YÖK başkanının ciddiyeti!

Ülkemizde ciddiyetsizlik diz boyu! YÖK başkanı Çetinsaya bile kendini bu akıma kaptırmış! Bakın ne yapıyor?

Çetinsaya, 2011’in son günlerinde Cumhurbaşkanı Gül’ün tercihiyle YÖK başkanı olmuştu. Çetinsaya’dan önceki başkan Özcan, 2011 Mart’ında, “Yükseköğretimin Yeniden Yapılanmasına Dair Açıklama” yaparak bu konuda bir girişim başlatmıştı. Çetinsaya da, 2012 Eylül’ünde yaptığı “Yeni Bir Yükseköğretim Yasasına Doğru Açıklama” ile yeniden yapılandırma konusunu bir adım ileriye taşımıştı. Hemen arkasından da kamuoyuna peş peş yükseköğretimi yeniden yapılandıracak yasa taslakları açıklamıştı. Yasa taslaklarını bakanlığa ve başbakanlığa da göndermişti.

Çetinsaya’nın bu açıklaması ve yasa taslakları, baştan aşağı kabul edilemez olduğu kadar ilginç yaklaşımlarla doluydu. YÖK ile ilgili yaklaşım ise ilginçliklerin şampiyonu niteliğindeydi. Çünkü bu açıklamalar YÖK’ün kuruluşunun 30’uncu yılına denk gelmişti. Geçmiş 30 yıl boyunca, yükseköğretimle ilgili eleştirilerin odağında YÖK bulunuyordu. Bu konularda düşündüklerini yazanların neredeyse tamamı, A’dan Z’ye kadar YÖK’ün hemen her uygulamasını eleştiriyor ve YÖK’ün kaldırılıp onun yerine eşgüdüm kurulu gibi bir birimin kurulmasını savunuyordu. Ve ilginçlik, Çetinsaya’nın tüm bu eleştirilere aldırmadığı gibi YÖK’ü beklentilerin tersine çok daha güçlü bir merkeze dönüştürme hedefinden kaynaklanıyordu.

Çetinsaya’nın hedefi, YÖK’ü, Eğitim-Öğretim ve Planlama Daire Başkanlığı gibi 14 yeni birim eklenerek, devasa bir örgüte dönüştürmekti. Sonra da YÖK’e, 30 yıldır yürüttüğü görevlere ek olarak şu görevler yüklenecekti: Üniversitelerin kurumsallaşma ölçütlerini belirleyecek ve hangi üniversitelerin “kamusallaşmış üniversite” olacağına karar verecekti! Girdi kontrolüyle yetinmeyecek, “süreç ve çıktı kontrolü” de yapacaktı! Özel Türk ve özel yabancı üniversitelerin kurulmasını ve yabancı yüksekokulların Türkiye’de, fakülte, bölüm ve meslek yüksekokulu açmalarını hükümete önerecekti! Kurumsallaşmış üniversitelerde kurulacak olan üniversite konseylerinin her birine, o üniversitenin profesörleri arasından iki üye seçecekti! Kurumsallaşmakta olan üniversiteler, kurumsallaşmalarını tamamlamaları için YÖK ile koordineli bir biçimde çalışacaktı! Kurumsallaşmış fakat konsey kurulmamış üniversitelerde rektör belirleme sürecine müdahil olacaktı!

Bu yeni YÖK için, Cumhurbaşkanı, TBMM ve Bakanlar Kurulu 5’er üye, Üniversitelerarası Kurul kaldırılıp rektörlerden oluşturulacak Rektörler Kurulu da 6 üye seçecekti. Üstelik Cumhurbaşkanı ile TBMM’nin seçeceği üyelerin profesör olma koşulu da yoktu. Çetinsaya, örgüt yapısı gelişen, yetki ve sorumlulukları artan bu yeni YÖK’e, “Türkiye Yükseköğretim Kurulu” demeyi uygun görmüştü (bu durumda bizlerin yapacağı kısaltma da ister istemez, “Tü-YÖK” olacaktı)!

İster inanın ister inanmayın aynı Çetinsaya, iki hafta kadar önce şunları söylüyor: "YÖK, 1970'lere tepki olarak, o dönemki askeri rejimin zihniyetini yansıtarak ve sadece 27 üniversitesi olan bir ülkede kuruldu. Dolayısıyla bugün artık ne savunulması, ne de izah edilmesi mümkün. O yüzden artık geçmişe bir tepki olarak değiştirmek de yetmez. Bizim tamamen 21. yüzyılın Türkiye'sine uygun bir yükseköğretim kurulunu, adı ne olursa olsun yaratmamız lazım. YÖK'ü de tamamen lağvetmemiz lazım. Umarım en kısa zamanda bu kurum özlendiği gibi 21. yüzyıl Türkiye'sinin beklentilerine uygun bir denetleme, planlama ve koordinasyon kurumu haline dönüştürülecektir."

YÖK aracılığıyla atanan rektörlerin çoğunlukla dini referansları öne çıkaran kişiler olduğu biliniyor. Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü, “Bugün AKP’li olmayan rektör var m?” diyor! Hemen her gün, üniversitelerden medreselere özlem duyan, bilimsel evrim kuramına karşı yaratılış düşüncesini savunan, Nuh’u ya da Said-i Nursi’yi konu alan konferans haberleri geliyor. Bir üniversite dua ile açılış yapıyor, bir diğeri umreye öğrenci götürme işine soyunuyor. Üniversitelerde disiplin soruşturmasından, disiplin cezalarından ve hukuk dışı işlemlerden geçilmiyor. Bu üniversitelerin rektörler ve senatoları, Çetinsaya’nın istediği doğrultuda kararlar verip çağrılarda bulunuyor! Örneğin geçen hafta yapılan belediye seçimlerinden bir gün önce, 77 rektör, AKP’yi destekler nitelikte bir çağrı yapıyor!

Sonra da Çetinsaya, bu üniversite ve rektörlerle, “Uluslararasılaşma siyasetimizi Türkiye'nin yükseköğretim sistemi için temel bir hedef olarak görüyoruz. Gelecek yıllarda uygulanması gereken hedefin bu olduğunu biliyoruz” diyor!

Başka uluslararası değerlerde son sıralarda olabiliriz amma, ciddiyetsizlikte başlardayız!

[email protected]