Yeni müfredat programı II

AKP, müfredat değiştirme açısından daha dün denebilecek yakın zamanda (2005’te), müfredat değiştirmişti. Şimdi yine değiştiriyor. Neden değiştirildiği belli de, nasıl geliştirildiği, kimler tarafından değiştirildiği ise pek belli değil.

Müfredat programının kimler tarafından geliştirildiği bilinmese de, bu işin alanında etkin ve yetkin bağımsız bir ekip tarafından yapılmadığı belli oluyor. Öncelikle müfredat konusunda sorumlu olan ilk üç yetkilinin, bakanın, müsteşarın ve talim ve terbiye kurulu (TTK) başkanının bu konuda etkin ve yetkin bağımsız kişiler olmadığı bilinmektedir.   

Örneğin eğitim bakan İsmet Yılmaz, önce Denizcilik Yüksek Okulu’nun makine bölümünü, sonra da hukuk fakültesini bitirmiş. "Gemi İşletmeleri Teknik Yönetimi" alanında yurt dışında master yapmış.  Tarafsız diye 2007 genel seçimleri öncesinde Ulaştırma Bakanı yapılmış, seçim sonrasında (herhalde tarafsız olduğundan) Kültür ve Turizm Bakanı müsteşarlığına getirilmiş. 2011 genel seçimleri sonrasında milli savunma, 2015 Haziran seçimleri sonrasında TBMM başkanı, 2015 Kasım seçimleri sonrası da eğitim bakanlığına getirilmiş. Bizim çocukluğumuzda dermojen adlı her derde deva bir merhem vardı, mübarek de AKP için dermojen gibi.

Dermojen gibi olsa da, Yılmaz’ın en zayıf halkası eğitim olunca, bakanlık müsteşarının bu konuda bilgili olacağı sanılıyor. Oysa bakanlık müsteşarı Yusuf Tekin de, ne eğitim uzmanı, ne de bakanlık birimlerinde çalışma deneyimi olan bir kişi. Siyaset bilimi alanında master ve doktora yapıp Doçent olan müsteşar,  Polis Akademisi’nde de çalışmış ve 2011 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığına Bakan Yardımcısı yapılmış.

Müfredat konusu bakan ve müsteşarın zayıf halkası olunca, hiç değilse TTK başkanının bu alanda güçlü olması beklenir. Ne gezer, 29 Ağustos 2016 tarihinde TTK başkanlığına getirilen Alpaslan Durmuş da, ilahiyatla işe başlamış, master yaptığı eğitim yönetiminde doktoraya devam ediyor. 30-35 kredilik 8-10 dersten oluşan eğitim yönetimi programında müfredat bilgisi edinmesi de zor, yönetim ayrı bir alan çünkü. Durmuş, piyasada iş yapmış. Yazı işleri müdürü, editör, danışman, düzeltmen vb. görevlerle katkıda bulunduğu kurumların başında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı geliyor. Büyük bir olasılıkla daha hem bakanlığın hem de TTK’nın ne olduğunu anlamaya çalışan biri.

Üçünün de, müfredat konusundaki bilgileri, büyük olasılıkla danışmanlarının, yardımcılarının ya da ilgili bürokratlarının anlattıkları kadar. O zaman bürokratların yetkinliğine bakmak gerekiyor. Bilindiği gibi AKP iktidar olur-olmaz hızla bakanlıkta kadrolaşmaya başlamıştı. Kasım 2002- Eylül 2011 yılları arasında TTK başkanı dahil pek çok bürokrat, bir kaç kez değiştirilmişti. Eylül 2011’de çıkarılan 652 sayılı KHK ile bakanlık bürokratlarının tümü AKP’nin isteği doğrultusunda değiştirilmişti. Yine bu KHK ile bakanlığa, bakanın/AKP’nin isteğine göre hareket edecek sözleşmeli bürokrat istihdam edilmesi kolaylığı getirilmişti. Mart 2014’te çıkarılan dershane yasasıyla da, bürokratların hepsi bir kez daha değiştirilmiştir (Anayasa Mahkemesi bu son uygulamayla ilgili yasa maddesini iptal etse de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, bakanlıkta hiçbir muhalif kalmamıştır). Bu durumda bakanlık bürokratları içinde eğitimci olanlar varsa bile bu kişiler, genelde partizanlıklarını eğitimciliklerinin önüne koyan, etkinlikleri ve yetkinlikleri varsa bile bu niteliklerini kullanmayan/kullanamayan kişilere dönüşmüşlerdir. Türkiye’de eğitim adına son yıllarda yaşanan olaylara ve bu olayların artış hızına bakıldığında, eğitimci bürokratların birer eğitimci gibi davrandığını söylemek imkansızdır. Dolayısıyla bu kişilerin, birey ve toplum yararına sağlıklı bir müfredat geliştirmeleri neredeyse olanaksızdır; Bu nedenle, müfredatın nasıl ve kimler tarafından hazırlandığı belli olmasa da, en azından tarafsız olmayan/olamayan kişiler tarafından hazırlanmış olduğu bellidir; bakanın bu konuda ne söylediği ve toplumu nasıl kandırmaya çalıştığı da.

Bakan Yılmaz, bu konuda konuşurken, “Müfredat taslağında ülkemizin 2023 hedefleri ve hükümet programlarını dikkate aldık” diyerek temel amacı açıklamış oluyor. 2023 hedefinin, cumhuriyet rejiminin neredeyse tüm kazanımlarının köküne kibrit suyu dökülmesi ve cumhuriyet rejiminden intikam alınması tarihi olduğunu cümle alem biliyor, sağır sultan bile.

Müfredatın temel amacı ve içeriğiyle ilgili irdelemeleri gelecek haftaya bırakıp bakanın söylemlerine kulak vermeye devam edelim. Bakan, “Yarıyıl tatiline giren öğrencinin kendini tanıması, geliştirmesi ve sosyalleşmesine katkı sağlayacak sanatsal, kültürel, sportif ve bilimsel faaliyetlere katılmasının teşvik edilmesi gerektiğini” söylüyor. Bakan, “Öğrencilerin sadece  akademik bilgilerle donanmış bireyler olarak değil, milli ve manevi değerlerine  sahip çıkan, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif yönleri gelişmiş bireyler  olarak da yetiştirmenin bakanlığın öncelikli hedefi olduğunu” da söylüyor. Bakan, “21. yüzyıl becerilerine sahip, eleştirel düşünebilen,  problemlere doğru ve etkili çözümler üretebilen bireyler olmaları yönünde  öğrenciler için yapılacak her türlü faaliyetin ayrı bir önem arz ettiğine” de işaret ediyor. Bırakın yeni müfredatın içeriğini, yalnız Yılmaz’ın eğitim bakanlığı zamanında, eğitim kurumlarıyla ilgili olarak ortaya çıkan olaylar, Yılmaz’ın bu söylemleriyle örtüşmüyor. Hatta bakanın bunları söylediği günlerde ortaya çıkan (anaokulu öğrencilerine İslam yemini ettirilmesi ve 7’inci sınıf öğrencisine kürtaj ile ilgili soru sorulması gibi) olaylar bile bunu kanıtlıyor.

Müfredat programı geliştirirken yalnız yandaş sendikaya kulak veren Yılmaz, "Okullarımızda gerçekleştirilen eğitim öğretim faaliyetlerinin etkili,  kalıcı ve verimli olabilmesi, öğrenci, öğretmen ve velilerin yıl boyunca iş  birliği içerisinde çalışmalarına bağlıdır” derken de kendisini yadsıyor.  

Yeni müfredat programını açıklayıp, eleştirileri on binlerce kişinin mesaj atacağı ve dolayısıyla bakanlığın onlara göz atacak zamanı bile olmayacağı bir uygulamayı getirmesi bakanın içtenlikle hareket etmediğini de gösteriyor.  Bu durumda Yılmaz’ın, makine öğreniminde edinmiş olması gereken bilimselliği, gerçekçiliği, sistematikliği ve rasyonelliği unuttuğu gibi hukuk fakültesinde edinmiş olması gereken hukuksallığı da unuttuğu görülüyor. Önümüze gelen müfredattan, Yılmaz’ın, (dermojen gibi olsa da kendisinin en zayıf halkası olan) eğitim gemisinin rotasını hedef 2023 doğrultusunda tutmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Bakan “Hedef 2023” derken, müfredatın içeriği, esas hedefin toplumu çağ dışına itmek olduğunu gösteriyor.

[email protected]