Beklenen Muhalefet ve CHP TEVFİK ÇAVDAR

Geçen hafta bıraktığımız yerden başlayalım. Bağımsız Sosyal Bilimcilerin "2008 Kavşağı"nı irdeleyen kitabından bir tespiti aynen yansıtmıştık. Bu saptamanın son cümlesini bir kez daha ele alalım. "Bugünkü çalkantı ve çöküntüler, sistemik muhalefet dalgalarının kapitalizm özünü hedef alan biçimde evrilmesinin ön koşullarını taşıyor". Böylesi bir muhalefet olmayı hangi siyasal oluşum ve akım gerçekleştirebilir. Yenilerde, Liberal - Muhafazakar düşünce odaklarının CHP'yi böyle bir konuma taşıyan yazılarına, söylemlerine sık rastlanır oldu. "Merkez Sağ" ve "Merkez Sol" partilerin partilerin oluşturulacağı yeni bir tahtarevalli demokrasisi düşleniyor. 1945'den bu yana hep bu ABD modeli siyasal yapı özlenmedi mi. Soğuk savaşın sözde demokrasi cephesi sürekli bu modeli yinelemedi mi? Sonuç tek kelime ile hüsrandı bu kez de başarısız olacaktır. Nedenini BSB'den alıntıladığımız yukarı da ki tümceyi irdeleyerek açıklayalım.

Yeni liberalizm denilen ekonomik politikaların uygulanması ile birlikte, uluslararası kapitalizm üç temel konuda evrensel serbestiyi sağlamayı hedefledi. Ve bu amacını gerçekleştirdi. Dünya Ticaret Örgütü kuruldu. Çeşitli toplantılarla (bunlara "round" deniliyordu) ticari malların, hizmetlerin ve finansal varlıkların serbest dolaşımı sağlandı. Önce üretimi, 1930'dan sonra tüketimi kendi varlığını yaşatabilmenin çekici gücü olarak kabul eden kapitalizm 1970'lerin ilk yarısından itibaren "para"yı da bunların arasına kattı. ABD'de Reagan, İngiltere'de Theacher dönemi bu politikaları güçlendirdi ve kapitalizmin küreselleşme evresine gelindi. Küreselleşmiş kapitalizmin yeni politikaları emekçileri, köylüleri, küçük üreticileri ve daha bir çok toplumsal katmanı rahatsız etti ve bu yığınlar seslerini yükselttiler. İlk itirazlar küreselleşmeye yönelikti. Seatle'de başlayan ve dünyanın bir çok kentinde de örgütlenen gösteriler hatırlardadır. Daha sonra "Dünya Sosyal Forum"u oluşturuldu. Bu kez hedef daha bir belirgindi. 2008'e gelindiğinde ise muhalefetin ana hedefi kapitalizm ve onun politikalarına yönelik bir çerçeveye oturdu. Yani günümüzün muhalefeti kapitalizmin özüne yönelmelidir.Bugünkü evrensel çalkantının temelinde ki neden olan yeni liberal politikalar bunu gerektirmektedir. Türkiye'nin de böyle bir muhalefete ihtiyacı vardır.

Bu koşullarda karşımıza çıkan sorun, CHP'nin böyle bir misyonu yerine getirebilecek nitelikte olup, olmadığıdır. CHP, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisidir. 1908'de (24 Temmuz) yeniden yaşama geçen Meşrutiyet'le İnkilâp sürecinin temellerini atan sivil- asker kuşağın oluşturduğu iki partiden birisidir (Diğeri İttihat ve Terakki'dir). Dönüşümcüdür, devrimci hiçbir zaman olmamıştır. Liberal iktisadi politikaları her iki kurucu parti de benimsemiştir. Ortanın solu söylemlerini yükselttiği zaman bile liberal ekonomiye karşı tavır alamamış, köy- kent, halk sektörü gibi uçuk projelerle oyalanmıştır.

1983'den sonra SHP'de Erdal İnönü ve onun güvendiği yöneticiler de liberal ekonomi dışında net bir yaklaşıma sahip olamamışlardır. Karayalçın ise AB ve Küreselleşme olgusuna hala bağımlılığını sürdürmektedir. CHP'nin bugünkü görünümü ile daha önce altını çizdiğimiz kapitalizm'in özüne yönelik muhalefet görevini yapabilmesi söz konusu değildir. Baykal tüm hırçınlığına, içeriksiz talakat yeteneğine karşın son altı senedir uygulanan ekonomik politikaya rağmen yığınları arkasına tek bir öneriyi yığınlara söylemediği gibi yeni liberal politikaların mimarı olan Kemal Derviş'i de kucaklamıştır. Bu dönemde, Türkiye'nin yaşamsal üç dayanağı tahrip edilirken CHP ses çıkarmamıştır. 1945'den itibaren ağır ağır yitirdiğimiz "Tam Bağımsızlık" şiarı sıfırlanmaya doğru giderken susan CHP, sosyal devleti yeterince savunmamış, laikliği ise dayandığı temelleri göz ardı ederek yani içini boşaltarak arkalamakla yetinmektedir. Halkın muhalefeti, sözcüsü olamıyor. Ne işsizliğe karşı, ne yabancıların taşeronluğuna soyunan ve gerileyen sanayi kesimine, denetimi neredeyse tamamı yabancıların eline geçen finans kesimine, yok olan tarıma yönelik tek bir önerisi yok.

Türkiye'nin beklediği, kapitalizmin özüne yönelik muhalefet CHP olamaz.Burada biçimsel dönüşümleri bayraklaştıran bir muhalefeti tarif etmiyoruz ve de istemiyoruz. Ne var ki bugün yoksa da gelecekte böyle anti- kapitalist yığınsal direnç ortaya çıkacaktır. Onun çekirdeği vardır. Umut tükenmez, çünkü İNSAN TÜKENMEZ

Yarım yüzyıldır tanıdığım bir dostumun sözüdür bu İNSAN TÜKENMEZ. Fethi Naci'den söz ediyorum. Zaman zaman "DOST" "Ant" vb. gibi aynı dergiler de yazdık. Naci, ülkenin aydınına, yazarına "Toplumcu Gerçekçilik"i öğreten ilk eleştirmendir. "Toplumcu Gerçekçilik" (Realizm Socialiste) en çarpıcı, yıkıcı ve umut kırıcı gerçeklerin içinde bile umudu bulan bir yaklaşımdır. "İnsan Tükenmez" yapıtı bu bağlamda kerelerce okunmalıdır. Kemal Tahir'in "Esir Şehrin İnsanları"nı ele alan yazısında Kamil Bey'in olumlu dönüşümünün altını başarıyla çizmiştir. İnsan Tükenmedikçe umut ve eşit, hür bir dünyaya inanç hiçbir zaman tükenmeyecektir. Güle güle Naci. Şunu bil ki arkanda bıraktıkların tükenmeyecektir. Sen öğrettin çünkü. İNSAN TÜKENMEZ !