Yeni müfredat: Cumhuriyetin sonu (4)

Yeni müfredatla nasıl insan yetişeceğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Bu müfredat, hangi amaçla insan yetiştirileceğini net bir şekilde açıklamaktadır. Öte yandan, 15 yıllık AKP iktidarının uygulamaları, sayıca en büyük öğretmen sendikasının genel niteliği,  anaokullarına kadar inen ve giderek artan gerici uygulamalar ile bakanlığın gerici vakıflarla protokoller imzalaması, ülkenin nereye sürüklendiğini açıkça göstermektedir.

Müfredatın uygulanmasıyla varlığı tehlikeye girecek Cumhuriyet, (bugüne kadar çoğu nitelikleri kağıt üzerinde de kalmış olsa da), anayasanın başlangıcında yer alan, çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi, millî egemenlik, Anayasanın ve hukukun üstünlüğü, hürriyetçi demokrasi ve kuvvetler ayrılığı gibi ilklere dayanan, insan haklarına saygılı, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyettir; Türkiye Cumhuriyeti (TC)’dir.

TC’nin bu niteliklere sahip bir devlet olarak ayakta kalabilmesi, ancak ülkede yaşayanların çoğunluğunun bu ilke ve değerleri benimsemesiyle mümkündür.

Oysa yeni müfredat, çocuklara bu değerlerin tam da karşıtlarını kazandırmayı amaçlamış bir müfredattır. Yeni müfredatla, “Kuran ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen; İslam’ın temel kaynaklarını tanıyan, toplumu din konusunda aydınlatan ve dinî bilgilerle ilgili ihtiyaçlara cevap verebilen" çocuk yetiştirilecektir. Üstelik bu çocuğa bir de, “cihat anlayışı aşılanacaktır.  

Birilerinin anlayışı doğrultusunda din kitabını ve sünnet öğrenecek çocuğun aklı fikri, çağdaş medeniyet düzeyine ulaşmak değil,  1400 yıl öncesinin anlayış ve yaşam biçimini günümüze taşımak olacaktır.

Bu çocuk, kendisine öğretilecekler doğrultusunda, “Ne milli egemenlik/halkın egemenliği, hakimiyet Allah’ındır, Allah’ın” diyecektir.

Bu çocuk, anayasanın ve hukukun üstünlüğüne değil, kendisine öğretilecek inancının kişisel ve sosyal hayata dair amelî hükümlerinin (fıkıhın) üstünlüğüne değer verecektir.

Bu müfredatla yetişecek çocuk, en hafifinden kendi inancını ve değerlerini başkalarınınkinden üstün görecektir; farklılıklara tahammül edemeyeceği için demokrat da olamayacaktır laik de olamayacaktır. Örneğin eşcinselleri dışlayacağı gibi, başı açık olanları da, çağdaş giysiler giyenleri de, mayoyla denize girenleri de, içki içenleri de, camiye gitmeyenleri de, namaz kılmayanları da, … dışlayacaktır. 

Bu çocuk demokrasiyi,  her koşul ve ahvalde dahi kendi inancını uygulama ve o inançta olmayanlara karşı, “inanmayanlar akılla mantıkla yola getirilemez, inanmayan akılsızsa kılıçla yola gelir” diye öğreneceğinden gereğini yapma hürriyeti olarak algılayabilecektir.

Bu çocuk, güncel meseleleri inancına göre çözmeye çalışacağından, yasamanın halkın temsilcilerinden oluşan meclis, yürütmenin halkın seçtiği hükümet ve yargının da halk adına hareket eden bağımsız adli kurumlar tarafında sağlanmasını (kuvvetler ayrımını) da benimsemeyecektir. Onun için, tek kuvvet olacaktır; “Kitap böyle emrediyor” demek yetecektir.

Bilindiği gibi, insan haklarının özü,  insanın doğasını ve onurunu koruma hakkıdır; yaşama hakkı ve kişi dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, seçme ve seçilme ve kamu hizmetlerine girme hakkı gibi hakları içermektedir. Herkes, din, dil, ırk, cinsiyet, toplumsal köken, ulusal aidiyet vb hiçbir ayırım gözetilmeksizin bu haklara “eşit” bir şekilde sahiptir. İnsan hakları, evrenseldir, her yerde ve kültürde geçerli olması gereken haklardır. Bu müfredatla yetişecek çocukta, bu bağlamda insan hakları diye bir kavram oluşmayacaktır.

Bu tür eğitimden geçecek çocuk, din ve şeriata aykırı olarak görülen bilimsel konuları da öğrenemeyeceği için, sorunların çözümünü bilimsel kaynaklarda değil, kendi inancında arayacaktır. Laiklik anlayışı onun yanına bile yaklaşamayacaktır.

Bilindiği gibi sosyal devlet kısaca, yurttaşların sağlık, beslenme ve eğitim hizmetlerinden eşit olarak yararlandığı, iş güvencesini ve konut edinme hakkını sağlayan devlettir. Bu müfredatla yetişecek kişinin, farklı inançlardakilerin de yararlanabileceği eğitim hizmeti sunması, farklı inançtakilere iş vermesi ve/ya da onlara işlerinde ilerleme fırsatı vermesi mümkün olmayacaktır. Onlar için kadınlar ve farklı inançtakiler nerdeyse ikinci sınıf yurttaşlar olacaktır. Parası olan dört kadınla evlenebilecek, erkek istediği anda karısına “Boşsun” diyebilecek, kızlar küçük yaşta evlendirilebilecek, erkek çocuğa iki birim miras bırakılırken kız bir birim miras bırakılabilecektir.

Bu müfredatla yetişecek çocuk, cumhuriyetin kazanımları yerine,  Osmanlıca, medrese, saltanat, hilafet, fetva ve imam nikahı gibi konulara değer vermeyi öğrenecektir. Bu müfredatla, dininin/ kininin davacısı olacak kişilerin sayısı artacaktır.

Bu müfredatla, veliler çocuklarına sahip çıkmadıkları ve duyarlı olması gereken kesimler biat kültürünü terk etmedikleri takdirde, TC’yi ayakta tutabilecek kişilerin yetiştirilmesi imkansızdır. AKP’nin MYK üyesi bir milletvekilinin, “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır” diyebilmesi, bu müfredattan aldığı cesaret nedeniyledir.

Gelecek haftanın konusu: Yeni müfredat: Nasıl olmalı? (5)

[email protected]