Şark cephesinde yeni bir şey

Var, diyebilmek gerekliydi aslında, ama diyemiyoruz. Diyemememizin ilk ve en önemli nedeni, yeni bir ‘şey’i oluşturabilecek sınıfsal koşulların vektörleşip (büyüklüğü ve yönü olan nicelik) sürece etkin bir biçimde katılamayışı. Britanya sermaye sınıfının –kuşkusuz ki işçi sınıfının baskısından da etkilenerek- Britanya’nın ‘üzerinde güneş batmayan’ imparatorluktan geri çekilişini göze alıp Birinci Paylaşım Savaşı’nı bitirme, Rusya işçi sınıfının, yeni bir toplum kurma zorluklarını göze alarak aynı savaştan çekilme kararlılığını gösterebilmesi gibi bir sınıfsal tutum, ‘Şark Cephesi’ için şu anda söz konusu değil. Olmadığı için de, Şark cephesinde yeni bir şey yok.

Gönderme yaptığımız “Batı (Garp) Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” Erich Maria Remarque’ın, ünlü savaş karşıtı yapıtı, bilindiği gibi. “Im Westen nichts Neues”, Almanya’da 1929 yılında yayımlandı, ilk yılında 29 dile çevrildi, süreç içersinde bu sayı 50’ye çıktı ve 20 milyonu aşan bir satış rakamına ulaştı bu ölümsüz yapıt. Anımsanacağı gibi, Alman öğrenciler, savaş çıkınca kışkırtılan şovenizmleriyle büyük heyecana kapılırlar ve şanla geri döneceklerini umdukları katliama sevinçle katılırlar. Geri dönüşleri ise ‘şan’la uzaktan yakından ilgili değildir, bedenen ölmüş arkadaşlarına üzülemeyecek derecede ruhen bitmişlerdir. “Kimse savaştan sağ çıkamaz.”

Sorunu açımlamaya, başlıklarla devam etmeye çalışalım.

Savaşın, savaşların ekseninde büyük çıkarlar bulunur. Bu çıkarlar, ilk önce akla geleceği gibi silah üretimi ve satışıyla başlar, girdiler sağlamaya çalışmakla devam eder, başka ve çok çeşitli diğer çıkarlarla harmanlanır. Savaşan birlikler için gerekli lojistik, bilindiği gibi çok farklı alanları kapsar, üretilen her ürünün tüketilme süresi çok kısa olduğundan, üreticilere kitlesel üretime yönelmeyle birlikte büyük çıkarlar sağlar. Askeri amaçla üretilen ürünlerin alıcısı da kesinlikle vardır, üretici ürününü satmak için uğraşmaz, devletlere ve ilgili örgütlere ürettiğini hemen devreder, parasını da borçlanan ve bu borçların yükünü yoksulların sırtına yıkacak olan devletten anında alır. Savaşlar, kapitalizmin gelişimi içinde, gezegeni, üzerinde yaşayan canlılarıyla birlikte ortadan kaldırmaya yönelen kitlesel üretimin ve şu anda bildiğimiz birçok ünlü markanın da doğduğu cehennemler olarak görülebilirler. Doğrudan silah ve cephane üretenlerin yanı sıra, Burberry gibi markalar da, askeri üretimleri sırasında sağladıkları (trençkot, trench coat, su geçirmediği öne sürülen siper paltosu) büyük karlarla var olmuşlardır. Yılda 30-50 milyar dolarlık uyuşturucu ihraç edip karşılığında (tabii ki) birçoğu hurda sayılabilecek silah alan ülkelerin ise, tüm toplumsal katmanlarıyla, bu trafik sürecinde görev alan unsurların sağladıkları ekonominin oluşturduğu yapılanmalarla boğuşma gibi ek bir sorunları da bulunduğu unutulmamalı.

Savaşlarda emekçiler, yoksullar ölür. Remarque’ın vurguladığı gibi, hem bedenen, hem ruhen. İşçilerin, işsizlerin, emekçilerin, gençlerin, aydınların, özenle ekleyelim, yaptığı işin karşısında bir ücret alanların –ve burada saymayı bitiremeyeceğimiz tüm alt kimlikleri benimseyenlerin de- savaşların sınıfsal yanını bilince çıkarıp eylemlerine yol gösterici kılma görevleri, bu yaşamsal nedenle çok önemli.

Savaşlar, gerçek mücadele alanlarını tahrip eder. Sömürülenin, savaştırılanın, baskı altında tutulanın ilk görevinin bu belaları aşmak olduğunu, savaş denilen felaket unutturur. Savaş, getirdiği yeni ve olağanüstü baskıcı ortam ve yönetimlerle, asıl sorunları geriye iter, sermayenin çıkarlarıyla ilgili olanlarını öne çıkarır.

Savaş, bireyi değiştirir. Dengemsi koşulların uysal aile babası, savaşın kaotik ortamında şiddetli bir tecavüzcüye rahatlıkla dönüşür. Savaştan canlı dönerse de, yaşamının geri kalanını kendinden nefret etmekle geçirir. Remarque’a göre, ölür.

Savaşların öne çıkardığı kötülükler bu saydıklarımızdan ibaret değil. Daha başka ve kimilerine göre daha önemli bir dizi olumsuzluk, savaşlardan kaynaklanır. Savaş, bir kez çıktıktan sonra, artık başka, bambaşka bir sürece girilmiştir. Dengemsi durumlarda geçerli olan birçok şey, savaşın ardından anlamını yitirir.

Savaştan çıkar sağlayan sınıfın egemenliği sorgulanmadan bir şekilde biten savaşlar, gelecekteki yeni savaşların ‘neden’lerini oluştururlar. Anaların gözyaşlarının dinmesini istemek kulağa hoş gelir, savaşların sömürü ve sermaye birikiminin yoğun olarak yaşandığı bir süreç olduğunu vurgulayarak yoksullardan yana ve sermayeye karşı tutum almak zordur. Savaşlar, sermaye öyle istediği için ve başka savaşlara hazırlık olsun diye değil, yoksullar, savaştırılanlar savaşın kime yaradığını bilince çıkardıkları için sona erdirilmelidir. Aksi halde, sömürülenler, baskı altında tutulanlar her zaman savaştırılabilirler.

Savaşmak değil, sömürüyü, savaşları ve baskıyı sona erdirerek onurlu bir yaşam sürebilmek, kendini her açıdan var edebilmek asıl amaç olarak kabul edilmeli kanımca.

[email protected]