Ekonomi Tıkırında

Sosyalist hareketin yükseldiği yıllarda, Ankara Sanat Tiyatrosu'nun başarı ile sahnelediği "Nereye Payidar Nereye" adlı oyununda, Timur Selçuk'un söylediği bir şarkı vardı, günün ekonomisini eleştiren bir şarkıydı bu, adı da: "ekonomi tıkırında". Daha sonraları bu şarkıyı defalarca dinledim, her seferinde de Türkiye ekonomisini düşünerek güldüm. Bugünlerde iktidar sahiplerinin yine aynı nağmeyi söylediklerine tanık oluyoruz. Başbakan, Maliye Bakanı ve niceleri "ekonomi tıkırında, panik yapmayın" diyorlar. Belki ekonomi küresel finans kapital açısından (bunda da kuşkuluyum) tıkırında ama gelişmekte olan ülkeler açısından hiç de tıkırında değil.

Son dört yıldır, yani 2001 krizinden sonra her gün ekonomi tıkırında türküsünü dinledik. Bir zamanlar Kemal Derviş ve ekibi bu türküyü dillendirdi sonra da AKP iktidarının yetkilileri, hükümetin önde gelenleri ekonomik bir gelişim ve refah evresine girdiğimizi söyleyip durdular. Banka iktisatçıları televizyonda yaptıkları programlarda borsa, değerli YTL ve düşük faiz seviyelerine, Türkiye'ye akan (adına yabancı sermaye dedikleri) bir anlamda spekülatif paraya bakarak övündüler. Bankaların , bir anlamda sadece borsayı ekonomiden sayan, televole iktisatçıları dillerinde hep bir takım reel olmayan parametreleri dolayarak ekonomiyi, bu politikaları uygulayan iktidarı yücelttiler. Arada bir "cari açığın yüksekliğinden" dem vurarak yumuşak, eleştirel öngörülerde bulundular. Oysa onların dört elle sarıldıkları parametreler, sadece borsa spekülatörlerin sevdiği, aradığı parametrelerdir. Ne yazık ki son çeyrek yüzyılda ekonominin gerçek yüzünü bize unutturdular. Dilerine doladıkları enflasyon oranı elbette önemlidir ancak tek başına hiçbir şey ifade etmez. Asıl gösterge pahalılıktır. Enflasyon oranı olgunun tek yanını, fiyatlardaki artışı ve değişimi ortaya koyar. Oysa pahalılık göstergesinde olgunun diğer yanı da ele alınmaktadır. Eğer bireysel gelirlerin artış hızı tüketici fiyatlarının artış hızından daha yüksekse hayat pahalı değildir. Bunun tersi de hayatın pahalılandığını gösterir.

Enflasyon oranlarının tek haneli rakamlara indiği övüncünü yineleyenler resmin diğer yanını göstermemekte adeta yarışmaktadırlar. Türkiye'de artık konuşulmayan başka bir öğede yatırım hacmidir. Özelleştirmeler ve satışlarla kamu kesimini dumura uğratan iktidar (gerçekte IMF ve yeni liberal politikalar) sadece özel yatırımların kamu yatırımlarını katladığını söyleyerek övünmeyi tercih etmektedir. Yatırımsız bir ekonominin büyümesi sanaldır, kalkınması hayaldir. Ayrıca yatırımların sektörel dağılımları da önemlidir. Çiklet, kola ve benzeri ürünlere yapılan yatırımların ekonomik büyüme açısından pek de önemi yoktur.

Yatırımların, yatırım malları sanayii ile tüketim malları sanayii arasındaki dengesi kalkınma açısından önemlidir. Özel kesim, yatırımları sadece sermaye/kazanç katsayısına yani kârlılığın oranına göre düzenler. Sanayileşme açısından kamu kesiminin önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Sosyal harcamaların (sağlık, eğitim, emeklilik gibi) büyüklüğü de ekonominin toplumsal yansıması yönünden önde gelen unsurlardan biridir. Bu arada gelir dağılımının adil olması, onunda ötesinde servet dağılımındaki adaletin sağlanması, ekonominin irdelenmesi gereken ve doğrudan insanı ilgilendiren göstergeleridir. Elbette bütün bunların üzerinde çalışma çağındaki yurttaşlarına ayırımsız iş sağlanması ekonominin (gelin buna ulusal ekonomi politika diyelim) vazgeçilmez koşullarının başında gelir. Bunlara daha bir çok unsuru da ilave edebiliriz. İşte tıkırında gittiği söylenen son yılların neo-liberal politikaları bunları göz ardı etti. Borsadan, faizden vb. parasal göstergelerden başkasına bakmaz oldu. Sonuçta son bir aydır ortaya çıkan olaylar patlak verdi. YTL neredeyse yüzde 30'u aşan bir değer kaybına uğradı. Borsa eski şaşaalı seviyelerinin altına indi. (Yakında iki cent göstergesinin de altına iner.) Faizler yüzde 20 düzeyinin üstüne çıktı. Merkez Bankası çareyi dolar satarak YTL'nin istikrarını sağlamakta buluyor. Oysa şu ana kadar ülkeden kaçan 15 milyar doları aşkın yabancı yatırımın, böylece ekmeğine yağ sürüyor. Maliye, yabancı yatırımcıya aman gel sana stopaj ayrıcalığı tanıyacağım diyor. Yani artık tıkırında giden bir ekonomi yok.

Ama daha önce altını çizdiğimiz gereklilikleri yerine getiremediği için zaten ekonomi halkın nazarında tıkırında değildi, şimdi paradan para kazanan simyacılara dayananların başı dertte.