Tatil ve kitap

Bilirim okumayı sevmeyiz. Kış gecelerinin uzunluğunda bile bir kitabın sayfasını açmayı akıl edemeyiz. Saatlerce okey, konken masalarında, tavla başında, kıymetli ömrümüzün değerli saatlerini harcamayı yeğleriz de iki satır okumayı zul ve vakit ziyanı sayarız. Şimdi sahilleri dolduran, sabahtan akşama dek güneş altında yatmayı marifet sayan “ikoncan”ların öyküleriyle oyalanıyoruz. Oysa tatil bir anlamda okuma fırsatıdır. Hem de “pembe dizi”leri değil, ciddi yapıtları elden geçirildiği bir fırsattır. Bu bağlamda birkaç kitaba dikkat çekmek isterim. Geçen kış döneminde kitabevi raflarında yerini alan en önemli yapıt. Sovyet yazarı Grosmann’ın “Stalingrad” savaşına odaklanan “Yaşam ve Yazgı” adlı kitabıdır. Ayşe Hacıhasanoğlu’nun yetkin çevirisi kitabın değerini daha da arttırmaktadır. İkinci Dünya Savaşı'na eğilen kitaplar arasında önde gelen bir yere sahip olduğu çok açıktır. Ve de kitap düşkünlerinin mutlaka gözden geçirmesi gereken yapıtlardan biridir.

Bir dönemin ünlü yazarı André Malraux, özellikle Çin İç Savaşı'nı ele alan kitaplarıyla ülkemizde tanınmıştır. Kendisi Fransız politikasında da önemli izler bırakmıştır. Bu nedenle André Malreaux’un İletişim Yayınları'ndan çıkan anı kitabı ilgiyle okunması gereken bir yapıttır. Ayrıca Ömer Laçiner’in çevirideki ustalığı da övgüyü hak ediyor.

Geçen kışın yayınlarından bir başkası da Japon yazar Haruki Murakani’nin IQ84’üdür. Yeni dünya düzeninin yarattığı kaosu, Big Brother'ın güncel yüzü bu 1200’ü aşkın sayfaya yayılmış öyküde anlatılmaktadır. “IQ84” ifadesinin içerdiği (Q) harfi bir zaman değişkenidir. Her zaman etkilerini arttıran “Big Brother” düzeninin genele yayılmış eleştirisidir. Okuması sabır isteyen bir yapıt. Yeni dünya düzeninin yapısı ve gelişim sürecini doğru kavramakta bu çapta bir kitabı önemsemekle eşdeğerdir.

Remzi Kitabevi’nde 2011 kışında raflarda, Irmak Zileli’nin “Eşik” adlı romanı beni hayli ümitlendirdi. Gittikçe yitirdiğimiz roman yazarlığına daha bir umutla bakmama neden oldu.

Gelişimini yakından izlediğim Yiğit Bener’in “Heyulanın Dönüşü” romanı da bu yılın ilgi çeken romanlarından biriydi. Bu nokta da bir düşüncemi de yansıtmak isterim toplumcu gerçekçilik benim için hâlâ tek pusuladır. Romanın bireysel boyutlara indirgenmesi bu bağlamda kolayca benimseyebileceğim bir yaklaşım değil.

Bu yılın, bence en önemli bir başka yapıtı Kaan Arslanoğlu’nun ölümden sonra dirilme yani “Basulbadelmevt” yaklaşımına dayanan yapıtıdır. “Ölümden Sonra Dirilme” Tolstoy’un her bağlamda önemli bir yapıtıdır.

Tatilde, ciddi bir kitabı elden geçirmeye niyetliyseniz İngiltere Komünist Partisi Üyesi William Foster’in “Yazılama” yayınlarından çıkan “Üçüncü Enternasyonalin Tarihi”ni başucu kitabı olarak hep yanınızda bulundurabilirsiniz.

Ahmet Ümit en fazla okuduğum ve çok beğendiğim bir yazardır. Her kitabı ilginçtir ve bir nefeste okunur…Yine okunur… Ne var ki son kitabı “Sultanı Öldürmek” bana biraz zorlama bir “Komplo Teorisi”ne dayanan ve de eski kitaplarının tadını vermeyen bir yapıt. Olabilir. Yenilerini bekleyelim…
“Nefret” şuasının her an ekranlardan fışkırdığı şu sıcak günlerde, kitaplarla, bu çirkinliği unutabilir miyiz bilmiyorum. Bakalım işi nereye vardıracak? Oysa, bir tatile çıksa, kitap okusa, dinlense, kafasını boşaltsa ne kadar "Hayırlı" olacak. Güzel ve mutlu tatiller, iyi dinlenin, çünkü önümüzde "nefret" suçuyla bezenmiş, zorlu bir dönem bizi bekliyor.