Yaşlılığımız neye benzeyecek acaba?

Yaşlanacağız. Yani, umarım. 

Kimimiz şu eğlencelik uygulamaya bakarak yaşlanacak kimimiz ise bakmayarak. Kimimiz yüzünde beliren kırışıklıkları takarak yaşlanacak kimimiz takmayarak. Kimimiz yaşlanmamak için uğraşarak yaşlanacak kimimiz ise “hayat bu, bildiği gibi gelsin” diyerek. Kimimiz nasıl yaşlandığımızı umursamadan yaşlanacak kimimiz her anın nabzını tutarak yaşlanacak. Ve kimimiz umursamazlığını "özgürlük" sanarak yaşlanacak, kimimiz ise her bir anın hakkını vermeye çalışarak yaşlanacak. 

Yaşlanacağız. 

Ama mesela Ayaz ve Nupelda yaşlanmayacak. Hep oldukları yaşta kalacaklar. Ve başka çocuklar da, Suruç'taki gençler de mesela... Onlar da yaşlanmayacaklar. Bizler şu meşhur uygulamada yaşlılığımızı merak ederken, onlar hep oldukları yaşta kalacaklar.

Ne yazık! Ne kahredici. Ayaz ve Nupelda! İki güzel çocuk, iki güzel kardeş... Hep o güzel fotoğraflarındaki gibi kalacaklar. 

Ama biz yaşlanacağız. Yani, umarım. 

Şu meşhur uygulama ne gösterirse göstersin çocuklarını, yaşlılarını, doğasını ve aklını koruyamayan bir dünyada yaşlanacağız. 

Öyle değil mi?

Ölüm bizi değil, sınır boylarında, atölyelerde, koca bir denizin ortasında, toprağın altında, gökyüzünde "başkalarını" beklerken yaşlanacağız. Olan biteni "Benim de, sevdiklerimin de başına gelir mi?" kaygıları içinde izlerken yaşlanacağız. 

Ne garip değil mi? 

Mesela yıkılsın diye uğraşılan Sovyetler Birliği’nin yadigarı teknolojiye muhtaç kalan bir ülkede yaşlanacağız. Garip değil mi? 

Mesela çoğunluğun hem sevdiği hem de sevmediği bilmem ne birliğinin ya da devletlerinin icazeti ile yönetilen ülkelerde yaşlanacağız.

Ne garip değil mi?   

Yaşlanacağız. Kimimiz sağlıklı, çoğumuz sağlıksız yaşlanacağız. Ama şu meşhur uygulama bunu göstermeyecek. Kırışıklıklarımızda bizleri nelerin beklediği yazılmıyor olacak. 

Ama şu eğlendiren uygulamaya bile gerek olmadığını unutarak yaşlanacağız. Ve aslında hiçbirimiz sağlıklı yaşlanmayacağız. Başka türlü bir dünyada hepimiz "sağlıklı" yaşlanabilirdik. Ama başka türlü bir ülke yok, başka türlü bir dünya hiç yok. Ne kadar kassak da, işte organik beslensek de, günde en az 10.000 adım atsak da, hayatımızdan üç beyazı çıkarsak da, yoga-fitness-nefes egzersizi yapsak da sağlıksız sağlıksız yaşlanacağız.

Ve şu tekrar tekrar bakılan uygulama tüm bunları göstermeyecek. Yaşlandığımızda neye benzediğimizi gösterecek ama başka hiç bir şey göstermeyecek. 

Mesela sağlıklı, doyumlu, keyifli yaşlanmak için de devrim gerektiğini göstermeyecek! Yaşlılık üzerine, dünyanın en önemli bilim dergilerinde yayınlanan en iyi araştırmalar bunu söylese de şu meşhur uygulama bunu göstermeyecek. Makaleler "güzel bir yaşlılık" için sosyalizm şart diyecek ama uygulama bunu hiç göstermeyecek. Yaşlandığımızda neye benzediğimizi gösterecek ama yaşlılığımız için de toplumsal değişim gerekliliğini göstermeyecek. 

Ve böyle giderse, yani dünya, insanlık, toplumlar şu an olduğu yolda kalırsa yaşlandığımızda bunayacağımızı da göstermeyecek şu eğlenceli uygulama. Ve 2050’de, görürsek o günleri, dördümüzden biri çoktan bunamış olacak. Böyle giderse.

Gençliğimizde, yani şu günlerde sağlığımıza önem vermediğimiz, yürümediğimiz, yediğimize-içtiğimize dikkat etmediğimiz için değil. Ayrı ayrı bireyler olarak "x, y ve z" yaptığımız ya da yapmadığımız için değil! Toplumsal yaşantımız böyle olduğu için daha çok bunayacağız. Çok değil otuz yıl içinde, şimdilerde %10 olan bunama oranı %25’e çıkacak. Eşitsizlikler olduğu için, şu koca düzen olduğu gibi devam edeceği için daha çok bunayacağız.

Ve şu meşhur uygulama bunu da göstermeyecek bize.

Ne kadar yırtmaya çalışsak da kapana kısılmış gibi yaşlanacağız ve bunayacağız. Ki şimdi, ondan da bakmıyor muyuz şu meşhur uygulamaya: Yırtıp yırtmadığımızı göstersin istemiyor muyuz? Ama altı üstü bir uygulama. Ne göstersin bize kendi halimizden başka! Bunu bilecek ve hiç bir şey yapmayarak yaşlanacağız. Öyle mi?

Ve işte o zaman, yani hakikaten yaşlandığımız zaman şu meşhur uygulama bizi nasıl göstermişti, onu da hatırlamayacağız. 

Yerin altında pusuya yatmış ölümü ve mavi denizlerin karanlığını da hatırlamayacağız. Günlerimizi hangi eğlenceliklerle geçirdiğimizi de hatırlamayacağız. Ayaz ve Nupelda'yı da hatırlamayacağız. Şimdilerde meşhur olan şu uygulamayı hiç hatırlamayacağız. 

Ve çocuklarını, yaşlılarını, doğasını, kendisini ve aklını koruyamayan bir dünyada yaşlanacağız. 

Öyle mi?