Domatesi yatay kesince

Domatesi severim. Hele de bahçe domatesini. Kimseyi imrendirmek gibi bir niyetim yok ama, yaz gelince, şöyle domatesli salatalıklı soğanlı sivri biberli turplu (tümü taze tabii ki!) zeytinli, isteğe göre beyaz peynirli bir köy salatasına doyum olmaz. Daha bahçe domatesleri yavaş yavaş boy gösteriyor, zaten bu domates öyle köy salatasına ziyan edilmez, söğüş yenir, salatama bildiğiniz mini (kiraz, cherry) domates kullanayım dedim, domatesleri yatay kestim. A! O da ne? Haç biçimi bir hal aldı domatesin kesiti! Hemen aklıma Selefiler geldi tabii ki, biliyorsunuz onlar domatesin yatay kesilmesine karşılar haç görüntüsü verdiği için, aklım karıştı. Niyetim bir köy salatası yapmaktı, iş birden Selefilerin bölge siyasetine giderek daha da fazla ağırlıklarını koymalarına ve bu durumun yaratacağı olası etkileri düşünmeye dönüştü.

Arap ülkelerindeki kalkışmaların yönlendirilmesi çalışmaları henüz sona ermedi ama, bu konuya yaklaşıldığında genel olarak İhvan (Müslüman Kardeşler) öne çıkıyor. Oysa bir de, arkalarında milyarlarca dolarlık destek bulunan Selefiler var. Seçimlere de giriyorlar, bulundukları ülkelerin politikalarını daha başka yollardan etkilemeye de çalışıyorlar.

Vikipedi’de Selefiyye üzerine şu bilgiler var:

Eş'arilik ve Matüridilik kurulana kadar Sünni Müslümanlar itikadi yönden Selefiyye'ye bağlı sayılırdı. İslam tarihindeki en eski hareketlerden biri olan kadim selefi gelenek Ehli sünnet-i hassa, Ehli hadis, Eshabul hadis gibi isimlerle de anılmıştır. Muhaddislerin temsil ettiği bir ekol olması, katı nakilci tavrı, aklı öncelemekten kaçınması, kıyas ve rey gibi metodlara itibar etmemesi ile meşhurdur. Bu noktada Kufe'de başlayıp Irak'ta kurumsallaşan Ebu Hanife'ye bağlı rey ekolü ile ters düşer. Hanbeliliğin de kurucusu olan imam Ahmed bin Hanbel ile ilk devresini yaşayan Selefilik, Harranlı İbn-i Teymiyye ile ikinci aşamasını geçirdi. Günümüzde de devam eden üçüncü kuşağın öncüsü, 18. yüzyılın başında doğmuş olan Muhammed bin Abdülvahhab'dır. Selefiyye terimi çoğu kez Hanbeli ekolü içerisinden yetişmiş bir alim olan, Muhammed bin Abd ul-Vahhab'ın öğretilerini benimseyen, İslam Coğrafyası'nda karşıtları tarafından yaygın şekilde Vahhabilik olarak tanımlanan inanç sistemine mensup kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır.

Aktardığımız bilgiler bunlar. Ancak bunlar, yazıldığı gibi kalmıyor. Domatesin yenmemesini yazmaktan, gelen tepkiler üzerine ise bari yatay kesilmemesi gerektiğini belirterek sözüm ona geri adım atılmasından başlıyor, eşle, ölümünden altı saat sonrasına kadar cinsel ilişki kurulabileceğinin yasalaşmasına çaba göstermeye uzanıyor, kafa kesmeyi, taşlanarak öldürülmeyi yasalaştırmaya yöneliyor. Tek yasa var. Metin. Tüm diğer uygulamalar, bu metne uymak zorunda. Uymayanlar, kafir. Dine küfreden yani. Aynı dinden olsa bile. Hatta, en başta özellikle aynı dindense bu kuralı kabul etmek zorunda.

Liberallere de sormak lazım, bu duruma, yani metne dayalı totaliter emirlere ne denecek diye ama, onların bu ara pek bu işlerle ilgilenecek halleri yok gibi görünüyor.

“İslam’ın ılımlısı olmaz, İslam, İslam’dır” diyenlere sorulsa?

Tabii, önce, milyarlarca dolarlık ‘hediye’lerin nerede olduğu sorusunu sormak zorunlu aynı kişilere.

Yanıt verilirse.

[email protected]