Zeynep Oral ne diyor? Edebiyat ödül jürileri dosyaları okur mu?

Geçen hafta Zeynep Oral’ın “bazen hiç okumadan ödül veriyoruz” ifadesiyle ilgili bir yazı yazmıştım. (1,2) 

O yazı yazıldığı gün Z. Oral konuyla ilgili bir açıklama yazmıştı. (3)

Özet olarak aslında “bazen okumadan ödül veriyoruz” derken edebiyat ödüllerini kast etmediğini ifade etmişti. (4)

Her ne kadar konuşmasının cımbızlandığını söylese de okuma yazması olan ve haberin linkteki özgün halini okuyan her insan bu haberdeki cümlelerden aynı şeyi ve tam olarak bunu anlar. (2)

***

Z. Oral’ın konuşma yaptığı panelin başlığı şudur:

“Kapalı Kapılar Arkasında / Edebiyat Ödüllerinin Jürileri Nasıl Çalışıyor?”

Z. Oral, “Geçen yıl Avrupa Birliği Uluslararası Yeni Yazarlar Yarışması jürisindeydim ve bu bağlamda konuşmam istenmişti. Öyle de yaptım" diyor.

Z. Oral, “Yeni Yazarlar Yarışması” jürisinde değil 2017 Avrupa Birliği EDEBİYAT ÖDÜLÜ'nün jürisindeydi ve seçici kurul başkanıydı. (5) 

Bu ödül de Sine Ergün’ün Baştankara adlı kitabına verilmiştir. (6,7)

Ayrıca Z. Oral 2011, 2012, 2013 yıllarında, Behçet Aysan Şiir Ödülü'nde seçici kurul üyeliği de yapmış birisidir.

Eğer bu bağlamda konuşmuşsa ki öyle olduğunu söylüyor, başlık “farklı kategorilerdeki ödüller” değil , “edebiyat ödülleri”dir.

Kısacası bu panelde konu başka bir şey değil tamamen edebiyat ödülleridir.

Z. Oral şöyle diyor:

Ve sonra hayatta her an her alanda seçim yaptığımızı vurguladım. O panelde “Okumadan ödül vermek...” lafını yarışmalara ilişkin değil, seçim yapmaya ilişkin söyledim... Hayatta her an, her alanda seçim yapıyoruz dedikten sonra, eğer ülkemde kadınlar aşağlanıyorsa, şiddete uğruyorsa tüm eserlerini okumadan örneğin bir PEN Ödülü’nü (Örneğin Duygu Asena Ödülü’nü kastettim) Kadın Kütüphanesi’ne ve tüm yayınlarına verdik dedim... Ve sonra konuşma ödüllerin politik gücüne yöneldi... Yarışmalarda okumadan ödül veririz demek için gerçekten çıldırmış olmalıyım..."  (3)

Burada bir düzeltme daha yapmak gerekiyor. Bu ödül, Z. Oral’ın dediği gibi “Kadın Kütüphanesi’ne ve tüm yayınları”na değil “Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi” ne verilmiştir. (8)

Verilen ödülde “tüm yayınları” diye bir şey yoktur. “Bazen okumadan ödül veriyoruz” ifadesine örnek olarak bunu vermek oldukça saçmadır.

Hiç kimse “X kütüphanesi” gibi bir kuruma ödül verirken “ o kütüphanedeki kitapların hepsini okudunuz mu? “ gibi mantıksız bir soru sormuyor. Dolayısıyla “okumadan ödül verme”nin örneği olarak bir kütüphaneye verilen ödülün gösterilmesi tamamen zorlamadır.

Kütüphaneler ya da kurumlar okunmaz; kitaplar okunur.

Z. Oral’dan okunmasını talep ettiğimiz şey, ödül verdiği kitaplardır. Z. Oral’ın bu örneği “bazen okumadan ödül veriyoruz”un örneği olarak gösterilemez.  

***

Siyasal ödüller iyi midir kötü müdür?

Z. Oral’ın yanıtındaki tek sorun bu değildir.

Z. Oral, “siyasal nedenlerle verilen ödüllere karşı mıdır değil midir?

Bir yandan ödüllerin birer “siyasi araç” olarak görülmesine” karşı olduğunu söylemektedir; öte yandan “hapisteki yazarlara ödül vermeyi yararlı” bulmaktadır (3).

Hem “antidemokratik uygulamalar nedeniyle okumadan ödül veriyoruz" deyip sonra "ödüller siyasi olmamalı" demek nasıl bir tutarlılıktır?

***

Yine aynı metninde Z. Oral şöyle yazıyor:

Laikliğin yok edildiği dönemde laikliğin erdemini anlatan her kitaba yeryüzünün tüm ödüllerini verirdim... Annelerin çalışıp eve getirdiği paranın haram olduğunu öğreten, bu dünyanın değil, ölümden sonrasını yücelten, çocukları zehirleyen sübyan okullarındaki tehlikeyi ortaya koyan her kitaba da ben yeryüzünün tüm ödüllerini veririm." (3)

Veremezsiniz Zeynep Oral! Bu yazdığınız düpedüz bir cinayettir.

İllaki bir ödül vermekte bu kadar ısrarlıysanız “barış ödülü” verebilirsiniz, “laiklik ödülü” verebilirsiniz, “Ahmet ya da Ayşe ödülü” verebilirsiniz, milyon çeşit ödül verebilirsiniz.

Ama “edebiyat ödülü” veremezsiniz!

Z. Oral,  burada laiklik duyarlılığı olan insanları gıdıklarken aslında edebiyata ne büyük bir kötülük yaptığını itiraf etmektedir.

Z. Oral’ın yaptığı şey tam olarak “şecaat arz  ederken sirkatini söylemek”tir.

Z. Oral, bir “itirafı“ yalanlarken başka “itiraflar”da bulunmaktadır.

“Laikliğin erdemini anlatan kitap” ne demektir? Edebiyatta “laikliğin erdemi” diye bir estetik kategori yoktur, hiç olmamıştır. Bir kitabı sırf ele aldığı konu nedeniyle iyi ya da kötü diye nitelendiremezsiniz.

Bir romanı, öyküyü ya da şiiri,  metnin içeriğinden ya da estetiğinden yola çıkarak değil, yazarının mağduriyetinden, yazarının fikirlerinden ya da siyasal görüşünden dolayı ödüllendirmek açıkça işlenmiş bir CİNAYETTİR.

Bir romana “ne anlattığı” na bakılarak iyi ya da kötü denemez.  Örneğin sadece “kadın sorunu”nu ele alıyor diye bir romana iyi roman diyemezsiniz.

Bir siyasal görüşü, bir tutumu, edebiyat dışı bir davranışı bu şekilde ödüllendirmek, ödüllendirdiğiniz görüş, tutum ya da davranışın içeriğinden bağımsız olarak edebiyatı dinamitlemektir.  

Romanın niteliği “ne anlattığıyla” değil “nasıl anlattığıyla” ölçülebilir.

Bu tavır, Türkiye’de artık her alanda görülen “konjonktürel sanatı”  yaratmış ve beslemiştir. Yıllardır bu tavır ülkemizin edebiyatını dinamitlemektir.

***

Konjonktürel romanlar

Bu “konjonktürel kitaplar”ı yazan yazarlar için en temel ve önemli sorun şu olmuştur:

Ne yazsam gider?

“Trend” nedir?

Başbakan “Dersim özrü konuşması” mı yaptı, hemen bir Dersim romanı yayımla!

Avrupa’da Mevlana, tasavvuf işleri ilgi mi görüyor? Hemen yaz bir Mevlana-Şems romanı…

Z. Oral gerçekten ne dediğini biliyor mu? Roman estetiği, dil, tema, anlatım biçimi vs. bunlar nerede diye soran var mı? Z. Oral şu sözlerinin ağırlığını sırtında taşımamaktadır.

Şu sözlerinin nelere yol açabileceğinin ve de açtığının farkında değildir.

Türkiye PEN Başkanının söyledikleri esasen bir skandaldır.

***

Jüri hiç dosyaları okur mu?!

Z. Oral “bazen okumadan ödül veriyoruz” ifadesini reddederken “bunu söylemek için çıldırmış olmalıyım” diye yazmış.

Bizlerin bu konuda şüpheci olması kişisel manyaklığımızdan mı kaynaklanıyor yoksa böyle düşünmemiz için gerekçelerimiz var mıdır?

Evet “okumadan ödül verdiklerini söylemek” için belki gerçekten çıldırmış olmak gerekebilir, ancak bunu yapmak için “normal bir jüri” olmak yeterlidir. Ülkemizde zaten bir kötülüğü yapmak değil, onu dillendirmek suçtur.

Hiç de “çıldırmamış”, gayet aklı başında olarak bilinen Ülkü Tamer, Tuğrul Eryılmaz, Tahsin Yücel, Ahmet Oktay ve jüri üyeliği yapmış başka birçok kişi okumadıklarını açıkça söylemişlerdir. (9)

***

Fransızca bilmiyor ama çevirisini değerlendirebiliyor!

Mesela 5 jüri üyesinin 4’ü Fransızca bilmedikleri halde Fransızca’dan çevrilmiş bir eserin ne kadar iyi, aslına sadık ve yaratıcı çevrildiğini yazmak ve buna oy birliğiyle karar vermek için çıldırmak gerekmez. (10)

Bu Edebiyat Piyasasının rutinidir. İçlerinden sadece birinin bildiği bir dilden yapılan bu çeviriyi diğer 4 jüri üyesi nasıl değerlendirmiştir acaba?

Bu jüri üyeleri çıldırmış olabilir mi acaba? Yoksa bu Piyasa Edebiyatı içinde sıradan bir gün müdür?

***

Kitapla tamamen ilgisiz ödül gerekçesi

Mesela 2013 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı’nda en az 13 bin sayfa tutan 44 romanı 75 günde okumak zorunda olan jüri üyeleri bu kitapları gerçekten okumuş muydu? (11)

Jüri üyelerinden Tahsin Yücel’in, son günlerinde evinden çıkamayacak kadar hasta olduğu biliniyordu. Seçici kurulun ödül verdiği kitabı okumadığı, ödül verme gerekçesinden belliydi.

Seçici Kurul, bu romanı, "tarımsal üretim atmosferindeki insan gerçekliğinin dönüştürülebileceğini, daha iyi bir dünya için yaşanan acılardan kurtulmanın mümkün olduğunu, Orhan Kemal'in dünya görüşüne yakın bir anlatımla bir dizi bilinmezle irdeleyen ve tarihe yaptığı göndermelerle evrensel vicdanı da hatırlatan yaklaşımıyla" ödüle değer görmüştü.

Oysa romandaki atmosferin, “tarımsal üretim” ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktu. Romanda bir “üretim atmosferi”nden söz edilecekse bu asla “tarımsal” değildi. Romanın ana kahramanı bir memur, ikinci kişisi bir koruma-şoför, romanda en çok söz edilen üçüncü önemli kişi amca ise geniş arazileri olan bir tefeciydi. Romanda en geniş anlamıyla yorumladığımızda bile “üretim atmosferi” namına hiçbir şey “tarımsal” değildi. Ara sıra cümle arasında geçen “köylü fındığı satınca” gibi ifadeler dışında “tarımsal” hiçbir şey yoktu. Romanın geçtiği mekan tarımsal değildi.

Arada sırada “köylü şöyle yapar, köylü böyle yapar” gibi ifadeler dışında köyle ilgili bir şey de yoktu.

Kısacası ödülün verilme gerekçesi ile romanın uzaktan yakından, köşesinden kenarından bir ilgisi yoktu.

4 yıl sonra bu ödülün seçici kurul üyelerinden Ahmet Telli, bu ödülü verme gerekçesi olarak sosyal medya hesabından şu cümleleri yazmıştı:

Okumadan bir romana ödül verilir mi yahu! Antikahraman aracılığıyla fındık üreticilerinin sorunlarını sergileyen bu roman katılanlar arasında Orhan Kemal’e yakındı hepsi bu…"  (12)

Sadece bu cümleler bile bu romanın okunmadığının açık bir kanıtıydı. Çünkü 599 sayfalık bu romanda bırakın fındık üreticilerinin sorunlarının ele alınmasını, fındık üreticisinden toplam 2 sayfa bile söz edilmiyordu.  Kitabı okuyanlar bu söylediğimi kolayca anlamışlardır.

Bu bir piyasa edebiyatı rutinidir.

Okumadılar.

Okumazlar.

Okuyamazlar.

Okumuş gibi yaparlar.

Bazen de, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi okumuş gibi bile yapamazlar.

***

Türkiye’de kültür sanat dünyasına yön verenlerin bu sığlığını ve yıllardır bu dünyanın en tepesinde olduklarını gördüğünüzde bu toplumun nasıl sistematik bir ahmaklaştırmaya maruz kaldığını bir kez daha anlayabilirsiniz.

Yukarıdaki örnekler, Piyasa Edebiyatı-Edebiyat Piyasası için çok sık karşılaşılan sıradan örneklerdir.

Defalarca yazılsa da tekrar tekrar bunları teşhir etmek, hiç durmadan teşhir etmek görevimizdir.

[email protected]

Kaynaklar:

1. http://www.hurriyet.com.tr/bazen-okumadan-odul-veriyoruz-40612987

2. https://bianet.org/bianet/sanat/190626-orhan-pamuk-frankfurt-kitap-fuari...

3. http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/847897/Su_Frankfurt_Kitap_Fuari....

4. https://bianet.org/bianet/sanat/190770-zeynep-oral-frankfurt-ta-ne-demisti

5. http://www.diken.com.tr/avrupa-birligi-edebiyat-odulunun-bu-yilki-sahibi...

6. http://www.euprizeliterature.eu/author/2017/sine-ergun

7. https://en.0wikipedia.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3...

8. https://m.bianet.org/bianet/kadin/172770-pen-2016-duygu-asena-odulu-kadi...

9. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/zeynep-oralin-itirafi-piyas...

10. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/fransizca-bilmeden-fransizc...

11. http://www.insanbu.com/eski/a_haberd6ad.html?nosu=1619

12. Ahmet Telli’nin sosyal medya hesabında yaptığı 28 Mart 2017 tarihli yorum.