Derinleşen Girdap

2011-12 kışı, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecekteki yolunu belirleyecek bir dizi kararın alınacağı bir dönem olacak. AKP, genel başkanının vazgeçilmez takıntısını, “Başkanlık Sistemi”ni gerçekleştirme doğrultusunda gerekli girişimleri gündeme getirmeye hazırlanıyor. Beş+Beş (2014-2023) açıkça dillendiriliyor. Bu bağlamda MHP’nin AKP’ye destek olacağı belli. BDP “yarı-federalizm” diyebileceğimiz bir yönetim biçimini kabule şimdiden hazır. CHP ise “Kararsız Kasım”ı oynar pozlarında. Oysa RTE, Cumhuriyetin yüzüncü yılında Mustafa Kemal’in yaptığı “inkilap”a yönelik gizli hıncını almanın derin hesapları içinde.

AKP (Tarikatlar Koalisyonu) niteliği gereği soracağı hesabın, en küçük ayrıntısına kadar faturasını hazırlamış durumda. Bunu hissettiriyor. Tüm lider kadrolarıyla “Osmanlı Pay-i Tahtı”na yerleşmiş halde. Huber köşkü ve de Dolmabahçe Sarayı hiç boş kalmıyor. “Liberal” kılıflı “hizmetkar”lar TV ekranlarından "laikliği" yerden yere vuran üfürükleriyle Ramazanı şenlendiriyorlar. Madem ki “Oruç Baba” orucunu sirkeyle açarmış biz de TV ve diğer iletişim kanalarını “sirke”leyelim de sevaba girelim mantığı yayıldıkça yayılıyor. İyi bir müslümanın “Allah”tan başka korkusu olmaması gerekirken, camilere bile korumasız girilmemek mutad bir davranış halini aldı.

“Korku” ülkede tek egemen ruh hali oldu. Haber bültenleri, özel yetkili savcıların eylemeleri ile dolu. Haklarında iddianamenin bile hazırlanmadığı insanlar tutuklu. Şimdide gündemde “şike” depremi var. Her diktatörün en büyük oyalama aracı olan futbolu bile mahkemeye düşürdüler.

Bu manzara karşısında yığınların güvenle tutunacağı tek dal kaldı. Muhalefet partileri. Bunlardan MHP malum. CHP ise kayıplarda. Öğrendik ki daha bir etkinleşmek için Genel Merkez kurumlarında değişiklik yapılacakmış. Faydası olur mu? Bence tren kaçtı.

Ön seçimi yaygın olarak uygulamayınca bugünkü tablonun ortaya çıkacağı çok açıktı. Bir iki TV programında boy gösteren Prof’larla, örgüt ağalarıyla erişilecek nokta budur. CHP Meclis grubu, genel merkezin, bir kalemde ismini çizdiği Kemal Anadol’u, Cevdet Selvi’yi ve daha nicelerini çok arayacaktır. Bu iki isme daha niceleri eklenebilir. Örneğin Yakup Kepenek, Mustafa Gazalcı vb.

Önümüzdeki dönemin en önemli gündem maddesi “anayasa” olacaktır. Kuzu Burhan ve arkadaşlarının nasıl bir taslak hazırladıklarını bilmiyoruz. Bildiğimiz tek nokta “Başkanlık Sistemi” bu taslağın olmazsa olmazı. CHP’nin buna karşı sunacağı argümanları şimdiden sergilemez mi. Yoksa buna “evet”mi diyecekler.

2012, yani gelecek yıl yerel seçim yılıdır. Gerek Belediye, gerekse İl Genel Meclisi seçimi bu kez daha bir önem kazanmıştır. Bu bağlamda sadece CHP’nin değil tüm sol partilerin hazırlıklı olması gerekmektedir. Çünkü “baraj” engeli yoktur. Kazanılacak her üyeliğin (Belediye ve İl Genel Meclisi) ve her Belediye Başkanlığı’nın ve de muhtarlığın altın değeri vardır. Unutmayalım İtalya’da, Komünist Belediyeciliğin başarılı örneği “Bologna” bugün bile bir ders niteliğindedir.

Daha önce de işaret ettim, bugün ilginç bir “kaos”u hep birlikte yaşıyoruz. Bu “kaos”un hangi kanala yöneleceği şu anda belirsiz. Çünkü küresel kapitalizmin bugün geldiği nokta bu belirsizliği pekiştiriyor. ABD Başkanı Obama’nın Ağustos’a bir kala kopardığı 21. Borçlanma Yetkisi (tam bir trilyon dolar) bu ülkenin artık tüm dünya halklarının boğazındaki son lokmayı da almaya hazırlandığının işaretidir. Çünkü bu yetkiye dayanarak piyasaya arz edilecek, sıfıra yakın faizli ya da faizsiz ABD Hazine Bonoları birçok ülkenin rezervlerinde yer bulmaktadır. Buna ülkemizde dahildir. En büyük finansör ise Çin halk Cumhuriyeti’dir.

Tüm dünya borsalarını sarsan bu yeni borçlanmada Türkiye’nin payı nedir. Eğer bu yeni ihraç edilen bonolar ya da eskileri Merkez Bankası'nda rezerv olarak bulunuyorsa, hepimizin ABD’yi, yani efendimizi beslediğimiz ortaya çıkar. Bu soruyu ancak ana muhalefet gündeme taşıyabilir. Yoksa irdelenmeden unutulur. İşsizlik fonunun dolara yatırılması gibi bunu da sonradan öğreneceksek yazıktır.

İster CHP, ister MHP bu sorunun açığa çıkarılmaması halinde ağır bir görev ihmali yapmış olacaklardır. Eğer Merkez Bankası'nın bu ABD bonolarını satın almasını uygun görüyorlarsa onu da bilelim. Yakında patlayacak ABD kaynaklı curcunaya hazır olalım.