Vic Chesnutt’tan sevgilerle: Sağlıkta dönüşüm mü dediniz?

"Sorun değil, bir prezervatif alabilirsin sorun değil, Valtrex1 kullanabilirsin sorun değil, düşük yapabilirsin ve sonra da aynısını yapmaya devam edersin.

Sorun değil, bir Prilosec2 alabilirsin ve sorun değil, Vioxx3 alabilirsin ve sorun değil dört damarına birden bypass olabilirsin ve sonra da aynısını yapmaya devam edersin ki sen hiç yalnız değilsin.

Sorun değil, aşırıya kaçmazsan sorun değil, daha az tüketince sorun değil, yarın bırakırsın ama şimdilik aynısını yapmaya devam et.

Sorun değil, bir İncil alabilirsin sorun değil, bağışlanabilirsin ve sorun değil, affedilebilirsin ve sen şimdilik aynısını yapmaya devam et ki sen hiç yalnız değilsin."

Vic Chesnutt, You Are Never Alone, North Star Deserter [2007]

Gerçekten de sorun değil, bizler aynı döngüyü sürdürdüğümüz sürece. Genel sağlık sigortası, aile hekimliği, tam gün yasası, kamu personel rejimi, hastane yönetmelikleri, performans uygulaması, döner sermaye uygulaması, ilaç kesintisi, market eczane zincirleri ve uzayan bir listede yer alan tüm uygulamalar hayatımızı kuşatır.

Sorun değil sağlıkta kâr alıp başını giderken ekranlarda sağlık programı üstüne sağlık programı yapılır. Koca bir toplum, ölümsüzlüğün sırrını arar gibi bir o programa zaplar, bir bu programa. Ama sorun değil, sağlık da hastalık da daha fazla satılır bu sayede. Başbakanın hastane sahibi eşi askeri hastaneye giremedi diye gözyaşları dökülürken ilaç yüzdelerini, muayene kesintilerini ödeyemeyen on binler öksürüğü, aksırığı, tıksırığı ve boğulmayı göze alıp evlerinde oturur. Sorun değil!

James Victor "Vic" Chesnutt, 18 yaşındayken kaza sonucu tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuştu. Ve her Amerikalı gibi adamakıllı bir sağlık sigortasına servet ödemesi gerekiyordu. Ayrıca uzun süreli bakım gerektiren bir hastalığı olduğu için Vic Chesnutt'ın daha yüksek bir tutara sağlık sigortası yaptırması gerekmekteydi. Her şey bir yana, Chesnutt gitarını ve müziği, belden aşağısı felç olmasına ve azalmış kas gücü nedeniyle sınırlı olan el hareketlerine rağmen hiç bırakmamıştı. Geçtiğimiz yılbaşına 4-5 gün kalıncaya kadar, çalmış, çalmış ve çalmıştı.
24 Aralık'ta iki kutu kas gevşetici aldığında yarısından fazlasını tekerlekli sandalyede, yetersiz kas gücüyle geçirdiği 45 yıllık bir hayatı vardı arkasında. Kas gevşetici denen ilaçları alacak, kasları işlemez hale gelecek ve göğüs kafesi genişleyemediği noktada soluksuz kalıp hayata veda edecekti. Etti.

Çünkü yetmişti. Çıkış kalmamıştı. Ciddi oranda özürlü olan bedeninin, özrünün bedeninde yol açtığı yaraların, ağrıların, mide yanmalarının verdiği ızdırap yetmezmiş gibi gitarının tellerine basarak kazandığı paraların hemen hemen tamamını ilaçlara, sigorta şirketlerine ve hastanelere ödemek zorunda kalmaktan bıkmıştı.

"İlaç şirketleri kendilerini bir mucize olarak ve sizin tarafınızda değilken sizin tarafınızdaymış gibi sunarlar. Para, para ve para kazanmak isterler... Tüm dertlerini düzeltmek için bir hap almayı ya da sorunlarını maskelemek için ameliyat olmayı istemek tam bir Amerikan tarzıdır. Halt etmeyi sürdürebilirsiniz ve yıkımınızı bu haplarla, düşükle, ameliyatla ya da İsa'yla örtmeye çalışabilirsiniz. Bu bir sorumsuzluktur. İnsanlar güçleri varken dışarıdan kurtarıcı arıyorlar. Ama her gün o salak yağlı çörekleri yemeye devam ederseniz sonunda diyabet olacaksınızdır. Sonra da tıbbi bir kuruma gideceksiniz ve sizi düzeltmelerini bekleyeceksiniz. Hasar olup bitmiştir. Bu bir hayat tarzı seçimidir!"4

Türkiye'de de sağlık ve hastalık hali bir Amerikanlaşmadan geçmekte. Adı ‘Sağlıkta Dönüşüm’ olan bu paketin bir tarafta uygulayıcıları var. Ellerinde dosyalar, bütçeler, projeler, sunumlar, süslü afişler, havalı laflarla birçok yerde görebilirsiniz onları. Dünya Bankası'nın, Uluslararası Para Fonu'nun, Avrupa Birliği'nin her ülkeye ve her yere dayattığı reformları azimle uygularken ve yalan üstüne yalan söylerken izleyebilirsiniz onları. Onları on yıl içinde sağlığa harcanan toplam parayı (pastayı) 10 kat büyütürken görebilirsiniz. Onları, korumasız insanları, ölümlerinden dolayı "kendi suçunuz" diye suçlarken ya da "ne gelir elden" diye tefekkür ederken görebilirsiniz.

Ama bir tarafta da sağlıkta kâr döngüsüne ses çıkarmayan, ekranlardaki sağlık programlarından bilgi kırıntıları almak için bekleyen, belki de bir fantezi olarak süper sağlıklı olmanın peşinde koşan bir toplum bulunmaktadır. Sağlıkta dönüşüm bir tek sağlık sisteminin (hizmet + finansman) değişmesi değildir sağlıkta dönüşüm, hastalık hâli üzerinden para kazanılan bir toplumun bu duruma ses çıkarmamayı da öğrenmesidir aynı zamanda. Sağlık denen gıcır gıcır ambalajlı, büyülü bir hâle tutulmasıdır. Sağlık manyağı olmasıdır!

Vic Chesnutt ise sağlıkta dönüşümü çok önceleri yaşamış bir toplumun içinde boğulup gitti. 90lı yıllar boyunca bir düzine albüm yaptı. Hepsinin içine elinden geldiğince, gücü yettiğince kırılgan dünyasını koydu. R.E.M. vokalisti Michael Stipe'dan sofistike punk grubu Fugazi’ye kadar birçok isim onun şarkılarını sevdi, onun şarkılarını söyledi, onunla çalıştı. Ama sağlık sigortası ve hastane masrafları, tüm hayatını değiştirmiş bir kazanın mirası olan depresyonlarının arasında hep ayağına dolandı durdu. 1996'da Garbage, R.E.M., Soul Asylum, Madonna, Smashing Pumpkins ve daha niceleri mali sıkıntısını gidermek için onun şarkılarını seslendirdikleri bir albüm yaptılar. Adı Sweet Relief II olan albümün alt başlığı da manidardı: Durumun vahameti (Gravity of the Situation).

Onca badireye katlanan, yılmayıp basabildiği akorlarla şarkılar yazan Vic Chesnutt You Are Never Alone şarkısında dile getirdiği gibi hiç bir şey yokmuş gibi aynı düzeni sürdürüp gitmeye katlanamadı. Evet, 2009 yılında çıkardığı albümde (At The Cut) dahi hayatını çeşitli zorluklarla çevrili olarak bırakan o ölümcül kazayla uğraşıp durdu. Ama hastalığı onu William Faulkner ve Flannery O'Connor gibi kalemi güçlü Amerikan yazarlarıyla kıyaslanan bir yazara, gitariste, ozana çevirmişti. Son iki albümü ile müzikte yapabileceklerinin genişlediği bir döneme girmişti.

Onu hiç görmemiş, sadece dinlemiş olanların Chesnutt’ın ölümünden siyasi bir propaganda çıkarması yakışıksız olurdu. Ama ölümünün ardından en yakın arkadaşlarının altını çizdiği ayrıntılar akla, insana, hayata ziyan bir sistemin teşhirini de kaçınılmaz kılıyor. Sözkonusu ayrıntı ise sosyal güvenceye sahip olan Chesnutt’ın hastanelere borçlu olmasıdır. 70.000 doları bulan borcu vardır ve ölümünden önceki günlerde tedavi masrafları nedeniyle yaşadığı kentteki hastane tarafından mahkemeye de verilmiştir. Ama sonuçta savaşa para akıtmaktan gocunmayan ama yurttaşlarının sağlık bakımı için kuruşun hesabını yapan bir toplumun içinde yaşamaktadır. Masrafları karşılamak için arkadaşları, ailesi ve kendisi seferber olsa da yapımcısı ve arkadaşı Jem Cohen’in keder içinde belirttiği gibi ‘sistem, ona ihtiyacı olan yardımı vermekte başarısız oldu.’5

Amerikalıların ve Amerikan tarzını benimseyen toplumların alışkanlıklarına dair söyleyecekleri tam da kendi hastalık, özürlülük deneyiminden çıkıp gelmişti. Para üzerine kurulu bir sağlık sisteminde hasta olmanın ve sağlığını korumanın ya da sağlığına kavuşmanın ne demek olduğunu iyi bilen birisi olarak anlatmak istiyordu. Anlattı da! İroniktir ama Vic Chesnutt'ın hayata veda ettiği günlerde Barack Obama'nın yapmayı vaadettiği şu meşhur sağlık sistemi reformu tartışılıyordu. Bir yılı aşkın zamandır tartışıldığı gibi. Hâlâ da tartışılıyor!
Vic Chesnutt’ı daha yakından tanımak için:

http://www.vicchesnutt.com/

www.myspace.com/vicchesnutt

http://cstrecords.com/releases/by_band/vic-chesnutt