2015: Sol için zor bir yıl daha

Aydemir Güler Pazartesi yazısında şöyle yazdı: “İki: Emperyalist tasarım tek yönlü işlemez. Kobanê'de katliam durdurulunca ve IŞİD'cilik AKP'nin kursağında bırakılınca, buradan Erdoğan-Davutoğlu'nun tasfiyesi çıkmaz. Tersine Ankara'nın cihatçılarla kirli ilişkisi aklanacaktır. Sopa ve ödül bu modelde birbiriyle yarışmaktadır.” Benzer şekilde AKP görünür gelecekte ne ekonomik bir krizden dolayı tasfiye edilecektir, ne de kriz oluşacaktır. Kırılganlıklar aşikar ama ilaçları da yok değil. Burada da sopa ve ödül mekanizması, ABD-İsrail özel sermaye akımlarını kontrol edebildiği ölçüde, çalışacak.

Şahısların sermayeleri –ve borç alarak yüksek getiri amaçlı kullandıkları paralar- devletler tarafından nokta atışı yapılarak bazı ülkeler, sektörler, şirketler ve bankalara kanalize edilemiyor. Olsa olsa işaret fişeği atan derecelendirme kuruluşları ve IMF istenen yöne dair sinyal verebilir. Şahısların sermayeleri dediğimiz paralar zaten önemli ölçüde emperyalizm dediğimiz olgunun taşıyıcılarının paralarıdır. Bunu Hobson bile 1902 tarihli kitabında göstermeyi denemişti. Kendi paralarını batırmazlar. Yani finans dünyasında o anlamda sürprizlere yer yok.

Türkiye yeniden “ayakta kalacak gelişen piyasa” statüsüne yaklaşıyor. Bu sadece petrol fiyatı düşük seyrettiği için olamaz. Önemlidir ama ne olacağı sadece petrol fiyatındaki düşüşün doğrudan etkilerine bakarak hesaplanamaz. Bir başka ve önemli global etken daha var: ABD faizleri tahmin edilenden daha az yüksekte dengelenecek ve “denge” sağlanınca bekleme süresi uzayabilecek. Rusya ve İran için –ilkinde tam terbiye, ikincisinde zaten girilen bir yolda ilerlemeye teşvik amaçlı- petrol fiyatının (Brent) doğal pivot noktalarının düşüğü olan 85 doların altında seyretmesi halinde, OPEC ve Suudlara zarar vereceği de ortada. Türkiye nereye ihracat yapacak bu durumda? Sadece yavaşlayan Avrupa’ya mı? Bu nedenle ikincil etkilere bakmak lazım. Fakat yüzde GSYH oranı 5.8’e giden cari açık –2013 yüzde 8- ve 2015’te yüzde 5’e düşme ihtimali, yabancı yatırımcı için “çiçek gibi” bir görüntü çiziyor.

Türkiye’nin potansiyel (trend) büyüme hızı yüzde 4’ün biraz altında. 2012-15 arası dört yılın gerçekleşmesi yüzde 3.3 gibi olacaktır. Gelişmiş bir “çok filtreli” tahmin bize 3.9 veriyor. Tek filtre 3.7 verebiliyor. Yani 0.6-0.4 puan kadar potansiyelin altında büyüme söz konusu. Cari açık da öyle veya böyle düşmüş olacak. Enflasyonun 2015 başında hızla düşmeye başlayacağını da bildireyim.

AKP için 2014’ü atlatmak önemliydi. Bunu yazdık. 2015’in de “atlatılma” ihtimali artıyor. Bunun seçim sonucuna doğrudan tercümesi yüzde 45’dir. Tercihler zor değiştiği için ve ekonomideki görünüm en önemli (marjinal) belirleyici olduğu için. Bu netlikle hareket etmekte fayda var. Yarım önlemler alacaklar –enerji verimliliği mesela enerji faturasını düşürebilir- ve bir de Bağdat-Erbil anlaşması var. Ama yarım önlemler de yetebiliyor. Çünkü ispat yükümlülüğü iktidarda olamaz.

Sosyalistlere ve hatta sosyalist olmayan yurtseverlere –kaldı mı?- ne yarım önlemler, ne yarım başarılar, ne yarım analizler yetiyor. Kurtuluşun nasıl olacağını söylemekle bitmiyor çünkü.

Bu kimsenin hatası değil. Kişileri ve yapıları aşan bir nesnellik söz konusu. CHP açılımı hem tepeden, hem ortadan, hem tabandan olabilirdi. Bunların üçü de mümkün olmadı ve bugün tamamen imkansıza benziyor. Durum budur. Ekim 2013’te CHP’nin “halka tamamen kapandığını” artık biliyoruz. Kürt hareketi de kendi yoluna gitti, gidiyor.

Biz aklımızı korur, kalbimizi savunur ve bu ülke için ne kadar vazgeçilmez bir zenginlik olduğumuzu tarihe yazmaya çalışırız.