Yine dershaneler

Hemen her gün dershanelerle ilgili bir haber çıkıyor. Haberlerin içeriği farklı olsa da, ortak bir nokta bulunuyor: Son kararı Başbakan verecek! Karar verilecek her konuda durum böyle son kararı Başbakan veriyor! Hiçbir haberde, örneğin, “Bakanlar Kurulu’nda son karar verilecek” denmiyor!

Dershane konusuna dönersek, neye göre karar verilecek o da belli değil. Hâlâ bu konuda bugüne kadar neler yaptıklarının da farkında değiller, yarın ne yapacaklarının da. Bugüne değin eğitimle ilgili hemen her kararlarının çocukları daha çok dershaneye ittiğini ya görmüyorlar ya da görmezden geliyorlar. Geçenlerde ilk kez uyguladıkları temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı ile son açıköğretim sınavında sorulan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi soruları nedeniyle, dershanelere yeni bir ekmek kapısı açıyorlar. Aynı zamanda da, dershaneleri kapatma söylemleri arasında, devlet okulunda çalışan öğretmenlerin, Halk Eğitimi Merkezleri (HEM)’nde çocukları sınavlara hazırlayacak kurslar açmalarına izin veriyorlar. Bu izin bile, dershaneleştirdikleri öğretim sisteminin, dershaneye ne kadar gereksinimi olduğunu gösteriyor.

Gazeteler, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili dönüşüm sürecinde işsiz kalan öğretmenlerin en az 5 yıl çalışmış olma koşuluyla, HEM’de istihdam edileceğini yazıyor! Bu öğretmenlerin, HEM’lerde biçki-dikiş-makrame vb. kursu açmayıp öğrencileri sınavlara hazırlayan kurslar açacağını herkes biliyor. Dershanelerin, özel okul, yurt, anaokulu, kurs ve etüd merkezlerine de dönüşebileceği, haberi veriliyor! “Kırk yıllık Kani olur mu yani” misali, dönüşümün adı ne olursa olsun, yeni kurumlarda da ağırlıklı olarak dershaneciliğe yer verileceğini de herkes biliyor. Bu dönüşüm sırasında, pedagojik formasyonu olmayan öğretmenlere formasyon eğitimi verileceği, kira kontratı devam eden dershanelerin, mekanlarını bakanlığa devredebileceği ve bu mekanlarda bakanlığın HEM kuracağı belirtiliyor! Bu HEM’lerin dershanelerin yerine geçeceğini de herkes biliyor. Ancak, eğitim-öğretim ve sınav sistemi değişmeden dershanelerin niçin kapatılacağını hiç kimse bilmiyor. Bakanlık bile!

Bakanlık dershaneleri neden kapattığını bilse, kapattığı kurumların yerine daha sağlıklı kurumlar getirmez mi?

Dershaneciler, cemaatçi olanı da olmayanı da, kapatılmamak için çırpınıyor. Bizim bakanlık ise, “Dershanelerin aslında hepsi mümkün olsa özel okula dönüşmek istiyor” diyebiliyor! Bırakın dershane konusunda ne yapmayı, bakanlık daha dershanecilerin ne istediğini bilmiyor! Formasyonu olmayan dershane öğretmenlerine neden formasyon vermeye kalkıştıklarını da!

Bakanlık dershanelerin, kurs ve etüd merkezlerine dönüşmesiyle bir şeyin değişmeyeceğini bilmiyor mu? Dershanelerin kiralık yerleri HEM’e dönüştürüldüğünde, şu anda bin küsur olan HEM sayısının en az ikiye katlanacağını düşünemiyor mu? Bir özel okul, daha dershaneler kapanmadan, lise eğitimi yapmanın yanında üniversiteye giriş sınavlarına hazırlayan ve kariyer planlaması yapacağını belirttiği lisesini, “hem okul hem dershane” diyerek gazete ilanı ile duyuruyor (Sözcü, 10 Ocak 2014: 5). Bakanlık, bu ilanın, kapatılan dershanelerin dönüşeceği özel okulların ne nitelikte olacağını gösterdiğini anlamıyor mu?

Bizim bakanlık bunlarla da yetinmiyor! Gazete haberine göre devlet, dershanelerin dönüşümü sürecinde, Türkiye’deki bütün özel okulların 1’inci, 5’inci ve 9’uncu sınıfa başlayan tüm öğrencilerin masraflarını karşılamaya kalkışıyor. Devlet, öğrencisinden tebeşir parası, karne parası ve neredeyse ayak-bastı parası alıp, parayı ödeyemeyen veliyi okulun cam-çerçeve-sınıf ve koridorları temizlenmesi ya da okulun badana-boyası gibi işlerde kullanıyor. Devlet, burs almak için başvuran her 7 çocuktan ancak birine burs veriyor. Sonra da aynı devlet, konu özel okula gelince okuyanın tüm masraflarını karşılamaya soyunuyor. Devlet genel bütçesinin önemli bir bölümünü, emekçinin sırtından kazanıyor sonra da bu parayı emekçi olmayanlar için kullanıyor.

Bakanlığın dershane konusunda ne yapmak istediğini bilmediği belli olmuyor mu?

Türk Eğitim-Sen’in 22 Kasım’da gazetelerde yer alan araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin önemi bir bölümünün bakana güvenmediği görülüyor. Anlaşılan, bakan da kendine güvenmiyor. Güvense, “Araştırdım, inceledim, soruşturdum, danıştım, şu-şu gerekçelerle dershane konusu ancak böyle çözülür” demesi, önerdiği çözüm kabul görmezse, alıp başını gitmesi gerekmiyor mu?