YÖK’lük İşler V: Üniversite Özerkliğine Darbe

Üniversite özerkliği, kısaca dış denetim olmadan bilim üretmek ve yaymak, üniversiteyi yönetmek ve devletin aktardığı mali kaynakları kullanmaktır. Bilimsel ve yönetsel özerklik deyince de şu dört özellik akla gelmektedir: İstediğini araştırma, bildiği gibi öğretme, akademisyenlerin alınması ve yükseltilmesi ile öğrenci alma ve mezun etme ölçütlerini belirleme.

YÖK, bir bakıma bu özerklik alanlarını törpülemek için oluşturulmuş bir kuruldur. Bu bağlamda AKP öncesi YÖK ile şimdiki YÖK benzer tutum ve yaklaşımdadır.

Üniversiteler, resim ve beden eğitimi gibi özel yetenek isteyen alanlar hariç, kendi lisans öğrencilerini oldum olası seçememektedir. Üniversiteye girecek öğrenciyi ÖSS sonuçları ve öğrencinin isteği belirlemektedir. Lisansüstü programlara öğrenci seçme konusunda var olan üniversite özerkliği, ilk kez Gürüz'ün YÖK başkanlığında törpülenmiştir. Yüksek lisansa girecek öğrencilerin seçiminde ÖSYM'nin yaptığı Lisansüstü Eğitim Sınavı (LES), doktoraya girecek öğrencilerin seçiminde de Kamu Personeli Dil Sınavı (KPDS) konmuştur.
Sonra da bu sınavlara birer baraj notu getirilmiştir.

KPDS'de düşük puan alanların doktora, LES'te düşük puan alanların da yüksek lisans programlarına alınmaması çok eleştirilmişti. Yabancı dille eğitim yapan okullarda okuyamadığı için yabancı dili yeterince öğrenemeyenlere doktora yapma kapısının kapanması, sanat eğitimi alanında lisans öğrenimi görmüş olanların da sayısal ve sözel ağırlıklı sorulardan oluşan LES barajı nedeniyle lisansüstü programlara girme şansını kaybetmesi belli başlı eleştiri konuları olmuştu. Bu haksızlıkların bir an önce düzeltilmesi istenip beklenmişti.

Bu eleştiriler göz önüne alınıp gerekli düzeltmeler yapılacağına, Teziç'in YÖK'ü, bu kez Şubat 2007'de, üniversitelerin öğretim görevlisi, okutman ve öğretim yardımcılarını ataması sürecine de müdahale etmiş atama yapmak için, ÖSYM tarafından yapılacak sınavda 100 üzerinden en az 70 puan alınması gerektiğine karar vermişti. Sonra da, bu sınavla LES'i birleştirerek, Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavını (ALES) oluşturmuş hem lisansüstü programına öğrenci seçiminde hem de yukarıda değinilen görevlere atama yapılmasında, ALES'ten en az 70 puan alınması koşulunu getirmişti. ALES, 40'ar sorulu Sayısal-1 ve Sayısal-2 testleri ile 80 soruyu içeren Sözel testlerden oluşmaktadır.

AKP'nin YÖK'ü de, 30 Temmuz 2008 tarihli yönetmelikle, öğretim elemanı kadrolarına atamada yeni ölçütler getirip, üniversitenin kendi elemanını seçme özerkliğine son darbeyi vurmuştur.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin bu yönetmeliğin iptal edilmesi için Kasım 2008'de çağrı yapması gibi bir-iki küçük tepki dışında, içinde bulundukları suyun sıcaklığının her YÖK kararıyla artmasından mayışmış durumda olan üniversitelerden belirgin bir tepki gelmemiştir. Bu konuda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.

Oysa durum hem vahim hem de anlamsızdır. Çünkü ALES bir baraj puanı olmaktan çıkarılmış ve atamayı belirleyen en önemli ölçüt haline getirilmiştir. Atamalarda üniversitenin/ilgili bölümün dışındaki kaynakların yaptığı değerlendirmeler belirli olacaktır. Başvuranların sıralanmasını belirleyecek toplam notun, yüzde 55'ini ALES, yüzde 15 'ini lisans mezuniyet notu ve yüzde 15'ini de yabancı dil puanı belirleyecektir. Üniversitenin/bölümün kendi yapacağı sınav ve mülakatın belirleyiciliği yüzde 15 ile sınırlandırılmıştır. Yönetmeliğe göre, araştırma görevliliğine başvuracaklarda bir de mezuniyet notu için 2,5 barajı getirilmiştir.

Durum vahimdir çünkü bu sistemle ÖSS'ye hazırlık bilgilerini aklında tutan kişiler, alan bilgileri yetersiz olsa da, alana ve akademisyenliğe yatkın olmasalar da bu görevlere atanma şansını elde edebileceklerdir. Yetkin olmayanlar, hazır olmayanlar ve hak etmeyenler bu görevlere gelebilecektir.

Üniversitenin/bölümün değerlendirmesini hiçe saymak kadar, değerlendirme ölçütleri de anlamsızdır. YÖK, bir yanda ALES'e yüzde 55 ağırlık vererek bu sınavı çok önemsemekte öte yanda da sanki mezuniyet notu 2,5'tan az olan kişinin, mezuniyet notu 2,5'tan fazla olan kişiden daha yüksek ALES notu alması olanaksızmış gibi davranmaktadır. Mezuniyet notuna yüzde 15 ve ALES'e yüzde 55 ağırlık verilen bir değerlendirmede, mezuniyet notuna 2,5 barajını getirmenin anlamı var mıdır?

Öğrencilerin lisans düzeyinde 4-5 yılda uzmanlaştığı alanda yapılan bir sınav değil de, lise dengi ve ÖSS benzeri ALES bu süreçte nasıl yüzde 55 oranında belirleyici olabilir?

En az dört yıllık sürede ve onlarca öğretim üyesinin okuttuğu 40-50 ders ve 140-160 krediyle belirlenen lisans mezuniyet notuna, neredeyse ALES'in dörtte biri değerinde ağırlık nasıl verilebilir?

Kırk yıldır üniversiteye sınavla öğrenci seçilmektedir. ÖSS'de, ALES'tekine benzer sorular yer almaktadır en yüksek puan alanlar üniversiteye girmektedir. Yine de, üniversitelerin gelen öğrenciden yeterince memnun olmadığı bilinmektedir. Bunu bile bile ALES'e bu kadar ağırlık vermenin anlamı nedir?

Üniversiteler, özellikle araştırma görevlisi alırken, gelişimini ve değişimini 4-5 yıl boyunca gözlediği, kendisini yakından tanıma olanağı bulduğu ve kendisinde akademik yetenek gördüğü kişileri seçmeye çalışmıştır. Üniversitenin, akademisyenlerin değerlendirmelerini değersiz bulup ALES'in dörtte biri kadar ağırlık verilmesini kim mantıklı bulabilir ve nasıl savunabilir?

Yabancı ülke üniversiteleri öğrencilerimizi lisansüstü programlara alıp onlara araştırma görevliliğine benzer görevler verirken, akademisyenlerimizden aldıkları referans mektuplarına değer vermektedirler. Nedense, bizim YÖK, bizim akademisyenlere güvenmemektedir!

Araştırma görevlileri, öğretim elemanlarıyla bölüme yardımcı olmak üzere istihdam edilmektedir ve usta-çırak ilişkisi içinde de bir şeyler öğrenmektedir. YÖK'ün belirlediği bu ölçütlerle, bölüm ve öğretim elemanları, yeterli ve uygun bulmadıkları, hiç istemedikleri kişileri kendilerine yardımcı olarak seçme durumunda bırakılmaktadır. Bu durum anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum mudur?

Bu ölçütlerin nasıl (keyfi, istiareye yatarak ya da başka bir biçimde) belirlenmiş olduğunun bir önemi yoktur. Bu yönetmeliğin dershanelere bir de ALES üzerinden ekmek kapısı açma dışında bir yararı ve bilimsel değeri yoktur.

Bir an önce bu yönetmeliğin düzeltilmesi gerekir.
[email protected]