Umudun kadınları

Çanakkale’de, İzmir’de, Mersin’de, Ankara’da, Antalya’da, Adana’dalar. Farklı coğrafyalarda, birbirlerinden uzaktalar. Ama ülkenin dört bir yanında aynı sese dönüşüyor sesleri, tek bir yumruk oluyor elleri. İnsanın insanı sömürdüğü, haksızlık ve adaletsizlik üreten bu çürümüş düzen değişmeli diyorlar. Seçimlerin tek sosyalist seçeneği olan Bu Düzen Değişmeli Platformu’nun kadın adayları onlar. Aydınlık yüzleri, kararlı duruşları ile umut oluyorlar hepimize yeniden…

Gezi günlerinde bir öğrenciymiş Tuğçe Sezen Gedik. Gençliğinin enerjisi ve yaşını aşan bir olgunlukla anlatıyor kendini: “Haziran Direnişi ile birlikte halkın gücünü ve karanlığa boyun eğmemenin değerini gördüm. Bununla birlikte halkın öncüsü olmadan gidebileceği yerin sınırlarını da… Başka bir Haziran’a örgütsüz yakalanmamak için örgütlendim.”

Çocuklarım “Ülke, dünya, öylesine zor bir durumdayken sen ne yapıyordun?” diye sorduklarında bir yanıtım olması için aday oluyorum diyor Deniz Arık Binbay. Her gün insanların dertlerini, çaresizliklerini dinleyen bir hekim olarak, bu düzenin devamı için kullanılan ve içimize yerleştirilen karamsarlığı, çaresizliği yenebileceğimize olan inancıyla çıkmış yola.

Aldığı hukuk eğitimi sırasında, adalet arayışının da, mücadelenin de örgütsüz olamayacağını anlamış Derya Demir. “Komünistlerin halka karşı sorumluluğu var” diyerek, bu sorumluluğun bilinciyle yürüyor aydınlığa doğru.

“Gelin emekçileri, kadınları, gençleri kenara iten patronları bu sefer biz kenara itelim ve gösterelim: Cebinde parası olan mı yoksa göğsünde vicdanı olan mı bu ülkeyi daha güzel yönetiyor?” diyor Berna Ersoy. İşsiz kalmanın, tek maaşla çocuk büyütmenin ne demek olduğunu bilen emekçi bir kadın, bir anne olarak.

İşçi babasının katıldığı bir yürüyüş ile başlayan ilk heyecanın ateşi ve ülkenin karanlık günlerine tanıklığın birikimiyle devam ediyor mücadelesine Sevinç Sertbarut. Çocukluk günlerinden beri devam eden arayışı, bugün bu düzeni değiştirme iradesine dönüşüyor.

Özge Aydemir Güney’in adaylık sürecini anlattığı kısa videosu çok şey anlatıyor. İşçi sınıfı, emekçiler neden örgütlenmeli sorusunun yanıtı o kısacık kayıtta gizli. Eğer örgütlüyseniz yalnız değilsinizdir, eğer örgütlüyseniz korkmazsınız, eğer örgütlüyseniz patronunuzun karşısında ezilip bükülmezsiniz, eğer örgütlüyseniz çaresiz değilsinizdir, umutsuz hiç değil!

Bu düzen kadınları eve hapseder, annelikten başka sıfatı layık görmez. Aynı zamanda ucuz işgücü olarak görür kadınları, köle gibi çalıştırır. Kadının bedenine de hükmeder, gereğinde satılığa çıkarır. Evde, sokakta, işyerinde daha çok baskıya maruz kalır kadınlar, daha çok sömürülür. Kapitalizm işine geldiğinde “güçlü kadınlar” yaratır, siyasette daha çok kadın görmek istiyoruz çağrısı yapar. O kadınlar neyi temsil eder, kime göre güçlü olurlar, belli değildir.

Komünist kadınlar ise emekçi halkı temsil ediyorlar. Bu düzen değişmeli çatısı altında buluştukları yoldaşları ile birlikte insanca bir düzen kurmanın mücadelesini veriyorlar. Erkek egemen dilin ve siyaset kültürünün karşısında kadın-erkek tek ses oluyor; adalet, eşitlik ve özgürlük sosyalizmde mümkün diyorlar.

Bugün bu sese kulak vermek, umudu çoğaltmaktır aslında. Seçim hesaplarına mahkum edilmiş edilgen bir toplumdan ötesi olmayı istemektir. 24 Haziran’da bitmeyeceğini bilmek, “önce düzlüğü çıkalım” diye diye düştüğümüz karanlık çukurlarda debelenme haline son vermektir. Bu düzen değişmeli deme cesaretini göstermekle başlar her şey.