ABD ve göçmenlik

Tayfun Gölkurt'un “ABD ve göçmenlik” başlıklı yazısı 11 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

ABD Başkanı Barack Obama, 2012 yılında göçmenlikle ilgili güvenlik uygulamaları için 18 milyar dolar harcamış. Bu 1986’da harcanan paranın 15 katı. Federal Emniyet teşkilatları içinde yabancıların izlenmesi, alıkonulması ve sınır dışı edilmesinden sorumlu ICE (Göçmenlik ve Gümrük İdaresi)’nin bütçesi 2005 yılına oranla yüzde 87 artarak 6 milyar dolara yaklaştı. Son yıllarda göçmenliğe ilişkin federal ceza davaları Adalet Bakanlığı tarafından açılan diğer tüm davaların toplamından daha fazla sayıya ulaştı. Geçtiğimiz Aralık’ta ICE, 2012 yılında 410 bin göçmeni sınır dışı ettiğini açıkladı. İki seçimde de göçmen kökenli ABD vatandaşlarının büyük desteğini alan Obama, dört yıl içinde 1,5 milyondan fazla göçmeni sınır dışı ederek riyakarlıkla sınır tanımadığını göstermiş oldu.

Göçmenlik, emperyalist sömürünün ve buna bağlı olarak ulusların eşitsiz ekonomik gelişmesinin doğal sonucu. Çoğunluğu Orta ve Güney Amerikalı milyonlarca insanın ABD’ye göç etmek zorunda kalmasının temel nedeni, ABD zoruyla uygulanan neoliberal politikaların bu coğrafyada oluşturduğu ekonomik ve sosyal yıkım. Silahlı müdahaleler, darbelerin yanı sıra, “Serbest Ticaret” anlaşmaları, IMF, Dünya Bankası aracılığı ile kapitalist sömürü için ulusal sınırları ortadan kaldıran ABD emperyalizmi, yarattığı insanlık dışı koşullar sonucunda yerini, yurdunu bırakıp daha iyi bir yaşam umuduyla ABD’ye göç etmek zorunda kalan göçmenlerin önüne duvarlar örüyor, silahlı sınır muhafızları dikiyor. Bu duvarı ve sınır muhafızlarını aşabilenleri ne yazık ki sınırın diğer tarafında da çok zor hayat koşulları bekliyor. Son ekonomik krizle birlikte ABD’de de yaşam koşulları işçi sınıfı için zaten çok zorlaştı, işsizlik birçok büyük şehirde büyük bir sosyal sorun haline geldi. Bu durumda belgesiz bir göçmen, hayatta kalabilmek için çok daha fazla işi çok daha az paraya yapmaya razı olmak zorunda. Tabii hiçbir sosyal hak, güvence, sağlık sigortası olmadan. Zorlaşan yaşam koşulları ve özellikle işsizlik sorunu, toplumda göçmenlere karşı ırkçılığı körüklüyor, onları günah keçisine çeviriyor. Göçmen karşıtlığını dolaylı ve dolaysız olarak körüklemek hem sermayenin hem de hükümetin işine geliyor çünkü bu, dikkatleri işsizliğin sorunların gerçek nedeninden, yani kapitalist düzenden başka yöne çekmiş oluyor. Göçmen karşıtlığını beslemek için kullanılan bir başka söylem de göçle birlikte suç oranının da arttığı söylemi. En ufak bir yanlışta sınır dışı edilme tehdidi altında olan birinin kanunla başını derde sokmamak için çok daha dikkatli olacağı mantığını bir kenara bırakalım, nesnel veriler de göçle suç arasında hiçbir bağlantı olmadığını ortaya koyuyor. ABD’ye göçün büyük artış gösterdiği 1994-2004 yılları arasında, şiddet suçları yüzde 35 azalma gösterdi.

2012 Başkanlık seçimlerine katılan Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin (PSL) sosyalist programında temel maddelerden biri göçmen haklarıyla ilgiliydi. Belgesiz tüm göçmenlerin eşit ücret, sosyal haklar, sendika hakları, oy hakkı dahil her tür hakkı kazanması için mücadele eden PSL, göçmen sorunlarını seçim gündemine taşımış, göçmenlerin mücadelesinin sosyalistlerin de mücadelesi olduğunu vurgulamıştı.