Clara Zetkin’in emekçi kadınlara armağanı: 8 Mart

Takvimler bir 8 Mart’ı daha gösterirken yolsuzlukları ayyuka çıkan AKP iktidarı, her gün yeni bir faşist uygulamayı üzerimize boca ediyor. Öte yandan kimlik, cins siyaseti yapanlar, sınıf siyasetine karşı amansız rekabetlerini sürdürerek bu sermaye iktidarının ekmeğine yağ sürüyorlar. Bu koşullarda, emekçi kadınlara 8 Mart’ı armağan eden Alman devrimcisi Clara Zetkin’in yaşamına göz atmak anlamlı geldi bana.

Bir köy öğretmeninin kızı olan Clara, kız öğretmen okulunda tanışır Marksist öğretiyle. Hemen ardından işçi toplantılarına gitmeye, Alman Sosyal Demokrat Partisi (ASDP)’nin çalışmalarına katılmaya başlar. 1878 Almanya’sında Bismark’ın Alman işçi hareketine ve devrimcilere büyük darbeler vuran Anti-Sosyalist Yasası yürürlüğe girince ASDP yasa dışı ilân edilir. Clara da, birçok komünist gibi, eşi Rus devrimcisi Ossip Zetkin ile Almanya’yı terketmek zorunda kalır. Uzun yıllar göçmen olarak yaşadığı İsviçre ve Fransa’da etkin bir parti elemanı olarak görev yapar. Eşi hastalanıp çalışamaz hale gelince siyasi çalışmalarına ek olarak evin geçim yükünü de üstlenmek zorunda kalır.

Zetkin, örgütçülüğünün yanı sıra dört dil bilen, Marksizmi özümsemiş iyi bir yazardır. ASDP’ nin gazetesi ‘Eşitlik’in redaktörlüğü görevini 1892’den 1917’ye dek sürdürür. Bu arada Engels’in de dostluğunu kazanmıştır. Onun ‘Tribune’ deki bir yazısını öven Engels, “Eğer Fransa’daki olayların bu bütünlüklü anlatımını üç ay önce bilmiş olsaydık, pek çok şey kazanmış olacaktık” diye yazar Lafargue’a. 1889’da toplanan 2. Enternasyonal’e ASDP’ nin yayın organı ‘Sosyal Demokrat’ çalışanı ve Berlinli sosyalist kadınların temsilcisi olarak katılır. Konuşmasında, kadının çalışma yaşamında ve toplumda tam hak eşitliği talebinin yanı sıra erkek ve kadınların birlikte kapitalizmi yıkmak için ortak mücadeleye girişmelerinin gerekliliğini vurgular.

Clara Zetkin’in yaşamı boyunca mücadelesini özetleyen duruş tam da budur. Ona göre, kadınların “özverili, anlayışlı ve kendini adayan” mücadelesi olmaksızın erkekler ne tek başlarına siyasi iktidarı alabilirler ne de komünist düzeni kurabilirler. Öte yandan, kadın mücadelesinin nihai hedefi, erkekle özgür rekabet değil, proletaryanın siyasal egemenliğinin kurulmasıdır. “Biz erkekle eşit siyasal hakları, bu toplumu devirmek, parçalamak için yasal engellere takılmadan birlikte çalışmak için talep ediyoruz” sözüyle anlatır bu düşüncesini. Çünkü bu düzen yıkılmadan ve komünist bir toplum kurulmadan ne kadın ne de erkek özgürleşebilir. 1903’de yazdığı “Kadınların Marx ‘a borçlu oldukları şey” başlıklı makalesinde, Marx’ın kadınlara en büyük armağanının tarihsel maddeci görüş olduğunu ve bu sayede “burjuva kadınlarıyla proleter kadınları birleştiren ‘yüce kız kardeşlik’ gevezelikleri sabun köpüğü gibi yok olduğunu belirtir. 1925’de yazdığı başka bir yazıda da Lenin’in Sovyet kadını için yaptıklarını över.

Zetkin, Ekim devriminin başta gelen sempatizanlarındandır. 1918’de Lenin’e bir mektup yollar ve Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve kendisinin “kafa ve yürekleriyle” komünizmden yana olduklarını yazar. Böylesi proletarya savaşçıları tarafından desteklenmenin Bolşevikler için övünç kaynağı olduğunu söyleyerek yanıtlar onu Lenin. SSCB artık ikinci vatanı olmuştur Clara’nın.

Rosa, Karl ve Franz Mehring’ le birlikte Birinci Dünya savaşına karşı çıkan Zetkin faşizme karşıda etkin bir mücadele verir. Birleşik cephe çağrısı yaparken kadınlara şöyle seslenir

“.. Emekçi kadınlar, sizlerin zorlu mücadelelerle elde ettiğiniz hakları faşizmin elinizden alması, bağımsızlık ve çalışma hakkınızı reddetmesi üzerinde kafa yorun. “3. Reich (Nazi İmparatorluğu)’ın sizi erkeğin hizmetçisi ve doğurma makinası derekesine indirgemek istemesi üzerinde kafa yorun. Faşizmin işkenceyle öldürdüğü ya da zindanlarında tutsak ettiği cesur kadınları, kadın savaşçıları unutmayın…”

Savaş karşıtı bir manifesto yazdığı için tutuklanıp hapsedilir.

Hitler diktatörlüğünü hazırlayan, faşist SA ve SS birliklerini yasallaştıran Papen hükümeti, 31,7. 1932’ de seçimlere gider. Seçilen sosyalist milletvekilleri arasında hasta ve yorgun olan Clara Zetkin de bulunmaktadır.

Faşist milletvekillerinin doldurduğu Alman Parlamentosu’nda en yaşlı üye sıfatıyla yaptığı açış konuşmasında, içinde bulunulan tarihsel momentte, birleşik bir cephe ile faşizmin püskürtülmesi gerektiğini söyler. “Tüm tehdit edilenler, tüm acı çekenler, haydi faşizme ve onun hükümetteki vekillerine karşı birleşik cepheye! Krizlere, emperyalist savaşlara ve onların nedeni olan kapitalist üretim tarzına karşı birleşik cephenin ilk ön koşulu, emekçilerin faşizme karşı kendilerini başarıyla savunmasıdır” diye haykırır faşistlerin yüzüne. Almanya’da faşizmi yenen emekçilerin oluşturacağı bir Parlamento’nun açılışını yapmak istediğini söyleyerek sonlandırır konuşmasını.

Bu cesur komünist kadının son isteği doğanın yasalarına yenilir.

Zetkin’in yaşamı günümüze de ışık tutuyor.

Kapitalizmi yıkmak için, eşitlik ve özgürlük için, kadınıyla erkeğiyle tüm emekçilerin vereceği sınıf mücadelesiyle kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesini örtüştürmek. Tüm ezilen kesimlerle birlikte kadını 4+4+4 ile, çocuk evlilikleriyle, türbanla, dini dogmalarla, geri üretim ilişkileriyle bugüne taşınan gelenek ve göreneklerin getirdiği baskılarla, cinayetlerle ezen ve eve hapseden faşist sermaye iktidarına karşı mücadele vermek…

Bence, yaşasaydı, büyük olasılıkla bu çerçevede yürütülecek bir savaşı benimserdi.