Türkçeyi “ahlâksız” deyimlerden temizleyelim!

Kadın bakana Kılıçdaroğlu hakaret mi etti yoksa kullandığı ifade, hakaretle ilgisi olmayan, her gün kullanageldiğimiz bir deyim miydi tartışmalarını dinlerken bir muhalif kadın genel başkan yardımcısı da CHP genel başkanını suçlayınca  ‘bu işte bir iş var herhalde’ dedim kendi kendime.

Önce Türkçe Deyimler Sözlüğü’nü açtım. Bir de ne göreyim? Sözlük,  aralarında ‘yatmak’ fiili de dahil olmak üzere, yobaz sürüsünün hasta ruhlarına uygun acaip anlamlar çıkarıp rahatsız olabilecekleri bir sürü deyimlerle dolu! 

Örneğin, bir şeyi karşılıksız bırakmamak anlamına gelen ‘altında kalmamak’,  herkesin başının çaresine bakmasını, güçsüzleri düşünmemesini vurgulayan ‘altta kalanın canı çıksın’, bir serveti, bir parayı, bir kaynağı, gereksiz yere, düşüncesizce, sorumsuzca harcayıp kısa zamanda bitirmek anlamına gelen ‘altından girip üstünden çıkmak’,   istek uyandıran, görünüşü çok çekici olan, çok lezzetli yemekleri tanımlamakta kullanılan ‘yeme de yanında yat’, hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek anlamına gelen ‘üstüne yatmak’ gibi…  

Küçük kız çocuklarının kucaklarına oturmasından, genç kızların kahkahalarından, saçlarının telinin görünmesinden tahrik olan bu insan kılıklılar, bir de bunları duyarlarsa neler olur diye düşündüm ve çok canım sıkıldı doğrusu.

Galiba en iyisi, bu deyimleri dilimizden ayıklayıp çıkarmak. İnsan kılıklıların aklına yine cinsel şeyler gelir ve uyarılabilirler !   O kadarla kalsa iyi de ya zıvanadan çıkıp kadınlara, çocuklara taciz, tecavüz etmeye başlarlarsa ! İyisi mi yüzlerce deyim yokolsun. Varsın Türkçe konuşmakta zorlanalım, önemli değil dedim kendi kendime.

Tam bu çözümü keşfedip rahatlamıştım ki, aklıma İsmet İnönü’nün 1960larda söylediği bazı şeyler geliverdi..

Anımsayalım. 1960lı yıllarda, Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunma girişime karşı, ABD başkanı Johnson, başbakan İnönü’ye bir mektup yazar ve ABD’nin Türkiye’ye verdiği askerî malzemenin bu harekâtta kullanılmasına izin vermeyeceğini, ayrıca bir SSCB müdahalesine karşı NATO’nun Türkiye’yi savunmayacağını sert bir dille bildirir. Bu olay, 1964-1975 döneminde, Türk dış politikasını ve Türk- ABD ilişkilerini derinden etkilemiştir. Yine,  ülkedeki anti Amerikan hareketlerin yükselmesinin de önemli nedenlerinden birisidir.

Kurtuluş Savaşı’nın komutanlarından ve CHP’nin ilk genel başkanlarından olan  İsmet İnönü, Türkiye burjuvazisinin bir temsilcisi olarak Türkiye’yi sözde Sovyet saldırısından korunabilme nedeniyle NATO’ya sokan kişidir. Mektuptaki ifadelerden duyduğu düş kırıklığını, ‘yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır’  sözleriyle ifade eder. Ayrıca, başka bir açıklama da yapar ve ‘Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer’ der.

Yukarıdaki sözleri, deneyimli bir devlet adamının ardıllarına iletmeye çalıştığı bir ders olarak yorumlamıştım ama bugün itibariyle farklı düşünüyorum. Bazı hasta ruhlu, çarpık düşünceliler bu sözlerden rahatsız oluverirlerse ne olacak ?

Bu kez ortada ciddi bir sorun var.

Hadi deyimleri bir çırpıda silip attık ama 'ilişkiye girmek’, ‘ayı ile yatağa girmek’ sözcüklerini içeren ve İnönü’ye ait olduğunu dünya âlemin bildiği bu ifadeyi tarih kitaplarından nasıl çıkaracağız ‘?

İşte burada takılıp kaldım... Sıkıldım, bunaldım…

Sonunda, kan, gözyaşı, ölüm, yobazlık, katliam, hukuksuzluk, baskı, hırsızlık, taciz, tecavüzün kol gezdiği ‘ileri demokrasi’ mizin âkillerinin bu konuya da en iyi çözümü bulacaklarını düşündüm ve bir kez daha rahatladım.

Ne dersiniz?

Haksız mıyım?