Tiran

Önce mutlu, kutlu, şekerli bayramlar dileyelim. Bitiyorsa da, geçtiyse de, pazarsa da, tavsadıysa da fark etmez. Biraz hafiflemiş, biraz uçarılaşmışızdır nasıl olsa.

Ancak gündem ne ki, memlekette neler olup bitmekte ben burada yok iken ruh haliyle şöyle bir göz attığımda itiraf ediyorum yine yeniden yüzümü buruşturmaktayım. Bunu yapmayacağım. Yüz kaslarımı rahat bırakacağım.

Hiç ilgimi çekmeyecek. Hiç öfkelenmeyeceğim. Hiç gözlerimi belertmeyeceğim. Hiç kılımı kıpırdatmayacağım. Hiç trafikten, trafik kazalarından yakınmayacağım.  Tarım işçilerini taşıyan traktörlerde savrulan insanlar,  kafa kafaya gelen otobüsler ve onlarca  kazaya mukadderat diyen mafyatik patronlar,  İŞİD sakallı gençler beni bozmayacak. Modadır gelir geçer diyeceğim.

Takıntılarımı bırakacağım. Geçmişle hesaplaşmayacağım ve gelecekten dolayı kaygılanmayacağım.  Affedeceğim. “Seni affediyorum” diyeceğim. Böylelikle karanlığın koyuluğunu arttırmayarak iyi enerjilerle kötü enerjiyi azaltacağım. Seni affediyorum, seni affediyorum, seni affediyorum deyip deyip duracağım.  Dedikçe affedeceğim, affettikçe hafifleyeceğim, hafifledikçe uçmaya azmedeceğim...

Haleluya

Bugünü yaşayacağım. Carpe diem diyeceğim. Anı yakalayacağım. Ruh halim budur. Yaz saati uygulaması bünyemde bunu gerektirmektedir. Başka bir şey beklenilmeye. Bu birincisi.

İkincisi ise, Demokritos'un "gerçek bir kuyunun dibindedir" sözü. Bir arkadaşım paylaşmış, hala düşünmekteyim, feylozof burada ne demek istemiş diye. Gerçeği yaz sezonunda dizilerden araştırmak eğilimindeyim. Kör kuyularla, merdivensiz bırakmalarla ilgilenmeyeceğim. Dizi izleyeceğim. Bir tane buldum da üstelik. Adı Tiran.

Ortadoğu'daki alengirli durumları anlatan bir dizi Tiran.  “Arap Baharları” mı demiştiniz  yoksa Suriye kabusu mu? Üstelik, başroldeki Bessam Al Fayeed karakterinde Beşar Esad'dan esinlenildiği gün gibi ortada. Misal, Bessam ABD de çocuk doktoru iken, Beşar Esad İngiltere'de eğitim görmüş ve göz doktoru.

Yer Abuddin, hayali bir Ortadoğu ülkesi. Babadan oğula geçen diktatörlük. Ama yanıbaşlarında hep ABD ve ajanları. Bir hayli oryantalist kıvamda olan, ama yine de dram gibi mi desem az biraz politik pembe dizi mi, türüne tam karar veremedim henüz ama halihazırda devam etmekteyim izlemeye.

Tabii bir not: Bazı sahnelerinin tuhaf bir Ortadoğu ülkesi olan Türkiye'de, bizim memlekette geçiyor olması.  Çekimler İstanbul'da Haliç'te, Süleymaniye'de falan yapılmış. Niye bizim haberimiz yok? Ziyadesiyle kıllandırıcı ve derinden yaralayıcı.  Şimdi burada yönetmen ne demek istemiş diye soramadan edemiyor insan hani. Diziden buz gibi soğumanız da mümkün. Duygusala bağlamanız da.

Bakalım Amerikan propogandasına ne zaman dönüşecek? Sızıntılar hiç de azınsanmayacak boyutta ya neyse. Şimdilik keyfimizi kaçırmayalım. Anı yaşayalım. Yazı yaşayalım. Carpe diyem diyelim.