YÖK’lük İşler VI: YÖK Ne Yapıyor Ne Yapmıyor?

Bazı kararlar YÖK Genel Kurulu'nda bazıları da YÖK Yürütme Kurulu'nda alınıyor. Bir de YÖK başkanının düşünceleri var bu düşüncelerin her an karara dönüşeceği biliniyor. Kararların nasıl alındığı işin özünü değiştirmiyor.

Aldığı kararlara, yapmak istediklerine ve yapmadıklarına bakınca YÖK özel ilgi gösterilmesini hak ediyor. YÖK kararlarında toplumun, ılımlısını geçtik koyusundan dincileştirilmesinin ve anamalcılaştırılmasının izleri görülüyor.

YÖK, 29 Ocak 2009 günü aldığı bir kararla, ilahiyat ön lisans diplomalarından "Sadece Diyanet ve din hizmetleri için geçerlidir" şerhini kaldırıyor!

İlahiyat fakültelerinin YÖK'ün gözde fakülteleri olduğu anlaşılıyor. İlahiyat fakültesi kontenjanlarını geçen yıl yüzde 200 artırıp 2610'a çıkaran YÖK, bu yıl da ilahiyatlardaki ikinci öğretimi de yaygınlaştırarak kontenjanı bu kez de yüzde 115 artırıp 5620'ye çıkarıyor!

YÖK'ün İngilizceye de hayran olduğu anlaşılıyor tüm devlet üniversitelerinde İngilizceyi yaymak için ilke kararı aldığı belirtiliyor! İsteyenin istediği yabancı dili öğrenmesi değil de, İngilizce öğretmek için uzaktan eğitim yöntemi uygulanacak.

Yurt dışındaki Fethullahçı okullarımızda yetişen yabancı öğrencilerin gösterilerini seyreden Başbakanımız, aşka mı geldiğinden yoksa padişahlığını mı hatırladığından nedir, yabancıların Türkçe şarkılarına ve Anadolu folklorundan verdikleri örneklere bakıp, "Bunları Osmanlının akıncılarına benzetiyorum" diyor. Yabancı çocukların benzer gösterilerine hayran(!) kalan Erol Evgin de sunuculuğunu paylaştığı bir müzik programında dayanamayıp, "Amaç Türk kültürünü dünyaya hakim kılmaktır" deyiveriyor.

Bizim YÖK de aşağı kalacak değil ya, bir bakıyorsunuz Ortadoğu'dan Afganistan'a ve Azerbaycan'dan Almanya'ya kadar her yerde üniversite açmaya yelteniyor! YÖK Başkanı İTÜ'nün Almanya'da üniversite açmak istediğinden dem vuruyor. Türkiye'de İngilizce öğretime geçmek için can atan İTÜ'nün Almanya'da Almanlara İngilizce mi Türkçe mi Almanca mı eğitim vereceği bilinmiyor! Ankara, Gazi ve Hacettepe üniversiteleri de Afganistan'da bir eğitim fakültesi açma hazırlığına girmişler! Türkiye'de akademik personel ve araç gereç açılarından sıkıntı içinde olan üniversitelerin bu atılımı (!) düşünmeleri insanı şaşırtıyor.

Bu konuya ne kadar akademik yaklaşıldığını YÖK Başkanı veciz bir biçimde açıklıyor: Ortadoğu ülkelerini kastederek, "Onların çok paraları var ve eğitime de çok para yatırıyorlar. Biz de o yatırımdan payımıza düşeni alalım diye düşünüyoruz" diyor! Bu söz, "Ben ülkemi pazarlamaya geldim" diyen bir başbakanı ve Kayseri'den Fenerbahçe'ye transfer olan Topuz için, "Kayserililer işini bilir" diyen bir cumhurbaşkanı olan ülkede garip karşılanmıyor.

Öğretmenlik alanlarında okuyan öğrencilere, 14 saatlik fark dersleri verilerek özel eğitim öğretmenliği sertifikası verilmesine karar veriliyor. 14 saatlik ders, 4 kredilik derslerden 3,5 ya da 3 kredili derslerden de 4,5 ders demek! Hem de bu 14 saatte, öğretmen adayları, öğrenme güçlüğü, konuşma sorunu ve fiziksel yetersizliği olanları eğitmeyi öğrenecekler! 21. yüzyılda, onlarca eğitim fakültesi olan bu ülkede, özel eğitim öğretmeni olmak bu kadar kolay mı? Son yıllarda açılan, devletin büyük bedeller ödediği ve türbanlı kadınların bolca çalıştırıldığı, özel eğitim verdiği söylenen kurumlar var. Herhalde amaç bunlarda çalışacak eleman üretmek, özel eğitim değil.

YÖK Başkanı, "Akademisyenler performansa dayalı ödüllendirme sistemi getirmeyi hedefliyoruz" diyor! "Bir akademisyenin günlük hayatında yaptığı çalışmaları bir liste haline getirelim, bir yıllık işlerini toplayalım, puanlayalım, ortaya bir meblağ çıksın" gibi akıl almaz türden açıklamayla devam ediyor. 12 Eylül döneminde eğitim bakanlığında çalıştığım birimi denetlemeye gelen bakanın, birimde "araştırmacı" olarak çalışan arkadaşa, "Sabahtan beri ne yaptın anlat bakalım" demesine benziyor! Bakana, araştırmacı olmanın evrak memurundan farkını bir türlü anlatamamıştık, YÖK Başkanı da o bakanın genlerini taşıyor sanki!

10 yıl kadar önce Boğaziçi Üniversitesi'nde eğitim bilimleri bölümü başkanlığı yapan bir aklı evvel, araştırma görevlilerinden yaptıkları günlük işlerin listesini istemeye kalkışmıştı. Bölümün araştırma görevlileri bu isteğe karşı çıkmıştı anlı şanlı fakülte ve üniversite bu araştırma görevlilerinin işine son vermişti. İnsan merak ediyor bu düşünce uygulamaya konsa öğretim üyelerinin yüzde kaçı buna karşı çıkar? Yüzde kaçını öğretim üyeliğinden atarlar?

ÖSYM Başkanı, yaş haddinden emekli olmadan bir gün önce, emeklilere yeni kurulan üniversitelerde çalışma olanağı veren yasadan yararlanarak, Karabük Üniversi'ne atanıyor! O üniversitenin bu elemana ne kadar gereksinim duyduğu, onun oradan da ÖSYM başkanlığı görevine getirilmesinden anlaşılıyor! Ya bu göreve getirilecek adam yok ya da yükseköğretime geçiş sisteminde yapılacaklar konusunda anlayış birliğini bölmemek isteniyor!

İstanbul'un göbeğinde "Avrupa İslam Üniversitesi" adı altında öğretim yapılıyor YÖK haberimiz yok diyor!

Arada bir Heybeli Ada Ruhban okulunun açılması gündeme geliyor. AB ve ABD yandaşları, AB ve ABD istiyor diye her an bu okulun açılacağından dem vuruyorlar. Bu konu eninde sonunda YÖK'le ilişkili olsa da YÖK'ten bir ses çıkmıyor YÖK'ün AKP'nin tutumunu beklediği anlaşılıyor!

Kamusal, demokratik ve akademik olarak beğenilmeyen kararların genelde Gül'ün atadığı kişilerin desteğiyle alındığı görülüyor.

YÖK'ün ne yapmak istediği belli olmuyor mu?

[email protected]