Patriotu bırak! NATO’ya bak!

Serpil Güvenç'in "Patriotu bırak! NATO’ya bak!" başlıklı köşe yazısı 1 Aralık 2012 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Çekiç güç, 1 Mart Tezkeresi, Patriot, Kürecik füze kalkanı…Yıllardır tartışıp duruyoruz ve hep etrafında dolanıp duruyoruz sorunun.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin gönlü hep kapitalist Batı dünyasından yanaydı ama SSCB’nin Kurtuluş savaşı dönemi ve sonrasındaki yaşamsal desteği başta olmak üzere çeşitli iç ve dış etkenler emperyalizmle kucaklaşmayı 1939’a dek geciktirdi. O yıl imzalanan ilk ikili anlaşmayı, Şubat 1945, Şubat 1946, Mayıs 1946, Temmuz 1947 ve Temmuz 1948’dekiler izledi. CHP son adımı 11 Mayıs 1950’de attı ve NATO’ya üyelik için başvurdu. 1951 Eylülünde, bir Demokrat Partili’nin anlatımıyla, Türkiye Kore’de verilen “bir avuç kan” karşılığı “büyük devletler” arasına, kapitalist devletler bloğuna kabul edildik. 18 Şubat 1952’de, TBMM NATO anlaşmasını onayladı ve Türkiye resmen NATO üyesi oldu. DP’li bir bakanın ifadesiyle “Atlantik anlaşması bizim için milli siyaset” olmuştu.

O tarihten itibaren ülke, sözlü ya da yazılı ve birçoğunda da Meclis onayı bulunmayan ikili anlaşmalar sonucunda Amerikan üsleri ve Amerikan askerleriyle dolup taştı. NATO’nun, nükleer başlıklı füzeler de dâhil, silah ve mühimmat deposu haline geldik. Sovyetler Birliği ve bölge ülkeleri Türkiye topraklarındaki izleme istasyonlarıyla gözetlendi, İncirlik üssünden kalkan uçaklar bölge ülkelerini bombaladı, ABD’nin Guantanamo’dan gelen işkence uçakları İncirlik’te konakladı. 1970’ler itibariyle, 25 yıllık NATO üyeliği döneminde, bir kısmı ABD ile doğrudan imzalanmış olan, 91 adet ikili anlaşmamız vardı!

1960’larda, NATO üyeliği bizi iki kez savaşın eşiğine taşıdı. Mayıs 1960’da, CIA görevlisi bir U-2 pilotu Sovyet radar üsleri, radyo istasyonları ve füzeleriyle ilgili bilgi toplamak için İncirlik’ten havalandı ve SSCB topraklarında düşürüldü. SSCB’nin barış politikasıyla savaş engellendi. Trajik olan, Türkiye’nin ABD ve SSCB’nin açıklamalarıyla olaydan haberdar olmasıydı. 1962 yılında SSCB’nin Küba’ya yollamak istediği füzeler Küba sularında ABD gemilerince durduruldu. Yine savaşın eşiğine gelindiği bir noktada, ABD ve SSCB anlaştılar. Küba’daki füzelerin kaldırılmasına karşılık, Türkiye’deki Jüpiter füzelerinin sökülmesine karar verildi. Türkiye, bu kez de, ABD’nin füze sökme kararını füzeler sökülürken öğrendi!

Yine 1960’lı yıllarda Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahale girişiminin ABD tarafından engellenmesi ve ABD Başkanı Johnson’nın Başbakan İnönü’ye yazdığı ağır mektup taşları oynattı. Türkiye kamuoyu bağımsızlık düşüncesiyle yeniden buluştu. Aybar ve Boran TBMM’de NATO, İkili Anlaşmalar ve Amerikan üslerine karşı mücadele ediyor, 68 gençliği “tam bağımsız gerçekten demokratik Türkiye!”, “NATO’ya Hayır!” sloganlarıyla Amerikan 6. Filosu erlerini Boğaza döküyor, İlhan Selçuk YÖN Dergisinde “NATO efsanesi”nin yıkıldığını yazıyordu. Ve Morrison firmasının temsilciliğinden Başbakanlığa tırmanan Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel ABD ile masaya oturup ikili anlaşmaları “gözden geçirmek” zorunda kalıyordu!

İç ve dış egemen güçler, ardı ardına gelen iki Amerikancı askeri darbeyle, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmin yükselen sesini darağaçlarında, cezaevlerinde susturmaya çalıştılar. Üzerine yeniden ölü toprağı serilen ülkede, gelip geçen tüm iktidarlar emperyalistlerin dikte ettikleri siyasetlere her gün biraz daha teslim oldular. Piyasa, talan, gericilik ve savaş batağının içine itildikçe itildik.

Patriotları Türkiye’ye yerleştirme kararını kimin verdiğini ve tetiğin kimin elinde olduğunu hâlâ merak ediyor musunuz?

Yanıtlayalım.

Türkiye toprakları ABD’nin, Orta Doğu’nun da ötesinde, dünyaya yayılma planlarının hizmetine sunulmuş bir arsaya dönüşmüş durumda. İşimiz salt suça “yardım ve yataklık”! Patriotların, füze kalkanlarının, İncirlik’teki nükleer başlıklı füzelerin kumandası ABD’nin elinde! Patriotlar, kalkanlar bizim değil, NATO’nun çocuğu! Bizim değil NATO’nun ihtiyacı var onlara!

Öyle görünüyor ki, Türkiye devrimci hareketinin NATO’ya, İkili anlaşmalara ve Amerikan Üslerine Hayır diyerek yükselttiği bayrağın son kullanım tarihinin geçmesine daha çok zaman var!