“Resmi hizmete mahsustur”

“Resmi Hizmete Mahsustur” ifadesini, ilk önce okuma yazma bilmediğim yaşlarımda, anneme babama, “Burada ne yazıyor?” diye sorduğumda onlardan aldığım yanıtla duymuştum. “Resmi hizmete mahsustur ne demek?” diye sorumu kendimce derinleştirdiğimi de anımsıyorum, yanıtı, biraz bıkkın bir ifadeyle, “Devlet malı” olmuştu. “Devlet nedir?” diye, o yaşımda, sorup sormadığımı anımsayamıyorum, ancak ileri yaşlarımda “Devlet”in ne olduğu hakkında bazı bilgiler edindiğimi biliyorum. İngilizce öğrenmeye başlamamın ardından “Official Use Only” deyimini gördüğümde ise, bunun “Resmi Hizmete Mahsustur”la bağlantısını tuhaf bir duyguyla kurmuş, Türkçesinin mi yoksa İngilizcesinin mi diğerini öncelediğini düşünmeye başlamıştım bu kez.

Ancak, kafamda “Devlet malı” yanıtı olduğu gibi duruyordu, toplumcu düşünceyle tanışmamla “Devlet malı deniz yemeyen domuz” ifadesini duymam sanırım eşzamanlı oldu, böylelikle “Resmi Hizmete Mahsustur” yazısını örneğin gri ya da siyah renkli araçlarda gördüğümde bu kez, “Devlet”in bizim gibilere değil ama, bazılarına çok cömert davranabildiğini düşünmeye başlamıştım. Yani devlet, çoğunluğa değil ama belli bir azınlığa –sınıf kavramını da arada öğrenmiştim- oldukça iyi davranıyordu.

“Resmi Hizmete Mahsustur” yazılı araçlara da bindim daha sonra kelepçeli olarak. O yazıyı ellerim bağlı gördüğümde, belli belirsiz gülümsediğimi –o koşullarda ne kadar olabilirse- anımsıyorum.

Resmi yani ‘devlete ilişkin’ terimiyle ilintili anılarımdan bir demeti burada keseyim. “Hizmet” deyimine geleyim. Hizmet, anılan bağlamda, devlet tarafından kullanım demek. Official Use Only. Deyimi hemen tarikatlere getirecek değişik düşüncelilerin hayallerini bozmayayım: İlk önemli resmi hizmet, tarikatlar açısından, Cizvit Tarikatı tarafından Katolik Kilisesi-Papalık bağlamında, Avrupa’nın önemli krallıklarına, devletlerine –Papalık da bunlardan biridir-, sunulmuştur. Kimse yanlış anlamasın, bundan önce de gene Hıristiyan tarikatlarınca devletlere birçok hizmet sunulmuştur ancak Cizvitler, “Hizmet”in kapsamını bugünkü koşullara oldukçak benzer biçimde genişleten, yaygınlaştıran ilk ve en büyük tarikat olma hakkını –hala- ellerinde tutarlar. Vikipedi Özgür Ansiklopedi’den (yazım hataları Vikipedi’ye ait olmak üzere) aktaralım:

[Cizvitler, (Latince: Societas Iesu) İsa Tarikatı olarak anılan bir Hıristiyan tarikatı. 1534 yılında Ignacio de Loyola (Aziz Loyolalı İgnatiyos, S.J.) tarafından kurulmuştur. Başlıca yoğunlaştıkları alanlar misyonerlik ve eğitimdir. Türkiye'de "İsa'nın Askerleri" adıyla bilinir, üyelerine "Cizvit" denir.

Bu tarikata mensup rahipler isimlerinin sonuna S.J. (Societas Jesu) ekleme hakkina sahip olurlar. Cizvit tarikatı ilk kurulduğu zamanlarda Roma Katolik kilisesinin fevkalade olumsuz tepkisiyle karşılaşmış ve kabul görmemişti. Ancak Cizvitler, kısa süre içersinde Protestanlara ve Anglikan mezhebine karşı sert tutumları ve bunlar aleyhine yaptıkları çalışmalar nedeniyle kilisenin bu menfi yaklaşımını tersine çevirerek Papalığın beğenisini kazandılar. Bu beğeni, Kilise'nin tarikatı açıktan desteklemeye başlaması ile ilk meyvelerini verdi, alınan destek sayesinde tarikat kısa sürede hem ekonomik hem de politik olarak büyük güç kazandı. Bu dönemde Cizvitler, Kilise'ye hoş görünmek için özellikle aforoz edilenlere karşı çok acımasız oldular.

Cizvitlerin benzer tarikatlardan en önemli farkının örgüt yapısında olduğu görülür. Tarikat üyeleri her zaman göze batmadan her türlü toplum içersinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve uyum içersinde yaşarlardı. Tarikat, ilk gününden itibaren kısa vadeli hedefler yerine hep uzun vadeli hedeflere yönelmiş ve özellikle insana yatırım yapmıştır. Gerçektende insana yapılan yatırımlar sayesinde Cizvit tarikatı çok kısa sürede Avrupanın en önemli siyasi ve ekonomik gücü haline gelmiştir.

Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi. Fransa, Clermont'ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içersinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı.]

Vikipedi’den aktarma burada bitiyor. Görüldüğü gibi, günümüzde ilgili hiçbir bağlantının kurulması, aktardıklarımızın ışığında, söz konusu değil.

Değilse, neden bunları yazdın diye sorulur ve soran da sonuna kadar haklı olur.

Özgür çağrışım diyelim, okurun affını umalım. Birileri "Official Use Only” yazılı araçlara binerler, birilerini de dolmuşa bindirirler deyip oldukça kötü bir sonuç tümcesi yazmış olalım.

[email protected]