Parlamenter demokrasiye giriş veya Samuel Beckett’in yazmaya üşendiği tiyatro

Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti

  Neyzen Tevfik (İkilikler)                                                                                                                                     

Üç kişi demirden bir masanın etrafında konuşuyorlar.

A: (Eliyle demir masayı göstererek) Bu ağaç akasya ağacıdır.

B: Hayır, akasya ağacıdır.

C: Hayır yanılıyorsun, bu ağaç akasya ağacı.

A: Saçmalamayın arkadaşlar, bu akasya ağacı, siz ne diyorsunuz?

B: Yahu ne alakası var, bu akasya ağacı.

C: Arkadaşım bilip bilmeden konuşuyor, insanları yanıltıyorsunuz, (vurgulayarak) bu, akasya ağacıdır. O kadar.

A: Yahu göz var, izan var. Şu yoldan kimi çevirseniz size bunun bir akasya ağacı olduğunu söyleyecektir.

B: Nereden uyduruyorsunuz anlamıyorum. Bu ağaç akasya ağacıdır.

C: Arkadaşlar, biraz mantıklı olalım. Şu geniş yapraklara bakın, bir de söylediklerinize… Size gülerler. Bu ağacın akasya ağacı olmadığını söylemek saçmalamaktır.

A: (Eliyle masayı göstererek) Arkadaşlar, dalındaki şu meyveye bakar mısınız? Armutları gördünüz mü? İyi bakın! O armutlar akasya ağacı dışında hangi ağaçta yetişebilir, rica ederim biraz mantıklı olun.

B: Pes artık pes. Bir akasya ağacını bile tanımıyorsunuz ya, ben bir şey demiyorum.

C: Hâlâ inanmıyorlar. (Masanın dört ayağını göstererek) Dört ayağı olan başka hangi ağaç var arkadaşlar, bunu beş yaşındaki çocuk bile bilir.

A: Arkadaşlar (eliyle demir masayı birkaç kez tıklatarak) lütfen artık saçmalamayı bırakın. Bu akasya ağacıdır, bunu artık inkâr etmeyin.

B: Çevir kardeşim yoldan geçen ilk kişiyi, madem bana inanmıyorsunuz, ona sorun.

**

O sırada yoldan birisi geçmektedir. Yoldan geçenin önünü keserler.

C: Arkadaş bir şey soracağız. (Eliyle masayı göstererek) Bu akasya ağacı ne ağacı söyle bakalım?

Yoldan geçen adam: Akasya ağacı abi.

A: Buyur buradan yak! Sokaktaki adamı çevirirseniz böyle saçmalar işte. Arkadaşlar ben doğruları savunurum, yalnız kalsam da, dünyada bir tek ben bunu savunsam da doğru bildiğim yolda tek başıma giderim. Bu ağaç akasya ağacıdır kardeşim.

B: Ben akasya ağacı üzerine doktora yapmış bir insanım. “Akasya ağacının yatay bileşeni üzerinde tabak, bardak ve diğer yemek kaplarının durması üzerine” başlıklı bir de tez yaptım. Aylarca akasya ağacının dört ayağının arasında incelemelerde bulundum.

C: Allah Allah. Sizler bilimi inkâr ettiğinizin farkında mısınız bilmiyorum. Akasya Üniversitesi ile Akasya Üniversitesi ortak ekibi gelip bu ağaçtan parçalar aldılar. Bu ağacın bir akasya ağacı olduğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtladılar. Onlar aptal da bir sizin dediğiniz doğru öyle mi?

A: Arkadaş bilim bilim diyorsun ama bilim her şeyi çözemez. İnsan aklı sınırlıdır. İnsan aciz bir varlıktır.

Cebinden bir kitap çıkararak:

Bakın kutsal kitabımız Aysaka ne diyor:

Aysakaca biliyor musunuz bilmiyorum, neyse ben anlayacağınız dilden okuyayım. (Kitabın ortasını açarak) Akasya babını okuyorum: “Bu ağaç akasya ağacıdır”. Bu ifade defalarca tekrarlanmış ve kutsal kitabımızca çok net bir şekilde ortaya konmuştur. Siz bu gerçeği inkâr ediyorsunuz.

B: (A’nın elindeki kitabı birden çekip alarak) Kardeşim kutsal değerlerimizi işe karıştırma. Niye yanlış yorumluyorsun, niye devamını okumuyorsun?  Bak okuduğun yerin devamını okuyorum. Akasya Babı, “o ağaç bir akasya ağacıdır”. Ne oldu şimdi? İşine geldiği gibi çarpıtıyorsun. Kutsal kitap bu ağacın akasya ağacı olduğunu söylüyor.

C: Arkadaşım kutsal kitabımız senin noterin mi ki işine geldiği gibi okuyup yorumluyorsun? Aç da Akasya Babını bir oku bakalım. Hadi okusana. Onu niye söylemiyorsun? Kalbi temiz insanları yanlış bilgilerle zehirliyorsun. Söylediklerinin hepsi yanlış. Bu ağaç akasya ağacıdır.

**

Çevrede iki grup halinde kalabalık birikmiş ve tezahürat yapmaktadır.

Birinci grup: “Akasya! Akasya!” diye bağırmaktadır. İkinci grup ise ilk gruptan farklı olarak

“Akasya! Akasya!” diye bağırmaktadır.

Bir anda üç el silah sesi duyulur.

A,B ve C kafalarından vurulup öldürülmüştür.  Üç adam A, B ve C’nin cesetlerini kenara çekerler. İçlerinden birisi kalabalığa dönerek:

-Arkadaşlar bu üç hain, vatandaşlarımızı yanlış bilgilendirerek, halkımızın değerlerine yabancı elit bir dille, kutsallarımızı kendi çıkarlarına alet ederek sizleri kandırmış ve (elini demir masaya vurarak) bu meşe ağacının aslında akasya ağacı olduğu iddiasıyla propaganda yapmışlardı. Bu suçları nedeniyle adalete hesap verdiler. Halkın gerçekleri öğrenme zamanı gelmiştir artık. 

(Eliyle demir masayı göstererek) Bu meşe ağacı, bir meşe ağacıdır.

Cümlesinin sonunda sesini iyice yükselir, kalabalık bu vurgunun etkisiyle alkışlayıp tezahürat yapmaya başlar: Meşe ağacı! Meşe ağacı!

İkinci gruptan birkaç kişi “ama bu ağaç akasya” diyecek olduysa da grubun diğer üyeleri “vay hainler” diyerek onları döver ve uzaklaştırır. Artık gruptan sadece “meşe ağacı” sloganı duyulmaktadır.

Konuşmacı devam eder:

-Halkımız bütün gerçekleri öğrenmiş oldu. Artık özgür iradesiyle bu meşe ağacının meşe ağacı olduğu gerçeğine karar verilmesi için seçim yapacağız. İsteyen her vatandaşımız halk iradesinin tecellisi için fikirlerini özgürce ifade edebilir.

Kalabalık bir süre gelişigüzel konuşur. Adaylar çıkarlar.

Oylamaya geçilir. Konuşmacı oylamanın sonucunu açıklar.

En çok oyu “bu meşe ağacı bir meşe ağacıdır” diyen aday alır.

İkinci sırada “bu meşe ağacı aslında bir meşe ağacıdır”  diyen aday vardır.

Üçüncü en çok oyu “bu meşe ağacı kesinlikle bir meşe ağacıdır” diyen aday alır.

Konuşmacı konuşmasına devam eder.

-Halkımızın özgür iradesi şu anda tecelli etmiş bulunuyor. (Demir masayı göstererek) Bu meşe ağacı, artık halkımızın teveccüh gösterdiği temsilcilere emanettir. Bu cümlesinin ardından konuşmacı masadan ayrılır ve en çok oy alan üç kişi masaya gelir. “Aysaka” kitabı toplatılarak “Eşem” kitabı adı altında tekrar dağıtılır. Kitabın içindeki bütün akasyalar meşe olarak değiştirilir.

Bu “reform”lardan sonra masada bir konuşma başlar:

-Bu ne ağacı?

- Meşe ağacı

-Hayır yanılıyorsun, bu meşe ağacı…

 

Taylan Kara

[email protected]


Not: “Vasatlığa Giriş Dersleri” adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.