Baykuş, lotus ve insan

Bir kitaptan bahsetmek, yapılabilecek en güzel şeymiş gibi geliyor yeni yıla girerken. Yazılama yayınevinin yakınlarda yeni baskısını çıkardığı Bir Yılbaşı Öyküsü isimli kitabı, okumamış olanların mutlaka edinmesini önererek devam edelim. Yazarın ilk satırlarda dediği gibi “...çünkü yılbaşı gecelerinde insanlar böyle imge ürünü öyküleri dinlemeyi pek severler.” Yeni bir yıla girerken; düşünenler, üretenler ve umudunu yitirmeyenler için… 

Kitabın kahramanları, bilim insanları ve gizemli bir baykuş. Bir de lotus çiçeği var, sahnede çok az görünse de kısacık rolüyle akıldan çıkmayan oyuncular gibi…Öykünün anlatıcısı ve ana karakteri, güneş ışınları üzerine araştırma yapan genç bir bilim insanı. Kıtanın güneş görmeyen bir bölgesinde yaşayan insanlara ışığı götürmek amacıyla yürütüyor çalışmasını. Kahramanımız kendisini şöyle tanıtıyor bize: “Akademik bir unvan kazanmış, birkaç bilimsel kurula danışman seçilmiştim ve daha yükselmek için sabırsızlanıyordum. Saygıdeğer büyüklerime öykünerek başımı tıpkı onlar gibi dik tutmayı, soruları onların yaptığı gibi yanıtlamayı, kaşlarımı tıpkı onlar gibi yukarı doğru kaldırmayı…bir şey daha, pahalı kumaştan yapılmış paltoma özen göstermeyi de öğrenmiştim.”

Yeteneklerini bireysel hırsların pençesinde körelten ve kariyer düşkünü bilim insanlarının hayatları, yaşadıkları kentte gizemli bir baykuşun uçmaya başlaması ile değişecektir. Tam da bu günlerde şefleri, bahçesinde bulduğu bir taş parçası üzerindeki baykuş resmini ve hiyeroglifi gösterir ekiptekilere. Taşın üstünde “onun yaşamı dokuz yüz yıl sürdü” yazmaktadır. Bu ilginç buluntu üzerine zamana ve yaşama dair bir tartışma başlar aralarında. Çok daha çalışkan olması, az konuşması ve özensiz giyimi ile ekibin diğer üyelerinden ayrılan araştırmacı, ilginç bir yorumla dahil olur tartışmaya. “Dokuz yüz yıllık bir ömrün mümkün olduğunu” söyleyen bu yaşlı adamın, yaptığı iş dışında bir konuya ilgi göstermesi herkesi şaşırtmıştır. Önem verdiği tek kişisel eşyası olan ve hiç yanından ayırmadığı özel bir saat dikkatlerini çekmiştir bugüne dek sadece. Yılda bir kez ayarlanması gereken bu saat sayesinde, geçirdiği her saniyeyi hesaplar ve hiç boşa vakit geçirmez gibi görünmektedir. 

Esrarengiz adam, işte o saati bırakır kahramanımıza doğum gününde verilmek üzere ve de bir not: “Yaşam yalnız bir kez yaşamak için verilmiştir… En değerli olan şeyi yakalayabilmeli insan. O ne altın ne de çul parçasıdır. Şu anda üzerine milyonlarca insanın yaşadığı karanlık kıtayı hiç aklından çıkarmamalısın.” Devrettiği farkındalığın bedeli, ölümcül bir hastalıktır. Genç adam, hastalığa yakalanmıştır. Özellikle yetenekli ve yeteneğini boşa harcayan insanlar bu hastalığın ölümcül bir türüne yakalanmakta, diğerleri ise sessizce ölüp gitmektedirler. 

Baykuş, ölümün habercisi rolündedir öyküde.  Attığı her adımı izlemektedir hastanın. Hastalıktan kurtulmanın tek bir yolu vardır, o da baykuşu açık bir biçimde görmektir. Öykü boyunca emin olamaz baykuşu açık bir biçimde görüp göremediğinden kahramanımız. Ölümün habercisi baykuş, yaşam akıp giderken gözlerini dikip izleyen, huzursuz eden, her şeyin farkında olan haliyle “bilgeliği” temsil eder aynı zamanda. Baykuşu açık bir şekilde görmek, ölümle yüzleşmek ya da yaşamı yeniden kavramaktır belki de. Yaşam ile ölüm arasındaki itici güç baykuşta vücut bulmuş gibidir. 

Öykünün bir diğer gizli kahramanı ise lotus çiçeğidir. Mitolojide lotus, güneşi ve yeniden doğuşu temsil eder. Aydınlanmayı, zihnin saflığını ve dinginliği… Kirli sularda yetişen ancak özel dokusu nedeniyle üzerinde hiç toz ya da kir tutmayan bir çiçektir lotus. Geceleri suya gömülür sabah yeniden güneşe açar tüm güzelliği ile. Yaşam ve ölüm arasında gidip gelen öykü boyunca lotus, kahramanımızın odasında çiçeklerini açmaya devam eder. Lotus, ölümün karşısında tüm canlılığı ile yaşamın temsilcisidir. Karanlığa rağmen hiç bitmeyecek olan aydınlığın ve umudun simgesidir sanki.

İmge yüklü bu öykünün edebi anlamda büyük bir eser olduğu söylenemez. Hatta bu kadar güçlü bir konu fazlaca sıkıştırılmış gibi gelebilir okuyucuya. Öte yandan belki de bu nedenle bu kadar etkileyici bir öyküdür. Tıpkı uzunluk kavramının göreceli ve karmaşık olduğu insan yaşamı gibi…

İnsanların yalnızca vakit geçirdiği, ilişkilerin yozlaştığı, emeğin değersizleştiği bir çağda “hatırlamak” için de okunmalı bu eser. Yaşamın, kişisel zevklerin ve hırsların ötesinde tüm insanlığı ilgilendiren bir olgu olduğunu unutmamak için. Bir başkası için iyi olanı isteyebilmek ve çalışabilmek de insana aittir ve doyum vericidir. İnsanın doğasının bencil olduğu söylemi bugünün toplumsal düzeninin yalanıdır. İnsana bencil olmak öğretilmiştir, başka türlüsünün mümkün olmadığı ise dayatılmaktadır.

Oysa baykuş, yanı başımızda bizi gözlemeye devam ediyor hala. Lotus, tüm canlılığı ile her gün yeniden doğuyor. Geriye, yeni bir yıla başlarken saatimizi kendimiz ve insanlık için kurmak kalıyor. Aklın ve bilginin ışığında güzel bir yıl geçirmeniz dileğiyle…