmadığı gibi altta kalanla tepesine çıkan arasındaki uzaklık, sosyal adaletsizlik her geçen gün bir öncekine fark atıyordu. 1974 petrol krizi darbeleri, egemen sınıfların küstahça pervasızlığı, II. Dünya Savaşından beri ilk kez ciddi boyutlarda boy gösteren işsizlik o tarihlerde Fransız solunu birleşmeye zorladı. Fransız halkı asgari “seçeneği” olduğunun bilincindeydi. Solu denemeye karar verdi. Fransız Sosyalist-Komünist Partiler ve Radikal Sol Hareket’in “Ortak Programı” 10 Mayıs 1981’de sosyalist lider François Mitterrand’ı Cumhurbaşkanı yaptı. Aynı rüzgarın etkisiyle iki hafta sonra düzenlenen genel seçimlerden Ortak Sol iktidar olarak çıktı. Ve de Mitterrand’ın solun ortak programından hareketle derlediği “110 Öneri” sayesinde 1981-83 arasında hiçte hafife alınmayacak işler, kazanımlar gerçekleşti.

Bugünlerde 30-35 sene öncesine benzeyen durumlar, özellikle de duygular, tepkiler yaşamaktayız. Belli başlı dünya borsa ve mali piyasalarında faaliyet gösteren kredi kurumlarının, bankaların, tekellerin, şirketlerin büyük çoğunluğu (ki buna batma tehlikesi gerekçesiyle nice voliler vuranların bir çoğu dahil) hepimizin gözünün önünde utanmadan, sıkılmadan tarihi ve rekor kârları develerle götürmekteler. Borç krizinin gerçekte vurduğu esas toplumsal kesim, geniş ücretli (yaka rengi ister beyaz ister mavi olsun) emekçi yığınlarından küçük ölçekli işletme sahiplerine daha çok çalışıp daha azla yetinmeye zorlanan halk ve halklar oluyor. Fransa’da gelişmelerden payına düşeni alıyor. Şimdiki yöneticiler tarafından çizilen yakın ufuklar hep giderek artan kara bulutları içeriyor. Başkaldırı geleneğinden o kadar kolay vazgeçmeye niyetli olmayan Fransızlar önümüzdeki seçim döneminde sola bir şans vermeye hazırlanıyor. Cumhurbaşkanı adayları Jean-Luc Mélenchon ile Sol Cepheciler, Eva Joly ile Yeşiller ve François Hollande ile Sosyalistler önceden ortak bir program hazırlamamış olsalar da belli bir eşgüdüm ve uyumla hareket etmeyi başardıklarından ülke bir değişim havasına girmişe benziyor. Hollande, gerek geçtiğimiz Pazar günü Le Bourget’de 20 bin kişinin katılımıyla düzenlenen mitingde, gerek Perşembe simgesel anlamı epeyce yüklü Metalurjiciler Evi’nde (CGT Maden İş sendikalarının eski merkezi) yaptığı “60 Önerili İktidar Programı” tanıtım toplantısında umut rüzgarları estirdi. Sol kanattan yükselen “fazla ılımlı, yumuşak” eleştileri kadar, merkezden gelmeyen destek beklentileri Hollande’ı günün gerçeklerine, Fransız sosyalistlerinin köklerine, aslına dönmeye zorladı.

Hollande’ın 60 Vaadi
François Hollande’ın, düşüncelerinde olduğu kadar yaklaşım ve davranışlarında model almasa da örnek ya da belirleyici dersler aldığı bir başka François olduğu yaygın bilinen bir gerçektir. 5. Cumhuriyet tarihinin (1958’den beri) en uzun Devlet Başkanlığı yapmış (1981-1995) sosyalist lider François Mitterrand kendini iktidara taşıyan sürecin son aşamasındaki seçim programına, yukarda da belirttiğimiz gibi “110 Öneri” adını vermişti. Hollande “Le Changement – C’est Maintenant / Değişim Şimdidir” sloganını yakıştırdığı Seçim Programına aslında “Öneri” değil “Fransa’ya 60 Vaadim” başlığını seçmiş. 60 vaadini “Fransa’yı ayağa kaldırmak istiyorum”, “Adaleti düzeltmek istiyorum”, “Yeni nesillere umut vermek istiyorum”, “Sesini duyurabilecek örnek bir Cumhuriyet ve Fransa istiyorum” ifadeli 4 alt başlıkta toplayan sosyalist aday 5. bir bölümde de vaatlerini sayılara dökerek maliyet ve kaynaklarını anlatmış.

Hollande öncelik verdiği “Üretim, istihdam ve kalkınma”da kullanacağı araçları şu şekilde özetlemiş.
- Küçük ve orta boyutlu işletmeleri (KOBİ) güçlendirmek amacıyla bir Kamu Yatırım Bankası kurulacak ve Endüstri Tasarruf Hesapları oluşturulacak. Sanayi yatırımlarında kullanılmak üzere ihdas edilmiş Sürdürülebilir Kalkınma Hesapları’nın tavanları yükseltilecek.
- Şu anda büyük şirketleri kayıran vergilendirme sistemi KOBİ’ler lehine değiştirilecek. Büyükler her anlamda daha fazla vergi ödeyecekler.
- Çoğunluk sermayesi devlete ait olan (Elektrik, Demiryolları, Posta,...) gibi şirketlerin “Kamu statüsü” korunacak.
- Bankaların istihdama ve yatırım yönelik faaliyetleriyle, spekülasyona yönelik faaliyetleri tamamen ayrılacak. Vergi cennetleriyle çalışan Fransız bankaları ülke dışına sürülecek kirli-zehirli (toksik) finansal ürünler ve stock-options, kâr payları yasaklanacak. Tek istisnai hak yeni faaliyete geçen işletmelere tanınanacak. Bonus-primleri çerçevesi yeniden gözden geçirilecek ve banka kârlarına süper yüzde 15 ek vergi getirilecek.
- Kamu açıkları GSYH’nın yüzde 3’üne indirilecek ve 2017’de bütçede tam denge sağlanacak.
- 10 yıldır büyük şirketler ve en yüksek gelir dilimindeki mükelleflere tanınan vergi gedikleri kapatılarak 29 milyar avroluk ek bir gelir sağlanacak. Gedik nitelenen diğer vergi indirimleri şirketlerle tek tek vergi mükellefleri arasında dengeli ve adil dağıtılacak.
- Şimdiye kadar uygulanan, emekli olan veya işten ayrılan 2 memurun yerine “otomatik” 1 kişi alınması politikasına son verilecek.
Hollande’ın vaatleri arasında önemli yer tutan “Mali” reform şu noktalarda ağırlık kazanıyor:
- Sosyal Güvenlik sisteminin açıklarını kapatmak amacıyla çıkartılmış olan Genelleştirilmiş Sosyal Katkı harcı diyebileceğimiz vergi belli bir vadede gelir vergisinin içinde eritilerek kaybolacak.
- Yıllık gelirleri 150 bin avronun üstünde olanlardan alınacak vergilerin yeniden belirlenmesinde temel ölçü, her 10 bin avroluk dilimde taban vergisinin yüzde 45 üzerinde hesap edilmesi şeklinde olacakmış.
- Önümüzdeki okul yılı başından, yani Eylül’den itibaren çocuk başına verilen öğretim yılı primi yüzde 25 arttırılacakmış.
- En yüksek gelir dilimindeki yüzde 5 aileye verilen aile yardımları azaltılacakmış.
- Servet ve en büyük gayrimenkullerin mirasından alınan vergi tabanı çocuk başına 100 bin avroya yükseltilecekmiş.
“Eğitim ve Gençlik” reformunun temel özellikleri şöyle:
- Milli Eğitim’de önümüzdeki 5 yılda 60 bin kadro açılacak. (Tasarruf adına Milli Eğitim kadrosunu yüzde 50 azaltmayı hedefleyen Sarkozy yönetimiyle taban tabana zıt bir siyaset)
- Burs ve eğitim yardımları gelir kaynaklarına göre arttırılacak.
- Yüksek öğrenimlerini tamamladıktan sonra da Fransa’da kalmak isteyen yabancı öğrencilere izin vermeyen genelge iptal edilecek.
Çok tartışmalı “Emeklilik ve sağlık” reformuna gelince:
- Tam emeklilikten yararlanabilmek için yıllık sosyal kesintilerini tam (41,5 yıl) ödemiş olanlar, şu andaki yeni uygulamanın aksine 60 yaşında emekli olabilecekler.
- Aile hekimlerine götürü ödenen pay yükseltilecek. Son zamanlarda Uzman doktorların vizite ücretlerini keyfi belirlemelerine sınır getirilecek ve ilaç fiyatları ucuzlatılacak.
- Yaşamını haysiyetli biçimde kendi arzularıyla bitirmek isteyenlere (ötenazi) doktor gözetiminde, kesin ve sıkı denetimli koşullarda bu hak tanınacak.

Hollande’ın seçim vaatleri arasında merakla beklenen bir nokta da “İstihdam”:
- Gençlerin meslek hayatına girişini kolaylaştırmak amacıyla 150 bin “Gelecek kadrosu” açılacak.
- Sarkozy döneminde getirilmiş fazla mesailerin vergiden muaf tutulması, işveren paylarının da bağışlanması uygulamasına derhal son verilecek.
- “Nesil kontratları”: Belli bir yaşa gelmiş bir çalışanının yanına, tam emeklilik yaşına kadar süresiz kontratlı bir genci alan işverenlere teşvik desteği.
- Yanında sürekli geçici antlaşmalı ücretli, eğreti personel çalıştıran işverenlere yeni bir işsizlik harcı konulacak.
- Her yıl polis, jandarma ve adalet bünyesinde 1.000 yeni kadro oluşturulacak.
- 2012 yazından itibaren her yıl düzenlenecek büyük bir Ekonomik ve Sosyal Konferans’ta cumhurbaşkanının 5 yıllık iktidar süresinde öngördüğü önceliklerin ne durumda olduğu değerlendirilmesi yapılacak.
“Toplum, dijital, çevre ve enerji” gibi konularda vaatlere özetle göz atacak olursak:
- Fransa’da bugüne kadar her belediyede yüzde 20 zorunlu sosyal konut oranı yüzde 25’e çıkartılıyor. Ayrıca her yerleşim biriminde toplumsal karmalık ilkesi gözetilecek. Bir başka deyişle yeni getolaşma olgusunun önü alınacak.
- Banliyölerde kentsel yenilenme çalışmalarına başlanacak, başlamış olanlar hızlandırılacak. Kamu hizmetleri muhafaza edilecek. Başta okullarda olmak üzere kamuya yeni olanaklar sağlanacak. Düzenli polis ve emniyet gücü barındırılacak.
- İnternet kullanımı sınırlayan Hadopi yasası kaldırılırken, “Kültür İstisnası” ilkesi güçlendirilecek.
- Özellikle Fransız polisinin sıklıkla suçlandığı, kamu hizmetlerinde “dış görünüme” (fizik) göre davranma, ayrımcılıkla mücadele arttırılacak.
- Kadın/erkek arasındaki mesleki eşitsizliğe karşı yaptırım gücü daha yüksek yeni bir yasa çıkartılacak.
- Eşcinsel çiftlere evlilik ve çocuk edinme hakkı tanınanacak.
- 2025 perspektifinde elektrik üretimindeki nükleerin payı yüzde 75’ten yüzde 50’ye indirilecek.
Hollande toplumun bazı temel “Kurumlar”ına ilişkin köklü reformlara gitmek niyetinde:
- Alsace ve Moselle bölgelerinin özgünlüğünü saklı tutmak kaydıyla Din/ Devlet işlerini ayıran 1905 Laiklik Yasası anayasal garantiye kavuşmak için Anayasa’ya katılacak.
- Devlet Başkanını koruyan özel ceza yasa değiştirilerek başkanın gerektiğinde yargı karşısına çıkması kolaylaştırılacak.
- (30 yıldır beklenen bir hak) AB dışı yabancılara yerel seçimlerde oy kullanma hakkı tanınacak.
- Fransa’da çok yaygın olan milletvekilliği, ya da senatörlük görevini belediye, il veya bölge başaknlığı görevleriyle bir arada götürme uygulamasına son verilecek. Genel seçimlerde kısmen nispi azınlık sistemine geçilecek.
- Cumhurbaşkanı ve bakanların maaşı yüzde 30 oranında düşürülecek.
Sosyalist adayın ilk aşamada en az ilgilendiği konularsa şimdilik “Avrupa ve Dünya”:
- AB’ye yeni bir “Sorumluluk, Yönetim ve Büyüme Paktı” önerisi götürülecek. Avro tahvillerinin oluşturulmasının yanı sıra Almanya’dan yeni bir Fransız-Alman Antlaşması talep edilecek.
- Çevreci hassasiyetli, ücret kırma taktiklerini engelleyecek yeni bir Avrupa Ticaret Politikası önerilecek.
- Avrupa sınırlarından itibaren enerji ve iklimleri gözeten siyasetler geliştirilecek.
- Fransız askeri kuvvetleri bu sene sonundan önce Afganistan’dan çekilecek.

Rüzgar Soldan Esiyor
Aşırı sağcı denebilecek bir babanın ve de solcu bir annenin oğlu olarak büyüyen François Hollande Sosyalist Partisi’nin Birinci Sekreteri görevini yaptığı 1997-2008 yılları arasında şen-şakrak ve mizahı çok güçlü mizacının dışında toparlayıcı, birleştirici özellikleriyle tanınmış bir kişilikti. Bu arabulucu tavır onun siyasi çizgisinde de kendini hissettirmiş, parti içerisinde çoğu zaman ılımlı ve daha merkezde kalmasına neden olmuştu. Hollande gerek ön adaylık sürecinde, gerek adaylığı belirlendikten sonra parti içi ve parti dışından merkezci destekler aradı. Ancak örneğin, partinin sol kanat temsilcisi Arnaud Montebourg (yüzde 18) ve arkadaşları Hollande’ın kamuoyu yoklamalarında diğer adaylardan daha güçlü belirmesi üzerine Sarkozy’yi devirebilmek için onu destekledi. Ama ön seçim sonrasında Hollande’ı soldan zorladı. Hollande adaylığı kesinleştikten sonra Fransız merkez sağının tek tabanca kişiliği 2007 başkanlık seçimlerinde yüzde 18,5’in üstüne çıkmayı başarmış François Bayrou’yu göz kırptı. Bayrou her ne kadar Sarkozy ile bir zamanlar aynı hükümetlerde görev yapmış olsa da son yıllarda Cumhurbaşkanına olan muhalefeti nedeniyle Hollande onu dolaylı bir biçimde seçim işbirliğine davet ediyordu. Bayrou ise taktik olarak Sarkozy seçmeninden oy koparmayı tercih edince Hollande’ın beklediği işaretleri vermedi. Halbuki Sosyalist Partisi’nin geleneksel düşman kardeşi, son anların yandaşı, tarihsel yol arkadaşı Komünistlerin etkin olduğu Sol Cephe ile Yeşiller’den oluşan sol kesim Solun adayına sadıktı. Kaldı ki Hollande’a asla kayıtsız şartsız destek vermeyecek Sol Cephe adayı Jean-Luc Mélenchon yüzde 10’lara yaklaşıyordu. Üstelik Fransızların hiç olmazsa yarısı böyle bir dönemde pek “orta yolcu” istemiyordu. Rüzgarlar soldan esiyordu. Hollande yelkenleri sola açmak zorundaydı. Öyle de oldu.

Sola açılımı, iktidar ve de özellikle sisteme yönelik nispeten sert söylemi esas itibariyle 22 Ocak’taki mitingde gördük. Hollande Sarkozy’nın adını bir kere bile zikretmeden tek rakibinin büyük sermaye, daha doğrusu “finans dünyası” olduğunu söyledi. Sosyalist Partisi’nin programında bile yer almayan, doğrudan Sol Cephe’nin taleplerinden biri olan “Zehirli/kirli finansal ürünleri” yasaklayacağını duyurdu. Yukarda da ayrıntılı belirttiğimiz gibi bankaların yatırım faaliyetleriyle spekülatif eylemlerini ayıracağını, vergi cennetlerine kayan Fransız bankalarını ülkeden süreceğini söyleyecek kadar ileri gitme cesaretini gösterdi. Laikliği aşırı sağ veya Sarkozy’nin sürekli zigzaglar çizen ikiyüzlü siyasetinden kurtarıp Anayasa vesayetine alacağını açıklaması liberal eğilimlerden uzaklaşmasının, daha bir Cumhuriyetçi demokrat tavır takınmasının bir başka dışa vuran göstergesiydi. Yerel idarelerin yetki ve de özellikle mali olanaklarının arttırılacağı sözü gençleri, işsizlikle mücadeleyi stratejik önceliklerinin başına oturtması, AB ve Almanya ile imzalanan birtakım antlaşmalara karşı çıkması açıkçası Hollande’dan beklenmeyen olumlu sürprizlerdi. Kuşkusuz sendikaların kıyasıya vuruştuğu emeklilik yaşı, çalışma sürelerinin gözden geçirilmesi, asgari ücretler ve satın alma gücü gibi konularda solun solunun taleplerine cevap vermese de Hollande iktidara gelirse solun bazı hak talepleri ve muhalefetine (!) ihtiyacı olacaktı.

“Sol bana ailemden miras kalmadı. Ben onu bilinçli seçtim. Mitterrand ile birlikte sevdim, düşledim. Fransızlarla birlikte yeniden o düşü görmek istiyorum gülen, umut eden, sevinen bir Fransa istiyorum... Kendi çapımda buna katkıda bulunmak istiyorum... Ben öyle saraylar, protokoller, törenler adamı değilim.” Hayatında ilk defa bu kadar çok “Ben” demek zorunda kaldığını itiraf eden Hollande şimdiden Fransızlara çok sempatik gözüküyor.
Afganistan, vergiler, bankalar, sosyal konutlar gibi konulardaki önerilerine Fransızlar 70-80 oranında arka çıkıyor. Bütün kamuoyu araştırmaları ilk turda yüzde 30’un üstünde bir rakamla önde gösteriyor. İkinci turdaysa neredeyse yüzde 60 gibi duyulmamış bir oranla rakibi Sarkozy’yi “Dolca Vita” çöplüğüne atmaya hazırlanıyor. Küçük de olsa “Şimdi Değişim”ler yaşayabiliriz gibi. Gerçi “Şimdi”ye daha 85 gün var diyeceksiniz ama bu adam bu işin sırrını yakalamışa benziyor. Geçtiğimiz Pazar günü 20-25 bin kişinin önünde şöyle fısıldıyordu: “Size bir sır vereyim mi? Bazılarını para büyülüyor. Ben ise insanları seviyorum...”
Paris 27 Ocak 2012 / [email protected]