Şifreyi Doğru Çözmek

Son yıllarda şifre merakı yaygınlaştı. Dan Brown'un Katolik kilisesinin sırlarını açıklayan "Da Vinci Şifresi" kitap olarak zor kırılacak bir rekora imza attı. Bunu, benzer şifrelerle donatılmış başka kitaplar izledi. Türkiye'de de Ahmet Ümit, "Kavim" adlı son kitabında "Mor Gabriel" manastırına ilişkin şifreyi çizmeye çalıştı. Tüm kitapların ilginç yanı, şifrelerin dinsel bazı sırlara dayanmasıdır. Papalığın afaroz tehdidine karşın Brown'un kitaplarının Katolik inancının daha bir tanınmasına yardım ettiği bir gerçek. Ahmet Ümit de aynı işi Süryani kilisesi temelinde yapıyor. Bütün bunlar işin yazı tarafı. Ne var ki, yaşadığımız küresel kapitalist dünyada her geçen gün yeni şifrelerle karşılaşıyoruz. Bu şifreler karşısında ya çaresizliğimizi susarak, sinerek gösteriyoruz ya da şifreyi doğru çözemeden yanlış tepkiler veriyoruz. Yani görüntü bizi aldatıyor.

Böylesine zor, içiçe geçmiş, karmaşık olaylarla karşılaştığımızda sık sık kullandığım bir deyim vardır: Galiba dokuz bilinmeyenli bir denklem karşısındayız. Aslında toplumsal olayların karmaşıklığı böylesine zor bir matematik denklemin çözümünden daha da fazla dikkat ve özen ister. Son günlerde Türkiye'de gelişen olaylar böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımız izlenimini vermektedir. Bilindiği üzere önce uyduruk borsamız bir kriz başlangıcıyla karşı karşıya kaldı. Bir, iki gün içerisinde yaklaşık üç milyar dolarlık sıcak para (döviz) ülke dışına çıktı. Borsa indeksi düştü, dolar ve euro yükseldi. Bunun sonucu yeni Türk lirası % 6 dolayında değer yitirdi. Ekonomideki bu şok sürerken bu kez Cumhuriyet Gazetesine ikisi patlamayan üç bomba atıldı. Gazetenin dinci akımlara ve siyasete karşı olan keskin tavrı bilinmekteydi. Bunun etkisi sürerken bu kez türbanla ilgili bir karar vermiş olan Danıştay İkinci Dairesi hakimleri toplu kıyıma uğradı. Saldırıya uğrayanlardan biri öldü. Bu son olay laik ilkeler lehine büyük gösterilerin doğmasına neden oldu.

İşte size doğru çözümlenmesi gereken karmaşık bir şifre. Şifrenin görünen yüzü açık: AKP hükümetinin islamcı politikaları, türban, imam-hatip liseleri ve Kuran kursları çerçevesinde yükselen bağnaz tutumu olayı tetikleyen temel neden. Bu noktaya kadar herşey tanıdık. Bundan sonra ne olacak sorusunun ise yanıtı muallakta. Dikkat çeken bir nokta, yığınların öfkesi iktidarın dinci politikaları ve laikliğe aykırı tutumuna yönelik. Oysa tüm bunlardan daha önce karşı çıkılması gereken noktalar var. İşsizlik, yoksulluk, kamu mallarının özelleştirme adı altında yağmalanması, sağlık ve sosyal güvencenin küresel kapitalizmin istekleri doğrultusunda düzenlenmesi, kısaca neo-liberal politikaların tümü bu protestolardan nasibini almıyor. Kimse onları dillendirmiyor. Burada bilinçli bir gözden kaçırmayla karşı karşıyayız. AB ve ABD'nin Türkiye'ye yönelik emredici siyasetleri de kınanmadığı gibi yığınların gözünden kaçırılıyor. Bu olaylar dizini, kuşkusuz, AKP iktidarını sarsacak ve belki de erken seçimi ya da bir başka formülle ifade edilebilecek hükümet değişimini gündeme getirecektir. Ne var ki böyle bir değişim olsa bile neo-liberal ekonomi politikalarından bir sapmanın olabileceğine ilişkin tek bir işaret yoktur. ABD ile vizyon birliği sözleşmesinin içeriğinden vazgeçildiği izlenimi hiç yoktur. AB süreci değişmeyecektir. Oysa tüm bunlar Türkiye'nin toplumsal, ekonomik ve kültürel bağımlılığını pekiştiren unsurlardır. Bu unsurlar, işlerine geldikçe, dini sözcükleri kullanacaklardır. Müslümanlığı bir sömürü aracı olarak gündeme getireceklerdir. Şifrenin asıl çözülmesi gereken noktaları budur. Küreselleşen kapitalizm insanlığın karşısına daima, yeni sömürü ufuklarını açacak şifreler sunmaya devam ettikçe sorunlar bitmeyecektir. Bu şifreleri doğru çözmek gerekir. Çözüm diye dört elle sarıldığımız sonuçların da gerçek çözüm olmadığını kısa sürede anlaşılacaktır.

Unutmayalım, kapitalizmin sunduğu şifrelerin çözüm anahtarı sosyalizmdir.