Yeni öğrenme kaynağı: Yolsuzluk

Kimileri, bazı konularda “Allahın hakkı üçtür” derler. Bu söylem doğruysa, AKP, yolsuzluk konusunda üç hakkını da kullanmış demektir.

AKP ilk hakkını 2002 seçim sonrasında kullanmış bulunuyor. AKP, 2002 seçimi öncesinde “Yolsuzluk dosyalarının üzerine gideceğiz bu amaçla milletvekili dokunulmazlığını kaldıracağız” vaadinde bulunmuştu. Milletvekili dokunulmazlığını kaldıracak yasa değişikliği yerine, kimi bakanlarını yolsuzluk sanığı olmaktan kurtaracak yasa değişiklikleri yapmıştı. Bu söylem-uygulama farkından bir şeyler öğrenmeyen yurttaşlar sayesinde AKP, 2007 seçimlerinde bir önceki seçime göre oylarını yükseltmişti.

AKP, yolsuzluk konusundaki ikinci hakkını 2008 yılında kullanmıştı. 2008 Eylül’üne denk gelen Ramazan ayında AKP’lilerle ilgili yolsuzluklar gündemi doldurmuştu. AKP’nin kurucularından ve ilk Erdoğan hükümetinde başbakan yardımcısı olup 2007 seçimleri öncesinde istifa etmiş olan Abdüllatif Şener, 24 Eylül akşamı bir TV kanalında, AKP yönetimini yolsuzlukları himaye etmekle suçlamıştı. The Economist dergisi de, haklı olarak 2008 Eylül’ünde, AKP, “artık ak değil mi?" diye sormuş, ben de bu sayfada, 3 Ekim 2008 günü “Yaşamın öğretileri: Yolsuzluk!” başlıklı bir yazı yazmıştım. 2008 Eylül’ündeki yolsuzluk dalgasından da bir şeyler öğrenmeyen yurttaşlar, 2011 seçimlerinde AKP’ye daha da fazla yönelmişti.

17 Aralık’ta ortaya çıkıp dalga dalga artan ve mali yolsuzlukların dışında da zengin yolsuzluk türlerini barındıran “yolsuzluk” ile AKP, üç hakkını da kullanmış bulunuyor.

“Allah hakkı üçtür” güzellemesi bir yana, çeşidi, kiri ve anlamı olarak 17 Aralık yolsuzluklarının içerdiği öğretilerden “sağır sultan” bile etkileniyor. Bu öğretilerin AKP’yi bitireceği belli oluyor.

Ergenekon davası gibi davaları açanları, sanıkları gece yarısı yaka paça götürenleri ve delil olmadan davaları yürütenleri ödüllendirenler, şimdi o davaların bir kumpas olduğunu söylüyorlar!

Ergenekon davasının “savcısı” olduğunu söyleyenler, şimdi yolsuzluk sanıklarının avukatlığına soyunuyorlar!

Gezi olaylarında milli kahraman ilan edip ödüllendirdikleri polisleri, şimdi bir bir görevden alıp bir yerlere sürüyorlar. Bazen hızlarını alamayıp, sürdüklerini peş peşe birkaç kez sürüyorlar. Geçmişte kendi elleriyle üst görevlere getirdiklerini, şimdi bir bir topluyorlar.

Bir bakanın yakını hakkında yolsuzluk davası açılıyor. Bakan yolsuzluk üzerine gideceğine, “Davanın zamanlaması dikkat çekici” diyebiliyor!

Görevini yerine getirenler anında o görevlerinden uzaklaştırılırken, görevini yerine getirmeyenler için yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, Vekili Oktay Erdoğan ve İstanbul Emniyet Müdürü ile ilgili soruşturma izni vermeyeceğim" diyebiliyor!

Düne kadar cemaatle iç-içe ve kol-kola olanlar, bugün demediklerini bırakmıyorlar. Örneğin Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, cemaat için, "sülük, canavar, şantajcı, hastalıklı yapı" gibi sözcükler kullanabiliyor!

Geçmişteki uygulamaları sonuna kadar destekleyen AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi ve Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Yasin Aktay, şimdi, “Yolsuzluk davaları, köprü yapan, yol yapan ,,, büyük iş adamlarına yöneldi, olacak iş mi, bu durum olayın bir komplo olduğunu gösteriyor” diyebiliyor!

Savcı Öz hakkında geçmişte yapılan onlarca haklı şikayeti görmezden gelen HSYK, yolsuzluk davası söz konusu olunca, anında karar verip onu bir alt göreve gönderebiliyor!

12 Eylül 2010 halkoylamasıyla Anayasa’yı değiştirip yargıda kadrolaşanlar, kadrolaştıkça, “Allah’ım verdikçe veriyor” diyenler, Ergenekon gibi davalarda komutanlar, YÖK başkanı, rektörler derdest edilirken, “Yargı tarafsız, yapabileceğimiz bir şey yok” diyenler konu yolsuzluk olunca, ya da çomağın ucu kendilerine dokununca, “Yargı çığırından çıkmış” yaygarası atıyorlar!

Yargıda kadrolaşanlar, şimdi yargıyı resmen kendilerine bağlamak istiyorlar. Yasama, yürütme ve yargıyı tek elde toplayıp diktatörlüğe soyunuyorlar.

Yolsuzlukların ortaya saçtıklarını gören AKP’li, AKP’nin ve cemaatçi de, cemaatin ne mene bir şey olduğunu öğreniyor.

Birazcık olsun vicdanının sesini dinleyenle aklını kullananın bu olaylardan bir şeyler öğrenmemesi mümkün mü?

[email protected]