Açık, net ve kendinden emin şeyler

Haftalardır yazamıyorum. Daha doğrusu yazmak ikiyüzlüce geliyor. Teorik ahkâm kesmeler, kesmeye kalkışmalar ne de boş görünüyor gözüme! Kınıyorum kendimi. Başka şeyler yapmalıyım gibi geliyor. Açık, net ve kendinden emin şeyler.

Haftalardır bir öykü dolanıyor aklımda. Yazdım, hemen hemen bitirdim de. Adı "Bizi Öldürmeye Geldiklerinde" oldu öykünün. Lirik bir anlatı. Acı dolu. soL'a yazmayı düşündüm haftalarca bu öyküyü. Ama durdum. Onca acının ortasında acıyı bir şekilde lirik biçimde yazmak ikiyüzlüce geldi. 

Bir taraftan da haftalardır Birhan Keskin'in Elisabeth Kübler-Ross'a seslendiği şiir* dönüyor kafamda.

Sağda solda ‘travma ile başetme kılavuzları, önerileri’ görüyorum. İşe yarıyorlar mı diye şaşıyorum! Bu olup bitenlerle nasıl baş edilir ki? Kılavuzlarla olur mu?

Meslekten insanlar katılmayacak belki ama psikiyatri sadece hayatla baş etme ya da kişisel gelişim guruluğuna dönmek üzere. Belki de döndü de ben farkında değilim! Hâlbuki daha köklü dertleri olmalı psikiyatrinin ya da başka herhangi bir uğraşının. Aradığımız, ihtiyacımız yara bandı, sargı olmamalı! Yoksa… Olmalı mı?

Bilemiyorum. Belki de ben yanılıyorumdur. Profesyonellik, meslek, eğitim son kertede her zaman amatör, zamansız ve alaylı arayışları yutar geçer. Benimki de belki öylesine bir şövalye ruhu. Çoktan geride kaldı…

Yine de haftalardır Birhan Keskin'in Elisabeth Kübler-Ross'u terslediği şiir dönüyor kafamda.

***

Psikiyatride kafamın almadığı, aklımın yatmadığı konular vardır: Melankoli, intihar ve yas gibi. Biraz yavan gelir psikiyatrinin yaklaşımı. Esas meseleyi ıskalar gibi gelir.

Mesela insan neden yaşar ki? Ya da şöyle sorayım: İnsan her gün yaşam adı verilen işkenceyi yaşamaya neden katlanır ki?

Brecht'in bir deyişi** vardır. Almancası'nı bilmiyorum ama İngilizcesi "What keeps mankind alive?" şeklinde. Bunu Türkçeye "İnsan neyle yaşar?" diye çevirmişlerdi geçtiğimiz yıllarda. İstanbul Bienal’inin sloganıydı. Deyişin orijinalini yani Almancasını değil de İngilizcesini kullanmışlardı orada. Ve öyle çevirmişlerdi işte. Yavan.

Velhasıl çeviri öyle yavan da olabilir ama ben kendi dilimde hep şöyle söylemişimdir Brecht’in deyişini: İnsanı hayatta tutan nedir?

Gerçekten, beni hayatta tutan nedir? Bizi hayatta tutan nedir? Neden katlanıyoruz, belli bir uzaklıktan bakınca gayet anlamsız görünen şu hayata!

Freud zihnin en büyük yanılsamalarından birisinin ölümü görmezlikten gelmemiz olduğunu söyler. Ölüm, bir yanılsamanın gerçekliğidir, bir bakıma. Onu biliriz ama bilmiyor gibi yaşar gideriz.

Psikiyatri, modern psikiyatri böyle sorular sormaz. İnsanı intihardan alıkoyan nedir diye sormaz. Modern psikiyatri kayıplara, yasın hikâyesine, sürecine bakmaz.

Psikiyatriye göre yasın basamakları, aşamaları vardır. İntiharın öngörücüleri vardır; işaretleri vardır. Ama hikâyesi, süreci yoktur. Zaten yas da yoktur: yas tepkisi, reaksiyonu vardır. Ve her bir basamakta ne yapılacağı, ne söyleneceği de az çok bellidir. Hatta yas, son kertede bir bozukluktur!

Evet! Yas, yani kayıpla baş edememek bir yanıyla bozukluktur şu modern dünyada.

***

Bu aralar Birhan Keskin kafamın içinde Elisabeth Kübler-Ross ile bir hesaplaşıyor ki sormayın!

Diyor ki “İnkarmış pazarlıkmış kabullenmekmiş, bilmemneymiş / Geç bunları Ross. Geç bunları.” İşte öyle geçilesi, hızla atlanası, batılı, steril, sağlıklı ve elbette çıldırası basamakları var yas tutmanın.

Nerede? Psikiyatride…

Hâlbuki hayat öyle mi?

Geçmiyor günler. Geçmez. Hesap kitap bilmez yaşananlar. İnsan aklı almaz bazı şeyleri. Kabul etmez. Edemez.

Mesela zamanın da bir hikâyesi vardır, orada, hayatın içinde. Psikiyatrinin başvuru kitapları yazmaz işte bunu. Dışlar tüm bu hikâye meselelerini. Zamanın da bir hikâyesi olduğunu yazmaz kitaplar; bunları anlatmaz kuramlar.

İşte bu nedenle meslek diye uğraştığım anlar bile bazen ikiyüzlü gelir bana.

***

İkiyüzlülük zor. Açık olmamak, hesap kitaplar, kıvırmalar zor.

Haftalardır yazamıyorum. Daha doğrusu yazmak ikiyüzlüce geliyor. Olup bitenler karşısında teorik ahkâm kesmeler, kesmeye kalkışmalar boş görünüyor gözüme! Kınıyorum kendimi ve herkesi. Başka şeyler yapmalıyım, yapmalıyız gibi geliyor.

Açık, net ve kendinden emin şeyler. 

 

*Sağlıklı. Yas.; Fakir Kene, Metis Yayınları, 2016. (Elisabeth Kübler-Ross meşhur yas kuramını oluşturan psikiyatrist)

** Üç Kuruşluk Opera’da yer alan bu sözün Almancası “Wovon lebt der mensch?” şeklindeymiş.