Plan Kavramıyla Alay Ediliyor

Bilmem dikkatinizi çekti mi son aylarda lüks konutların göklere yükseldiği Mashattan v.b. gibi yabancı, düzemece sözcüklerle bezenmiş sitelerin reklamları tüm yazılı ve görsel medya organlarında peş peşe boy gösteriyor. Bu evlerin fiyatları ise dudakları uçuklatacak kadar yüksek.

Bir rivayete göre bu lüks evlerin sayısı yüz bine yaklaşmaktaymış. Peki kimler alacak bunları? İnsanı bu nokta çok düşündürüyor. Diğer yandan İstanbul'da ve diğer kentlerde açılan alışveriş merkezleri de çoğalıyor. Yenilerde "Cevahir", "Kanyon" bu merkezlere katıldı. Hepsinde yabancı ürünlerin satıldığı dükkanlar sıra sıra.

Yine insan düşünmeden edemiyor, bu merkezlerde binlerce dolar aylık kirası olan dükkanların müşterileri kimler? Ülke nüfusunun neredeyse % 80'inin yoksulluk sınırı, yirmi milyonunun açlıkla boğuştuğu biliniyorken, bu merkezleri, gezmenin dışında, kimler dolduruyor? Hani bir söz vardır: "Zenginin malı züğürdün çenesini yorar", işte bizdeki alışveriş te bu düzeyde.

Bu örnekler bir zenginlik gösterişinden öteye gitmez. Çok korumalı siteleri kullananlar, Nişantaşı, Teşvikiye zincirini yaşatanlar bir avuç insan. Ama şaşaalı yaşamları gösterilerek yığınlar avutuluyor, ağızlarda "Avrupa'dan neyimiz eksik" lafıdır gidiyor. Oysa fukaralığımız diz boyu. Oynanan yunun adı gösteriş budalalığıdır ve bu gerçek zenginliği yansıtmaz.

Gökdelenlerle dolu nice kent vardır ki açlar, evsizler çoğunluğu oluşturmaktadır. Ertuğrul Özkök istediği kadar lüks sitelerle evsizlerin uzlaşma içerisinde yaşadıklarını yaza dursun, gerçek onu her biçimde yalanlamaktadır. İşte yıllardır altını çizmekten bıkmadığımız plansız ekonominin varacağı nokta budur. Bir zamanlar tarlalarımız nasıl traktör mezarlığı haline gelmişse (1950-60 dönemi) bugünlerde kentlerimiz lüks siteler mezarlığı haline gelecektir.

Geçen hafta Dokuzuncu Kalkınma Planı'nın hedefleri yayınlandı. İnsanı güldürecek düzeydeki rakamlarla karşılaştık. Başbakanın rötuşundan geçen verilere göre planın son yılı olan 2013'te Türkiye'nin kişi başına milli geliri 10.100 dolara ulaşacakmış. Enflasyonsa hedef %3, büyümedeyse %6,5 olarak saptanmış. İhracatın dönem sonunda ulaşacağı rakam 214 milyar dolar olarak belirlenmiş. Turizm geliri yılda 36 milyar dolar olurken, ülkede internet kullananların nüfusa oranı % 60 oranına yükselecekmiş. Gençler pek hatırlamaz, rahmetli Muammer Karaca'nın "Güldürme Beni Belediye" diye bir vodvili vardı, "Güldürme Beni Kalkınma Planı" diye haykırmak istiyorum.

Bir kere planlama ciddi bir uğraştır. Ancak ekonomik ve toplumsal olarak tamamen bağımsız bir ülkede gerçekleştirilebilir. Onun içindir ki en başarılı planlama deneyimine Sovyetler Birliği'nde rastlıyoruz. Şu anda Türkiye'nin resmini gerçekçi bir biçimde çizdiğimizde ekonomik, kültürel olarak hiçbir açıdan bağımsız olduğumuz söylenemez.

Küreselleşen kapitalizm tüm kurum ve kuralları ile Türkiye ekonomisi üzerinde egemenliğini ilan etmiştir. 1980'in Ocak ayından bu yana ekonomi ve onun gereksindiği tüm yasal çerçeve küresel kapitalizm tarafından adeta dikte edilmiştir. Enerji piyasasından iletişime kadar bağımsız (!) kurullar, küresel kapitalizmin egemenliği altında, hükümetten bağımsız bir biçimde piyasanın isteklerine uygun bir şekilde çalışmaktadırlar. Böylesine eli kolu bağlı olan bir ülkenin ekonomik kalkınma planı hazırlamasına ve uygulamasına olanak yoktur. Ancak binlerce bağımsız değişkene dayanan çeşitli simülasyonlar yapılabilir. Bunların da gerçekçiliği her zaman tartışma konusudur. Bu koşullar altında "Dokuzuncu Kalkınma Planı", temelde iktisadi kalkınmayı yaratacak etkin plan kavramıyla alay etmektir.

Bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin faaliyetlerine bile egemen olamayacaksın, "Dubai Tower" vb. gibi plansızlık örneklerine kapılarını açarken ülke çapında bir plan yapmak sadece gülünç bir çaba olmaktan öteye geçemez. Yatırımların sektörel dağılımı piyasaya bırakıldığında neyin planından bahsediyorsun diye sorarlar insana. Parasını değerini koruyamadan, on günde %20 devalüasyonu gerçekleştiren bir ülkede on bin dolarlık düzeyden söz etmenin sadece abesle iştigal olduğunu neden söylemiyoruz?

Unutmayalım ki plan, kapitalizmin halledemeyeceği ekonomik ve toplumsal bir görevdir. Onu ancak sosyalist ülkeler yaşama geçirebilir.